15 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 17.12.2021 04:40 | Son Güncelleme: 23.02.2022 21:34

Pandemi sonrası değişmeyen sorunlar ve çözüm yolları

Türkiye çözüm girişimlerine hep sonuçtan; enflasyonu, hatta ondan önce faizi düşürmeye çalışarak başladı. Yöneticiler değişse de bu yanılgı yıllardır tekrarlanıyor. Oysa nedenden yola çıkarak riskleri kaldıracak ya da azaltacak adımlar gerekiyor
Pandemi sonrası değişmeyen sorunlar ve çözüm yolları

Türkiye, yüksek enflasyon sorununu uzun yıllardır yaşıyor. Sorunu çözmeye en fazla yaklaştığı yıl 2011 yılıdır (yüzde 6,2.). O yılda ulaşılan oran bile dünya ortalamasının oldukça üzerindeydi. Enflasyonun iki çeşidi de (talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu) Türkiye’de mevcut. Buna karşılık son yıllarda asıl ağırlık TL’nin dış değer kaybının yarattığı etkiyle maliyet enflasyonu yaşanmasından ortaya çıkıyor. Türkiye’nin üretimde kullandığı girdilerin (ham maddeler, ara malları ve makine teçhizat gibi sermaye malları) önemli bölümü ithal ediliyor. O nedenle TL’nin yabancı paralara karşı değer kaybı bu girdilerin pahalanmasına ve dolayısıyla da üretim maliyetlerinin yükselmesine yol açıyor. Üretim maliyetleri yükselince de ister istemez bu artışlar fiyatlara yansıyor ve enflasyona neden oluyor. Onun da altında ekonomide, sosyal yaşamda ve siyasal yaşamda görülen yanlış politikalar yatıyor. Yüksek enflasyonun varlığı faizlerin de yüksek olmasına yol açıyor. Bu sorunu çözmenin ilk yolu TL’nin değer kaybını önlemektir. Türkiye bunu 2003-2010 döneminde başardı, bankacılık reformu, kamu mali disiplininin sağlanması ve AB ile tam üyelik müzakeresi çerçevesinde riskleri düşürdü, kredi notu yükseldi, CDS primi düştü, riskler düşünce bütün ekonomi toparlandı; TL’nin değer kaybı duruldu, enflasyon düştü, faizler düştü. O dönemde yapılan tek yanlış TL’nin yabancı paralar karşısında aşırı değerli kalmasıydı.

İşsizlik

Türkiye ekonomisinin 2001 krizi sonrasında önemli sorunlarından birisi yüksek oranlı işsizlik oldu. Konu işsizlik ve Türkiye olduğunda karşımıza iki farklı işsizlik ölçüsü çıkıyor: Resmi işsizlik oranı; bilgilerin toplandığı son 4 haftada işsiz olup da iş arama kaynaklarına başvuranların işsiz olarak değerlendirilmesiyle oluşan oranı ifade ediyor. Geniş işsizlik oranı ise atıl iş gücü olarak adlandırılan oranı ifade ediyor. Resmi işsizlik oranı yüzde 11’in üzerinde iken geniş işsizlik oranı yüzde 20’nin üzerinde bulunuyor. Türkiye açısından bakıldığında geniş işsizlik oranı çok daha gerçekçi bir tanımı ifade ediyor.