Karamsar değil ama endişeliydi Davos… Artan jeopolitik riskler, sürdürülebilirliğin ve yeşil enerji geçişinin önündeki engeller, Davos’ta kaygı eşiğini yükselten başlıca unsurlardı. İyi haber ise şu: ‘Endişeli dünya’dan, ‘iyimser dünya’ya terfi edebilmek için üretken yapay zekadan, sürdürülebilirlikten, yeni bir işbirliği kültüründen başka seçeneğimizin olmadığını gördük
Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper / Konuk Yazar
2000 yılına ilk girdiğimiz zamanı hatırlayalım… Yeni binyıl için duyduğumuz heyecan, coşku, umut… Tüm bunlar tabii ki Davos’a da yansımıştı. Ve Davos 2000 yılında şu temayla toplandı: “New Beginnings: Making a Difference”. Yani “Yeni Başlangıçlar: Fark Yaratmak”. Heyecanlı olmak için çok nedeni vardı dünyanın. Ama umutlu olmak biraz fazla iyimserlik barındırıyordu sanırım. “Sustaining Growth and Bridging the Divides: A Framework for Our Global Future” (Büyümeyi Sürdürülebilir Kılmak ve Bölünmüşlüğü Birleştirmek: Küresel Gelecek İçin Bir Çerçeve” temasıyla toplanan 2001 Davos’u, yaklaşık 9 ay sonra yaşanacak 11 Eylül saldırılarından habersizdi doğal olarak.
2001 saldırıları, tüm dünya konjonktürü gibi Davos’u da dönüştürdü. Daha önce birkaç kez ‘zorluklar’, ‘sorunlar’, ‘zor zamanlar’ gibi kavramları kullanmıştı Davos. Ama 2002’de belki de ilk kez dünyadaki kırılganlığı ana temasına taşıdı. “Leadership in Fragile Times” temasıyla, 2002’ye özel olarak New York’ta toplanan Davos, 2001 sonunda patlayan ve 2002’den itibaren finans piyasalarında etkisini ağırlaştıran Enron skandalıyla birlikte yönünü liderlikten güvene çevirdi. Ve 2003 yılında Davos başladığında, zirvenin teması “Building Trust”; yani “Güveni İnşa Etmek” idi.
Kaygı eşiği en yüksek Davos’lardan biriydi
Şimdi filmi çok hızlıca ileri saralım. Yıl 2024. Geçtiğimiz hafta dünyanın dört bir yanından devlet başkanları, başbakanlar, kamu görevlileri, CEO’lar, akademisyenler, sivil toplum gönüllülerinden oluşan yaklaşık 3 bin kişi, “Rebuilding Trust” yani “Güveni Yeniden İnşa Etmek” temasıyla bir aradaydı.
21 yılda hayatımızdaki her şey değişmişti. Ama Davos gündemindeki değişiklik sadece iki harf kadardı… Şaşırtıcı mı yoksa üzücü mü?.. Karar vermek çok kolay değil.
Bir şeyi yeniden inşa etmek zorunda kalmanızın tek bir nedeni olabilir; onu kaybetmiş olmanız.
Davos’ta 5 gün boyunca çok şey konuşuldu. Oturumların birçoğuna katılma fırsatı yakaladım. İki farklı oturumda da çok önemli isimlerle görüş alışverişinde bulunma, bu görüşleri kıymetli bir kalabalığa aktarma fırsatı buldum.
Genel izlenimim şu: Belki de son yıllarda yapılan, kaygı eşiği en yüksek Davos’lardan biriydi. Yaşanan jeopolitik problemler, yeşil enerji geçişinin önündeki engeller Davos’taki havayı sertleştirmişti.
Diğer yandan, doğrudan bu ifadeleri kimseden duymamış olsam da satır aralarında aslında herkesin güvenle ilgili şunları içinden geçirdiğini hissettim:
“Biz 20 yıl boyunca güveni yanlış okuduk. Büyümenin tüketimle el ele yürüdüğüne inandık. Nasıl ürettiğimize değil, ne ürettiğimize odaklandık. Başarıysa temel hedef; bunu bilanço satırlarında aradık. Bilançolara artı yazan sıfırların, insanlığın gelecek karnesine eksi yazdığını fark etmedik bile…”
Hiç olmadığımız kadar ciddiyiz
Sürdürülebilirliğin, yapay zekanın, iş dünyasındaki dönüşümün konuşulduğu her bir oturum aslında bu itirafın bir parçasıydı bana göre.
Bugün insanlığın bir dönüm noktasında olduğu aşikar. Yaklaşık 20 yıl önce güven konusunda koyamadığımız teşhisi, bugün koymuş olmamız zirvenin en olumlu çıktılarından biriydi bana göre. Hiç olmadığımız kadar ciddiyiz. Hiç olmadığımız kadar kararlıyız.
Sorumlu yatırımın ne anlama geldiğini; doğrusal ekonomiden döngüsel ekonomiye geçmekten başka bir yolun olmadığını; yapay zekanın iş kollarını tamamen değiştirdiğini; rekabetin ötesinde yeni bir işbirliği kültürüne odaklanmamız gerektiğini; sürdürülebilir geleceğin ortak akıldan, bilimden, teknolojiden geçtiğini; sözden aksiyona geçmeden başarının mümkün olmadığını; liderliğin yol göstermek değil o yolu birlikte yürümek olduğunu; çalışanlarımızı artık ‘paket’lerle değil kendimizden daha yüksek bir amaç sunarak ikna edebileceğimizi çok iyi biliyoruz.
Tüm bunların ışığında, yeşil yıkamaya karşı durmak, ‘mış’ gibi yapmaktan vazgeçmek, teknolojiyi sahiplenmek, yapay zekanın tehditlerinden çok fırsatlarına odaklanmak, 2024 Davos’unun manifestosunun önemli parçalarıydı.
Davos insanı, insanlığın içinde olduğu bu endişeli ruh halinden çıkabilmek için üretken yapay zekaya, sürdürülebilirliğe, yeni bir işbirliği kültürüne ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyor. Aksi halde 20 yıl sonra, bu kez “Re-Rebuilding Trust” temasıyla bir araya geleceğinin de farkında.
Önce COP şimdi Davos
Dünyadaki sorunlar artık o kadar karmaşık ki… Ne hükümetler ne şirketler ne de sivil toplum bu problemlerin üstesinden tek başına gelebilir. Böylesine bir dünya düzeninde, kalıcı çözüm için ortak aklın, paydaşlar arası sinerjinin önemi hiç olmadığı kadar yüksek. Ortak akıl arayışındaki COP’un, Davos’un önemi de burada saklı aslında. Sabancı olarak, bizim bu gibi organizasyonlara böylesine yüksek katılımla dahil olmamızın nedeni de bu. “Dünya’nın Sabancı’sı” olabilmenin, “Türkiye ile dünya arasında köprü kurabilmenin” birinci koşulu, geleceğin konuşulduğu bu toplantılarda aktif yer alabilmek ve çözüm önerilerini ortaya koyabilmek. Kısaca geleceğin takipçisi değil, yaratıcılarından biri olabilmek. Hem COP’ta hem de Davos’ta, Türk özel sektörünü en kalabalık temsil eden toplulukların başında geldiğimiz için ayrıca mutluyum. Enerji Grup Başkanımız Kıvanç Zaimler, Strateji ve İş Geliştirme Grup Başkanımız Gökhan Eyigün ve Yapı Malzemeleri Grup Başkanımız Burak Orhun ile birlikte, 5 gün boyunca Davos’ta önemli görüşmeler gerçekleştirdik. Çok önemli panellere katıldık. Hem gelecekle ilgili görüşlerimizi paylaştık hem de Türkiye’nin bu gelecekteki parlak rolünü anlattık. Bundan sonra da bu platformlarda Türk özel sektörünü temsil etmeye devam edeceğiz.
Yeşil enerjiye geçiş İçin en hassas nokta Çin’in kritik hammaddelerdeki hakimiyeti
Diğer yandan, sürdürülebilirlik ve doğal olarak temiz enerji dönüşümü, Davos’un ana gündem maddelerinden biriydi. Ama tabii bu dönüşümün birkaç önemli ön şartı var. Bunu sağlayacak kritik malzemeler, nadir element ve metaller. Bu alanda da Çin’in çok büyük bir hakimiyeti olduğunu biliyoruz.
Bugün dünya, enerji dönüşümü konusunda hem vizyon hem de maliyet yönetimi anlamında belki de ilk kez bu kadar hazır hale geldi. Ama Çin’in buradaki hakimiyeti, özellikle gelişmiş ülkelerin tartıştığı, masaya yatırdığı en büyük meydan okuma. Bunu Davos’ta da çok yakın şekilde analiz etme fırsatı yakaladık. Zirvenin hassas noktalarından biri bu denge arayışıydı. Dünyanın bu dönüşümü mutlak bir işbirliği kültürü dışında yönetebilmesi mümkün değil. 2017’den bu yana Davos’a en üst seviyede katılım gösteren Çin’in Başbakanı Li Qiang’ın sadece konuşmasında tam 14 kez cooperation (işbirliği) ifadesini kullanması bu açıdan da oldukça dikkat çekiciydi.
Türkiye bir temiz enerji üssü
Diğer bir önemli konu da tedarik zinciri ve Asya-Avrupa arasında kurulacak köprü. Bu da yine tartışılan konulardan biriydi. Hatta Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası Başkanı Odile Françoise Renaud-Basso, Dünya Ekonomik Forumu İcra Kurulu Başkanı Mirek Dusek, Gürcistan Başbakanı Irakli Garibashvili, Kazakistan Ulusal Ekonomi Bakanı Alibek Kuantyrov ve Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ile birlikte katıldığım “Avrasya için Yeni Bir Şafak” panelinde de konumuz tam olarak buydu. Gerek panel anındaki görüş alışverişlerimizde, gerekse oturum öncesi ve sonrasında yaptığımız sohbetlerde şu yorumumun içtenlikle desteklenmesinden de son derece mutlu oldum: “Türkiye bu coğrafyanın en kilit ülkelerinden biri. Geniş perspektifte baktığımızda, Türkiye’yi sadece iki kıtayı birleştiren bir ülke olarak düşünmek çok yeterli değil. Türkiye, stratejik coğrafi konumunun yanında, aynı zamanda güçlü altyapısı, kaliteli işgücü, dinamik nüfusu ve yatırımcılar için sunduğu yüksek potansiyel ile bölgede kalıcı kalkınmaya örnek teşkil eden, bölge ülkeleri için ‘kutup yıldızı’ görevi gören bir ülke. Türkiye bir temiz enerji üssü ve dünyanın enerji dönüşümünde, yenilenebilir kaynaklarla ve yeşil hidrojenle çok kritik bir rol oynayabilir.”
Türkiye olarak, ihracat seferberliğinin yanına üretken yapay zeka seferberliğini koymalıyız
Davos bu yıl adeta üretken yapay zekanın gövde gösterisine sahne oldu. Davos’un ilk günü, ChatGPT’yi geliştiren ChatOpenAI’ın kurucularından Sam Altman ile birlikte bir yemekteydim. Kalabalık bir gruptuk. Sohbet ettik. Ve şunu bir kez daha anladım ki yapay zekada geldiğimiz nokta gerçekten inanılmaz. Yazılım sektöründen başlamak üzere, tüm iş kollarını dönüştüren bir yapıya büründü artık yapay zeka. Sağlıkta, eğitimde, malzeme biliminde, araştırma geliştirmede, artık elinizde doğru veri varsa, yapay zeka yöntemleriyle bu verilerden anlamlı sonuçlar elde edebilmek inanılmaz hızlanmış durumda. Rekabetçilik değişiyor. Belki bu dönüşümden şu çıkarımı yapmamızın zamanı geldi: Türkiye olarak bizim bir ihracat seferberliğimiz var. Evet bu değerli. Ama bu ihracat seferberliğinin yanına üretken yapay zeka seferberliğini koymak zorundayız. Yoksa Türkiye olarak, hem coğrafi konumumuz hem de yetenekli işgücümüz nedeniyle kazanmış olduğumuz rekabet avantajımızı da kaybedebiliriz.
Yapay zeka, kriptoyu geride bıraktı
Davos’un henüz ilk günlerinde CNBC’de bir analiz okudum. Analiz şunu anlatıyordu. 2022 ve 2023 yıllarında Davos’un ana caddeleri kripto varlıkların reklamlarından geçilmiyordu. Hatta dikkat çekmesi adına, Bitcoin’i hatırlatan, turuncu renkli son model bir lüks otomobil zirve boyunca caddede park halinde durdu. Sonrasında da bunun Ukraynalı bir kripto para borsasının kurucusuna ait olduğu yazılmıştı. Bu yıl ise her ne kadar kripto varlıklar yatırım değerlerini katlamış olsa da, görünürlükleri son derece azdı. Ve onun yerine asıl hakimiyet yapay zekadaydı. Bu analizi okuduktan sonra daha dikkatli baktım. Gerçekten de doğru bir analizdi. Intel, Cognizant en dikkat çekenlerdi. Ve bu ikisinin arasında, Davos mimarisinde büyük bir bina AI House olarak hizmet vermesi için tutulmuştu. Bu forum merkezinde 5 gün boyunca, yapay zeka özelinde etkinlikler gerçekleşti. Dünyanın önde gelen teknoloji ve danışmanlık firmaları bu forum merkezine destekte bulunurken, benim için bu merkezdeki en değerli iş ortağı Münih Teknik Üniversitesi idi. Geçtiğimiz kasım ayının sonunda, Münih’te, Münih Teknik Üniversitesi ile işbirliği içerisinde açtığımız Sabancı Teknoloji Merkezi gözümün önüne geldi. Münih Teknik Üniversitesi bugüne kadar 18 Nobel ödülü çıkarmış bir üniversite. Bu 18 ödülden 15’i de fizik ve kimya alanında. Bir gün, Sabancı Teknoloji Merkezi ile belki de, üretken yapay zeka ve ileri malzemeyi bir araya getirerek bir Nobel de biz çıkaracağız. Ne de olsa büyük düşünmek, hudutsuz koşmak Sabancı’nın genlerinde var!
Türklerin katılımı geçen yıllara göre yüksekti
Hem Türk özel sektörünün hem de dünya çapındaki Türk akademisyenlerin Davos katılımı bu yıl alışılagelmiş seviyelerin üzerindeydi. Beni Davos’ta en memnun eden konulardan biri de buydu. Bizim burada gördüklerimizi, dünyanın gidişatına yönelik tespitlerimizi, yapay zekanın gelişimine yönelik gözlemlerimizi sektör sektör kamuyla da paylaşmamız ve bunların bir ülke politikası haline getirilmesi için katkı sunmamız çok önemli olacaktır. Bugün enerji alanında kamu ve özel sektörün ortaya koyduğu sinerji gerçekten çok değerli. Benzer bir işbirliğini özellikle yapay zeka alanında da ortaya koymalıyız.
Siyasetin ağırlığı Davos’a geri döndü
2001’de Şimon Peres ve Yaser Arafat’ın el sıkışmasına aracılık eden Davos, 23 yıl sonra bir kez daha İsrail-Filistin savaşının gölgesi altındaydı. Savaşın ve bölgedeki insanlık dramının sonlandırılması yönünde çok sayıda görüşme gerçekleşti. Ukrayna Devlet Başkanı, geçen yılki zirvede online bir konuşma yaparken, eşi de organizasyona bizzat katılmış ve bir de konuşma yapmıştı. Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, bu yıl ilk kez Davos’a fiziki olarak katılarak zirvede katılımcılara özel bir konuşma gerçekleştirdi.
Son yıllarda Davos’ta siyasetin ağırlığı ciddi şekilde azalmıştı. Bu yılki Davos’ta ise daha farklı bir görünüm vardı. Siyasetin ağırlığını hissetmek mümkündü. 60’tan fazla cumhurbaşkanı ve başbakan, 50’ye yakın dışişleri bakanı vardı. 2017’de Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in katıldığı Davos’un ardından Çin, Başbakan Li Qiang ile 7 yıl aradan sonra en üst düzeydeki katılımını sağladı.
4.2 milyar insan 2024’te sandık başına gidecek
Davos’a gitmeden birkaç hafta önce World Economic Forum’un geleneksel Global Risk Raporu yayımlandı. Buradaki tespitler de Davos’un gündem maddeleri arasındaydı. Raporda en dikkat çeken konu; gelecek iki yıla ilişkin en büyük risk algısının ‘bilgi manipülasyonu’ ve ‘bilgiye erişim sıkıntısı’ olmasıydı. Yapay zeka ekseninde yapılan güven odaklı tartışmaların yanı sıra bu risk algısını güçlendiren en önemli konu 2024 yılında dünya çapında gerçekleşecek seçimler… Dünyanın en kalabalık 10 ülkesinin 7’sinde, seçimler ulusal ajandanın en öncelikli gündem maddesi olacak. Yapılan araştırmalarda, dünyada ulusal ve bölgesel düzeyde gerçekleştirilecek seçimlerde toplam 4.2 milyar kişinin sandık başına gideceği ifade ediliyor. Bu seçim rüzgarı, hem Global Risk Raporu araştırmasının çıktılarını hem de Davos 2024 için belirlenen “Güveni Yeniden İnşa Etmek” temasını çok daha da anlamlı kılıyor.
‘Çok Sesli’ Davos
Davos’un son yıllarda yeni medyaya, global iletişim trendlerine ayak uydurduğunu çok net şekilde görüyoruz. Sabancı olarak, geçen yıl tek Türk kurucu ortak olarak dahil olduğumuz metaverse projesi “Küresel İş Birliği Köyü” bunun bir örneğiydi. Bugüne kadar hep fiziki oturumlar, canlı yayınlar, bilgi notları ekseninde yapılan iletişim çalışmalarına, bu yıl dünyada popülerliği artan podcast’ler de eklenmiş. “Radio Davos”, “Meet The Leader”, “Agenda Dialogues” gibi programlar, Davos’un ‘sesli medya’sının ana unsurlarıydı.