22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 13.05.2022 04:33 | Son Güncelleme: 16.05.2022 23:02

Cem Yılmaz: Sinemanın 40 yıllık klişeleriyle eğlenmek Erşan’a kısmet oldu

Cem Yılmaz’ın fenomen karakteri Erşan Kuneri’nin dizisi Netflix’de. Ekip pornodan sosyal içerikli sinemaya doğru bir yolculuğa çıkıyor. Cem Yılmaz “Benim amacım ‘Sinemada türler neden kutsal? Hayırdır?’ diye sormak” diyor. Erşan Kuneri ekibi diziyi Oksijen'e anlattı...
Soldan sağa: Zafer Algöz, Nilperi Şahinkaya, Cem Yılmaz, Ezgi Mola, Uraz Kaygılaroğlu, Merve Dizdar, Çağlar Çorumlu, Bülent Şakrak
Soldan sağa: Zafer Algöz, Nilperi Şahinkaya, Cem Yılmaz, Ezgi Mola, Uraz Kaygılaroğlu, Merve Dizdar, Çağlar Çorumlu, Bülent Şakrak

Defne Akman / [email protected]

8 bölümlük Netflix dizisi Erşan Kuneri, Cem Yılmaz’ın önceki filmleri GORA ve ArifV216’dan tanıdığımız bir karakter olan, porno film yapımcısı, sinema sevdalısı bir adamın ve arkadaşlarının maceralarını anlatıyor. Erşan Kuneri 1981’de geçiyor. Erşan 12 Eylül’de kaçak sigaradan hapse giriyor. Dışarı çıktığında ise çekirdek ekibiyle birlikte sinemanın farklı türlerinde çalışmaya yöneliyor. Her bölümde Erşan Kuneri ve arkadaşlarının hayatındaki gelişmelerin yanı sıra Bizans, korku, uyuşturucu batağına düşmüş gençler, sosyal içerikli köy filmleri gibi türlerde filmler çekme macerasına tanık oluyoruz. 

Ezgi Mola seks filmlerinin deneyimli oyuncusu Alev, Nilperi Şahinkaya kariyerinin başında fettanlığıyla yol katetmeye niyetli Seyyal, Merve Dizdar sosyal meselelere duyarlı, idealist tiyatrocu Feride rolünde. Kasttaki diğer isimler; gözde erkek oyuncu İbrahim Tumtum olarak Uraz Kaygılaroğlu, Cem Yılmaz’ın fedaisi ve işlerin yürümesini sağlayan Eryetiş rolünde Can Yılmaz, yapımcı ve oyuncu Mami : Zafer Algöz, ortamların adamı, joker oyuncu Altın Oran olarak Çağlar Çorumlu ve filmlerde biraz daha görünmek için can atan dublör Payro: Bülent Şakrak. 

Cem Yılmaz ve Defne Akman

Cem Yılmaz, her ne kadar hareketli ve komik bir anlatım tarzı da olsa ağırbaşlı yanıyla da insanları etkilemeyi başaran bir yönetmen. Belirli enstrümanları var. Burada da diğer filmlerinde de gördüğümüz; çok iyi oyunculardan oluşan bir kadro, taşkın ve kuduruk konuşmalar, belirli bir zaman çizgisine sadık kalmadan döngüsel bir hikaye anlatma biçimini devreye sokmuş.  

Erşan Kuneri kısmen düzenbaz, yasak tanımayan, tam anlamıyla başaramamış insanların evreni aslında. Para sürekli el değiştiriyor, herkesin birbirine borcu var. Diğer yandan romantik bir bakış da söz konusu. Hemen ilk bölümde belirtildiği üzere “Kirli Çürük Adi ama Dürüst ve İçten” bir dünya bu. 

Cem Yılmaz sinema tutkusunu açık açık ifade eden bir yönetmen. Bugüne kadarki filmografisinde de bunu western, bilim-kurgu gibi çok farklı türler deneyerek göstermiş bir sinemacı. Tedavülden kalkmanın ölümle eşdeğer olduğu, yenilerin eskilere pek de hürmet duymadığı bu sektörü ise tüm inceliğiyle anlatmış. Erşan Kuneri sinema tarihini yeniden canlandırıyor ama aynı zamanda günümüz sektörüne de yönelik bir takım yorumlar getiriyor. Cem Yılmaz belli ki eşitsizlikler, güç dengelerinin değişimi, metoo hareketi gibi çağdaş meselelere de kafa yormuş. O2 okurları için başta Cem Yılmaz olmak üzere tüm ana kadro bizlere Erşan Kuneri dünyasını anlattılar.

“SAHTEKARLARI YAZMAKTAN ZEVK ALIRIM”

Cem Yılmaz - Erşan Kuneri

Cem Yılmaz'ın sinema tutkusu nasıl başladı? Nasıl sürüyor? Bu konuda ayrıntı isteriz. Listeler mi yapıyor? Arşivi var mı? Not aldığı defter var mı? VHS kasetleri var mı, onları dijitale aktartmış mı? Yeni filmleri nasıl takip ediyor? Nerede film izliyor? Festivalleri uzaktan da olsa takip ediyor mu? 

• Benim sinemada ilk izlediğim film 1976 Süt Kardeşler… 3 yaşındaymışım ve çok korkmuştum Gulyabani’den. Onu unutamam. Eh çocukluğumda da haftada nerdeyse 10 film izleyecek kadar haftanın her günü sinemaya gittiğimi hatırlıyorum. Etrafımız sinema salonları ile doluydu yaşadığım muhitte.Ben bir müddet sonra aktörlerle ahbap olduğumu düşünmeye başladım. Bütün isim hafızam jenerik okumaktan gelir. Dolayısıyla başka bir işle ilgilenmedim hiç. Film, çizgiroman,haftalık mizah dergileri okuyarak geçti bütün çocukluğum ve gençliğim.

• Araya türlü uğraşlar girse de izlediğim bu abiler ve ablalarla aynı meslekte olduğumun duygusu hiç geçmedi. Kafam o işlere çalıştı hep. Film tutkum overdose Türk filmi ile oluştu yani. Günahıyla sevabıyla ilgim sevgim şimdi de devam eder. Sinefil değilim, festivalleri takip etmem amma festival filmi diye kategorize edilen filmlere ilgiyle yaklaşırım. Eğer alaycı tarafından  bu tanımı hak ediyorsa lafımı esirgemem. Ama sırf yavaş diye de toptancılık yapıp “vay bu tırt” demem. Her filmi ilgiyle izlerim. Eğlence sineması, auteur sineması vs ayırmam. Bilene saygı duyarım ama her ülkenin yönetmenini illa tanımam. Tanımadığım çok insan vardır… Eskiden VHS zor bulunan Sadri Alışık filmlerim vardı. Sosyal medya sayesinde tüm arşivlere ulaşılıyor artık. Çoğu zaman 50’li yılların İngiliz, Amerikan sit-comlarını izlerim.

Dizide özel olarak başka filmlere (Diner, Dirty Rotten Scoundrels..), genel olarak popüler kültüre (nikel kübik mobilyalar, 'beni de beni de hareketi'...) sayısız gönderme var. Yaşı 50'nin altında olan izleyicinin belki de hiç farketmeyeceği göndermeler çoğu. Cem Yılmaz, genç izleyiciye bu konuda ne demek ister?

• Bu dizide filmlere elbette bir sürü referans var. Çoğu zaman yaşı çok genç olanların bunları ıskalayacağı düşünülür. Ben öyle düşünmüyorum. Ben de 12 yaşındayken filmleri anlamak için izliyordum, gayret ediyordum. Genç bir insan bildiğini zaten istediği yerden izler görür. Benim bildiğim genç bilmediğini merak eder. Bu referansları “liseliler anlamaz” şakasını yapmak için yapmıyorum, arşiv için yapıyorum. Ne nereden gelmiş, kim nereye gitmiş, ne olmuş da olmuş bilinsin diye. Daha doğrusu unutulmasın diye. 

Erşan Kuneri bizim daha önceki filmlerinizden tanıdığımız bir karakter. Dizide, “saygın” sinema çevrelerine ne yaparsa yapsın giremeyen/ giremeyecek bir yönetmenin o ahaliden sayılma çabasını görüyoruz. Bu diziyi yapmaya sizi yönelten ne oldu?

• Benim amacım “Türler neden kutsal ? hayırdır ?” demek… Ve tabii bir de 40 yıldır biriken  yerli ve yabancı filmsel klişeler. Bu klişelerin çoğu saygıyı hak etmiyor. Bunlarla inceden bir eğlenmek Erşan ve arkadaşlarına nasip oldu. Kutuplara pek inancım olmadığı için alaycı bir karakterle bu konularla oynaşmak güzel. Tabii şakalaşıyor olmak kaydıyla. Çünkü Erşan neticede bir rol model değil, delinin teki yani.

Yazarken aklınızda bu kadro var mıydı? Yoksa kasting daha sonra mı gelişti? Neye göre oyuncularla anlaştınız?

• Ekibi projeyi tasarlarken ufak ufak teklifler götürerek oluşturdum. O nedenle kimse ilk teklifimi reddetmedi ve ilk orijinal ekip kimlerse hep öyle devam ettik. Çok büyük katkıları oldu arkadaşlarımın yazım aşamasında ve çekimler boyunca.

Erşan Kuneri “Beni unutmasınlar yeter” diyor. Karakterin motivasyonu bu mudur? Biraz anlatabilir misiniz?

• “Beni unutmasınlar yeter”i kalpten mi söylüyor bilemiyorum. Belki de uyduruyordur eşek herif bilemeyiz. Ben sahtekarların çok gülünç olduğuna inanırım, sahtekar karakter yazmaktan da çok zevk alırım. Erşan tatlı bir adam ama bilmiyorum motivasyonu bu mu, değil mi ….Belki de günü kurtarıyordur. Ama derinden bakarsam kim unutulmak ister ki….. Ancak bir sahtekar unutulmak ister. Demek ki Erşan sahtekar değil, OK … Sevindim.

Senaryoyu yazma süreci sizin için nasıl ilerliyor? Acı verici yanları var mı? Şüpheler içinde olduğunuz anlar peki? Yoksa emin misiniz? Kaç taslak oluyor? Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?

• Valla senaryo yazmak tekniği bi kenara bırakırsak kişisel bir çalışma şekli. Benim için yalnız bir iş. Tek başınasın. Boş kağıt boş ekran. Zor iş.  Neredeyse her paragrafı, her gün ayrı bir gelişmeyi herkesle gizli olmak kaydıyla paylaşıyorum, öylelikle yalnızlığı azaltıyorum. Yoksa çileli diyebilirim. Şunu yazdım ne diyorsun gibi herkese atarım ben acımam... Ay dur kapanayım, yazayım siz de oynayın yapmam.

Elbette yazdığınızla ilgili şüpheye düşmeniz mümkün. Bu anlattığım yöntem içinizi ferahlatabilir. Ben cok taslakçı değilimdir. Çok uzun zaman tasarladıktan, notlar aldıktan sonra diyalog yazmaya başlarım. Olan biteni içselleştirmeden, yaşanmış bir olay halinde zihnimde kurmadan yazmaya başlamam. Dolayısıyla çok revize yemem.

Yarattığınız dünyada hep yeni bir şeylerin doğumunu beklemek durumu var. Erşan için başka bir kariyer hayali, çiçeği burnunda iki oyuncu Feride ve Seyyal için yepyeni umutlar, artık saygın rollerde görünmek isteyen Tumtum ve Alev...Kalbinizi nerede konumlandırabiliriz bu evrende? Kazananların mı  bu deneyime açık olanların yanında mı?

• İnsanlar neden kazandığını neden kaybettiğini bilmek isterler diye düşünüyorum. Çoğu zaman hayaller yeterli değildir. Bu nedenle “hayaller ve hayatlar” şakaları çok tuttu.  Biz deneyenleri severiz deneylerden ötürü diyelim.

 “ALTIN HER BOŞLUĞU DOLDURUYOR” 

Çağlar Çorumlu - Altın Oran

Altın herkesi tanıyor, sektördeki işleyişi biliyor, nerede boşluk var onu dolduruyor. Bu role hazırlanırken kendinize kerteriz aldığınız noktalar nelerdi? Nerelere, kimlere baktınız?

• Altın sektörün en eskilerinden, 'gedikli' dediğimiz en tecrübelilerinden. Nerede boşluk var onu dolduruyor, sezgileri çok kuvvetli, kimin nerede ne iş yaptığını bilir, kimlerle çalışılır, kimlerle çalışılmaz hepsini çok iyi kestirebilen bir karakter. Aslında yetenekli ve oyunculuğu da fena değil ama bir çok kişi gibi kısa yoldan şöhret ve paraya ulaşmaya çalışıyor. Bu yolda da çok fazla risk alıp bir sürü hata yapıyor. Bu tarz karakterlerin hatta hepimizin zaman zaman düştüğü bu tuzaklara Altın da düşüyor o yüzden çok doğal bir yerden onu anlamaya çalıştım diyebilirim. 

Altın'a hazırlanırken belirli bir kişiden ilham alarak hareket etmedim aslında çünkü çocukluğumuzdan beri mahallede, muhitte gördüğümüz Altın'a benzeyen hepimizin tanıdığı abilerimiz, arkadaşlarımız vardır. 

Altın’ın kariyeri ve özel hayatı ile ilgili en büyük hayali nedir?

• Birçok oyuncu gibi Altın'ın da rol aldığı film sonrasında beklediği bir ödül, bir umut var. Şu an en büyük hayali ve motivasyonu o ödüle ulaşmak, bir an önce tanınmak, ünlü olmak ve daha iyi standartlarda yaşamak. Özünde çok iyi bir insan ama yenik düştüğü bazı zaafları, hırsları hatta zaman zaman ortaya çıkan çocukça hırsları var. Bunlar sebebiyle de sıkça hayal kırıklığına uğruyor maalesef.

“CEM YILMAZ, KALECİ-OYUNCU”

Uraz Kaygılaroğlu – İbrahim Tumtum

Bugüne kadar birçok farklı yönetmenle çalıştınız. Cem Yılmaz’la birlikte çalışmak nasıl bir şey?

• Cem Yılmaz, ön hazırlık seven bir yönetmen. hikayenin ve karakterlerin nasıl olacağını yaklaşık bir yıl öncesinde konuştuk. Senaryomuz altı ay öncesinden elimizdeydi. Başlamadan defalarca bir  araya geldik ve okuma provaları yaptık. Aynı provaları ve ön hazırlıkları diğer ekiplerle de yaptığı için sete çıktığımızda bize oyun parkı hazırlamış ve bizimle oynamak için tüm enerjisi ile sette olan bir oyun arkadaşına dönüşüyor. İlgisi, alakası, isteği, neşesi, enerjisi ve eh işte diyebileceğiniz bir kaç şakası ile orada oluyor:) Çocukken mahallede top oynarken  “kaleci/oyuncu” dediğimiz bir sistem vardı. Kaleci hem kaleyi korur hem de ileri gidip golü atabilirdi. İşte Cem yılmaz burada kaleci/oyuncuydu.

Her bölüm farklı bir film türünü canlandırıyorsunuz. Sizin en favoriniz hangisi ve neden?

• İşin en heyecanlı yanlarından biri de farklı türler oluşuydu. Sektörümüzün komedi zekası ve pratiği  en yüksek oyuncuları ile sürekli değişen hikayelerde farklı deneyimler yaşattı bana. Bambaşka kostümler, dekorlar, karakterler her hafta bizlere yeni heyecanlar yükledi. Sadece biz oyuncuları değil, ekibi de aynı şekilde heyecanlandırdı. Eminim seyircimizde de aynı heyecanı ve merakı besleyecektir. Benim bir sürü favorim var hepsi çok güzel ama sanırım platodan çıkıp gittiğimiz ve herkesin şov yaptığı “Öğretmen Kemal” diğerlerinden bir kafa boyu önce olabilir :) Bu arada sanat yönetmenimiz Burak Yıldırım ve kostüm tasarımcımız Baran Uğurlu hayal güçlerini birleştirerek olağanüstü bir performans ortaya koydular. Her bölümde bizi diğerinden ayıran bir dünya kurdukları için onları da tekrar anmak ve teşekkür etmek isterim.

“FAVORİ BÖLÜMÜM ‘EBENİN AVI’”

Nilperi Şahinkaya – Seyyal

Seyyal cinselliğiyle barışık bir kadın. Peki sizce Erşan Kuneri evreninde, çalıştığı sektörde onu yargılayanlar var mıdır? Bununla nasıl baş eder?

• Seyyal’i yargılayanlar muhakkak vardır ama o bunları takacak bi kadın değil. Arkasından konuşanlarla muhatap bile olmaz:) Seyyal çok rahat ve kendinden emin bir kadın. 

 Her bölüm farklı bir film türünü canlandırıyorsunuz. Sizin en favoriniz hangisi ve neden?

•Favorim Ebenin Avı ama Erman da çok güzel:)

“ERŞAN’A HERKES İNANDI”

Merve Dizdar - Feride

Bize rolü kabul etme ve anlaşma sürecinden bahsedebilir misiniz? Teklif size nasıl ulaştı?

• Rolü kabul etme süreci diye bir şey yoktu benim için. Öncelikle Cem Yılmaz, sonrasında da çok sevdiğim, tanıdığım, oynadığım  çok yetenekli partnerlerimi görmek zaten beni çok heyecanlandırdı. Cem, bize projeyi anlattı. Müthiş eğlenceli bir whatsapp grubumuz var. Bize oradan hep senaryoyla ilgili paylaşımlar yaptı. Tüm süreçte beraberdik. Öyle bir ekip kurdu ki, herkes birbirini gerçekten çok seviyor. Ben genel olarak şanslı buluyorum kendimi. Hem işlerinde hem de kendileri iyi insanlarla çalışıyorum. Bu çok önemli. Hayatıma iyi ki girmişler diyorum hep. Bir proje yapmanın çok ötesinde bir his bu.

Feride yüksek ideallere sahip ve kısmen tutucu bir karakter olarak Erşan Kuneri’de ne buluyor? Ya da nerede buluşuyorlar sizce?

• Feride yüksek ideallere sahip  bir karakter, fakat ona tutucu diyemeyiz. Tam tersi Erşan’ı her zaman her koşulda destekliyor. Bunun en önemli sebebi ona çok inanıyor olması. Bence karakterlerin hepsi Erşan’ın sunduğu bu teklife inanıyor ve yaptıkları şeyi çok seviyorlar. Kimi bazen yoruluyor, bazen inancını kaybediyor, bazen umutsuzluğa düşüyor ama sonunda herkes orta yolda buluşuyor. Çünkü gerçekten bu işi çok seviyorlar. Eee, Feride zaten tiyatrocu. Erşan’la ortak noktaları yeniliğe açık olmaları, çalışkanlıkları, pes etmemeleri. Her türden film yaptılar, Feride bunu nasıl kabul etmesin? Feride’yi geçtim, Merve olarak bile inanılmaz heyecanlı bir teklif bu.

“DOKUZ AYRI KARAKTERİ CANLANDIRDIM”

Ezgi Mola – Alev

Alev deneyimli, komplekslerinden büyük ölçüde arınmış ve sinemaya gönül vermiş bir oyuncu. Gönlünde yatan aslan nedir sizce onun?

• Sinemada daha hatırı sayılır bir yerde olmak bence Alev’in en büyük ama gizli arzusu. Öte yandan oynadığı filmlerin türü itibariyle bir noktada kariyeri biteceği için kendini hayatta garantiye almak isteyeceğini de düşünüyorum. Kendine belli bir standardın üstünde hayat kurmuş bir kadın. En özendiği kişi Türkan Şoray, “benim de yüzümü imzaladığım bir kartvizitim olmaz mı be Erşan” derken hakikaten bunu içtenlikle dilediğine şüphem yok.

Cem Yılmaz gibi büyük sinema sevgisi ve geçmişi olan bir yönetmenle çalışırken, size sahneleri anlatırken başka filmlerle kıyaslayarak mı yön veriyor? Bu bilgileri mihenk taşı olarak mı kullanıyor?  Süreç nasıl işliyor?

• Epey okuma provası yaptığımız için sete karakterler üzerinde konuşup, çok hazır olarak çıktık. Cem, ne istediğini ne istemediğini çok net anlatmıştı. Bizim için çok eğlenceli ve güzel bir tecrübe oldu. Her bölüm Alev karakterinin yanı sıra farklı film karakterleri de oynadığım, dokuz ayrı karakter canlandırdığım için oyuncular için de çok renkli bir tecrübeydi.

“HER OYUNCUYA NASİP OLMAZ”

Bülent Şakrak - Payro

Payro filmlerde rol almak için can atan bir dublör. Ancak çok şahane bir hayatı olduğu da söylenemez. Neden bunca eziyete katlanıyor sizce?

• Payro, filmlerde rol almaya can atan biri, bir sinema sevdalısı. Bu işi aşkla yapanlardan. Kendince yetenekleri de olan biri. Her alanında gerek sette gerek aktör olarak da kendine yetecek kadar varlığını sürdürmeyi biliyor, bunu becerebiliyor. Aktörlük, her işte olduğu gibi kendince eziyetleri olan bir meslek. Buna değer diye düşünüyor

Dizide en severek oynadığınız bölüm hangisiydi? Özellikle favoriniz olan bir bölüm varsa, anlatabilir misiniz?

• Bir sürü şeyi oynama fırsatım oldu. Bu, her oyuncunun başına gelmeyecek şansta bir iş. Sağ olsun Cem abinin zekası, senaryodaki kabiliyeti buna sebep oldu. O bölüm şundan daha iyiydi diyebileceğim bir şey yoktu. Payro'yu başlı başına çok seviyorum. Payro'nun gayret gösterdiği, diğer bütün filmlerindeki olmaya çalıştığı karakterlerin hepsini birbirinden çok seviyorum. Hangisinin daha heyecanlı daha iyi ya da daha sevilmiş olduğuna izleyici karar versin.

“SEKS VARSA MAMİ TAMAM!”

Zafer Algöz – Muammer (Mami)

Mami filmin gişe yapmasını önemsiyor burası muhakkak. Yeni bir proje teklif ederken, onun aklını çelebilmek için hangi sihirli kelimeleri söylemek lazım?

•Eğer filmin içinde seks varsa, biraz bile olsa Mami’yi ikna etmiş olursunuz. Ona tav olur ve hemen kabul eder. Azıcık da olsa bir seks olsun der. 

Cem Yılmaz’la birlikte birçok yapımda çalıştınız. Nasıl bir hazırlık, yaratım ve yapım süreci izleniyor bize kısaca anlatır mısınız?

• Aşağı yukarı hazırlığı bir sene sürüyor. Bugün karar verip haftaya set diye bir şey söz konusu olmuyor. Önce projenin adı sonra Cem muhtemelen kendi tasarlamış olduğu bir afiş çiziyor. O, start anlamına geliyor. Ondan sonraki süreç yaklaşık sekiz ayla bir sene arasında sürüyor. Karakterin ismine o kadar kolay karar verilmiyor. Öyle bir isim olmalı ki, ismi ve soyadı çarpıcı olmalı. 

Benim canlandırdığım karakter Muammer Rado. Eski yapımcılardan, eski aktörlerden. Bir dönem böyle porno filmler zamanında prodüktörlük yapmış. Zaman zaman kendi de böyle filmlerde oynamış ama Erşan Kuneri ile beraber bir kader ortaklıkları var. Ama 1980 yılında 12 Eylül ihtilalinden sonra bu porno filmlere falan bu tür neşriyatların hepsine muzır neşriyat  diye çok büyük yasaklar getirildiği için seks filmleri furyasını bırakıp adam akıllı filmler yapmaya çalışıyorlar. Bunların da yapmak istedikleri maceraları bu. Yani Erşan Kuneri ben artık eski filmleri yapmak istemiyorum diyor. Mami ise: “ne istersen yap ama, içinde ufak da olsa bir atlama sahnesi olsun, halk bunu istiyor. Çünkü senin sevenlerin var” diyor.