Kardeşlerim dizisinden aniden ayrıldığında kimse nedenini bilemedi. Çok şey yazılıp çizildi. Fadik Sevin Atasoy ekranlardan, tiyatro sahnelerinden uzak kaldığı 1.5 yılda kanser tedavisi oldu. Kanser olduğunu çok uzun süre kimseyle paylaşmayan, rutin hayatına devam eden Fadik Sevin Atasoy hastalıkla mücadelesini ilk kez anlattı
Fadik Sevin Atasoy ekranlarda 4. sezonunu oynayan Kardeşlerim dizisinden geçen yıl aniden ayrıldı. Canlandırdığı Şengül karakteri dizinin hikayesinde derin bir iz bırakan karakterdi ve bu beklenmedik ayrılış sonrasında çok şey yazılıp çizildi.
Sahneye ilk kez 4 yaşında çıkan Fadik Sevin Atasoy oyuncu, yazar, yönetmen merhum Sönmez Atasoy (pek çok kişi onu Kurtlar Vadisi’nin Halo Dayı’sı olarak tanır) ile 80 yaşında Altın Koza ödülü alan Devlet Tiyatroları oyuncusu Emel Göksu’nun kızı. Yalnızca dizilerde değil tiyatro sahnesindeki güçlü performanslarıyla tanınıyor. Tek kişilik müzikal oyunu Muse ile uluslararası başarılara imza atan, Broadway, Birleşik Krallık, Danimarka, Almanya’da sahneye çıkan Atasoy, aniden bir sessizliğe gömüldü.
Geçtiğimiz günlerde buluştuğum Fadik Sevin Atasoy ekranlardan, sahnelerden uzak kalış nedenini ilk kez anlattı.
1975 doğumlu olan Fadik Sevin Atasoy 2024’te dünyada her 8 kadından birinde görülen meme kanserine yakalandı. Yoğun çalışma temposu içindeydi. Hem fiziksel hem de duygusal açıdan çok zor bir döneme girdi ve çok uzun bir süre doktorundan başka hiç kimseyle bunu paylaşmak istemedi. Fadik Sevin Atasoy ile İstanbul Sinema Müzesi’nde buluştuk.
Öncelikle büyük geçmiş olsun. Tedavi sürecinin bittiğini duydum, sevindim.
Teşekkür ederim.
Neler yaşadın? Çok göz önünde, yoğun bir iş temposunun içindeydin.
Bu sürece kadar hiç bunu konuşmak istemedim. İnsan ateşin içinden yürürken başkalarıyla konuşacak dermanı olmuyor. Bu benim sessizce, kendi başıma yürümek istediğim bir yoldu. Zaten kanser çok yalnız yürünen bir yol. Aslında bugüne kadar da konuşmadım. Sen de yakınlarında yaşadığın için biliyorsun, insan bunu duyduğunda bir yol ayrılığına giriyor.
Akıp giden bir yaşam var, alışkanlıklar, işler güçler, arkadaş çevreleri, yakınlar, sosyal çevre vs… İlk bu gerçekle nasıl yüzleştin ve ne yaptın?
Benim en büyük şansım bence kanserden önce holistik bir yaşam yaşıyor olmam oldu. Meditasyonuyla, beslenmesiyle, yaşama bakış açısıyla, yogasıyla vs…
Vejetaryendin değil mi?
Evet. Ayrıca 7 sene psikoterapi eğitimi aldım Amerika’da. Danışan oldum, danışman oldum. Psikoterapiyi hayatımdan hiç çıkarmadım. Dolayısıyla kanser olduğumda elimde bir alet çantası vardı. Başıma bu geldiği zaman bununla nasıl başa çıkacağımı alet çantamdaki edevatla kendim çözdüm diyebilirim.
Kardeşlerim dizisinde oynuyordun. O dönemi anlatır mısın?
Birinci sezonu çektik. Gayet mutluydum. Türkiye’ye Covid’le gelmiştim yurtdışından. Bu diziyle birlikte Türkiye’de kalmıştım. İşim başarılı gidiyordu. İstanbul’a döndüğüm için de çok mutluydum. 2. sezonun sonuna gelindi, 3’e devam edilecekti. 3. sezona başladık, yine başarılı gitti. Yaz tatili dönüşünde tam 3. sezona başlarken mememin üzerinde normalin dışında bir şey olduğunu gördüm. İlk başta alerji sandım.
Alerji sandım, kansermişim
Hemen endişelenip doktora koşmadın mı Fadik?
Bir süre bekledim, geçmedi. Doktora gidince bunun ileri derecede lokal ama metastaz yapmamış bir tümör olduğunu öğrendim.
İleri derece miydi?
Evet. Ya işime devam edecektim ya da ara verecektim. Ama herkes çok heyecanlı. Sezon çok iyi gidiyor. 3. sezon çekimine bir hafta kalmış.
Bırakmayıp devam ettin değil mi?
Evet. Çekim koşullarını herkes biliyor, bütün dizi oyuncuları için çok zorlu. Saatlerce sette kalıyorsun. Hani “Ben gideyim de ilacımı alayım da geleyim” diyemezsiniz.
Bir de ilaç dediğin kemoterapi. Her ne kadar artık ilaçlar çok gelişmiş olsa da yan etkileri azalmış olsa da zor…
Doğru. Zaten doktorun bana söylediği şuydu ilk aşamada. “8 ay kemoterapi göreceksin. Ardından da ameliyata alacağız.” Bana söylenen ilk senaryo buydu.
Ne düşündün bunu duyunca, ne hissetin?
Böyle bir anda hakikaten şaşırdım. Sonra oturdum, düşündüm. Dedim ki “Bu sezonu da atlatayım, ondan sonra devam edeyim”. Teşhis konmuş şekilde atlatmam için destek almam gerekir diye düşündüm. Bu kararımı doktor pek hoş karşılamadı. Ben dizi çekimlerine gidiyordum, hiçbir şey olmamış gibi. Destekleyici tıbba inanıyorum. Yanlış anlaşılmasın “alternatif tıp” demiyorum. Modern tıp, yanında destekleyici tıp, yani Ayurveda, homepati, somatik terapi hepsini yaptım. Reiki aldım, ThetaHealing aldım.
Tümör olduğu yerde duruyor bu arada…
En büyük şansım sıçramıyor. Metastaz yapmıyor.
Risk almışsın.
Öyle, risk aldım. Ama bence çok da büyük risk değildi, çünkü destekleyici tıbbın ne kadar güçlü olduğunu biliyordum. Sanırım destekleyici tıp sayesinde bir süre kanserimle yaşadım, çalıştım. Ancak çalışma şartları iyiye gitmiyordu. Durum benim için kötüye gidiyordu. Rica ettim. Sağ olsunlar onlar da saygı duydular ve bunu hiç dillendirmediler. Benim için en önemlisi oydu.
Kimse duysun istemedin. Fakat sen diziden ayrıldıktan sonra çok farklı yorumlar da yazıldı. Hazırlamış mıydın kendini bunlara?
İnsan kendini neye hazırlayabiliyor? Sesim titriyor anlatırken. İlk defa konuşuyorum çünkü bunu. Ben bilinsin istemedim. Bunun dramasını yapmak istemedim. Kendi çizdiğim yolda ilerlemek istedim. Ve bunu atlattıktan sonra, tamamen sıfırladıktan sonra bu alet edevat çantamda geliştirmiş olduğum şeyleri de insanlarla paylaşmak istedim isteyen olursa.
Şimdi rahat nefes alıyorsun. Zorlu yolculuk geride kaldı…
Sessizliğimi artık bozabilirim, çünkü iyileştim. Batı tıbbı ve alternatif tıp dediğimiz ki bence destekleyici tıp, alternatif değil. Onu çok anlamak lazım. Çünkü kafalar bazen çok karışıyor. Yalnızca o yola girip, hüsranla karşılaşanlar da var. Ben sakin ve güçlü durmayı başarabildim.
Hep yalnız değildin umarım bu süreçte?
Hayır. İyi bir çemberim vardı. Gemi batıyor, suyu nereden boşaltalım diyebileceğim insanlar vardı. Ama sonraki süreç zorladı…
Kemoterapi dönemi mi?
Aslında tümörümün kemoterapiye cevap vermeyecek bir tümör olduğunu, hormon ve akıllı tedaviye daha uygun olduğunu kendi araştırmalarımla buldum. Ve iyi bir onkoloğun yönlendirmesiyle Sualp Tansan’la tedavi sürecimde ilerledik. Sualp Hoca’dan endokrin dışı olan bir tedavi, yani akıllı ilaçlarla bu tümörün küçülebilme ihtimalinin olduğunu öğrenince akıllı ilaçlar kullandım. Dolayısıyla tümör 7 ay gibi bir süreçte 3. derece ileri devreden sıfırlandı.
Ameliyat da oldunuz mu?
Oldum. Doktorların eline kendimi teslim ettim ama o döneme gelene kadar bir yılımı tamamen “doğru doktoru bul, doğru tedaviyi bul, vücudunun ihtiyacı olanı bul” ile geçirdim. Bunu bir proje gibi çalıştım, öyle söyleyeyim. Sonunda da herhalde ödülümü aldım yani sıfırlanarak ve kontrollerde iyi çıkarak rahat bir nefes aldım. Kemoterapinin saç ve kaş dökülmesi gibi dışsal görüntülerdeki efektlerini yaşamadım ama diğer yan etkilerini yaşadım. Akıllı ilaçların da yan etkisi var.
O 1.5 sene seni çok yormuş, üzmüş olsa da yeni hayatında sana ne kattı? Hayata bakışında değişim yarattı mı?
Hayat bir avcunun içinde kum ve sen her sabah uyanıp o kumun parmaklarının arasından aktığını izliyorsun. Ve ben her sabah uyandığımda avcumdan boşalan o hayat, yaşam isteği, yaşam arzusunu tekrar yerine doldurmakla mükelleftim. Çünkü bedensel acı ve psikolojimdeki iniş çıkışları meditasyon yaptığım için hep dışarıdan izliyordum. “Bu Fadik değil, bunları düşünen ben değilim. Bu acıyı şu anda çekiyorum ama buna izin vermeyeceğim” diyordum. Bir bana konuşan ve beni destekleyen biri, bir de acı çeken Fadik vardı. Kendi iç sesiyle bağlantısı yüksek biriyim.
Önce sakinleştim
Belki de o iç ses, ilk duyduğunda hemen her şeyi bir kenara koymana da engel oldu…
Kesinlikle. İlk duyduğum o an ameliyata hazır olmadığımı biliyordum. Çalışmak istiyordum, hayatıma olduğu gibi aynı rutinde devam etmek istiyordum. Bir anda o kadar büyük bir değişiklik yapabilecek bir seçimi tercih etmedim ben. Sakinleştim önce. Bu arada işe devam ederken sete bir gün bile geç kalmadım, bir gün bile hastalanmadım, bir gün bile bu işi belli etmedim, kimsenin haberi yoktu. Çok yakınımda bir kişiye söylemiştim ki eğer acil bir durum olursa bir bilen olsun istedim.
Kendinle ilgili ne keşfettin bu hastalık sürecinde?
Bunu yaşamayı tercih etmezdim. Aslında çok da güçlü olmadığımı gösterdi bana kanser. Hani iltifat olsun diye “Ay ne kadar güçlüsün” derler ya. Aslında güçlüsün denilmesinin hiç iyi bir iltifat olmadığını gördüm. Ne kadar zayıf, aslında ne kadar kırılgan, ne kadar yardıma muhtaç bir tarafım olduğunu gördüm. Önceliklerimi hep başkalarının ihtiyaçları üzerine kurduğumu ve kendi ihtiyaçlarımı ne kadar ihmal ettiğimi gördüm. Hani son dönemde insanlar şehir hayatından kaçıp şehir dışında bir hayata gittiği zaman hayatın daha kolay olacağına inanıyor ya, aslında esas mevzu bir gün çok kalabalık bir caddede, eğer bir ormanın içinde yürüyor dinginliğiyle yürüyebiliyorsan, işte o zaman bence hayatın gerçekten merkezine yerleşmiş oluyorsun.
Şimdi bu yeni hayatla birlikte Fadik Atasoy’u nasıl bir yolculuk bekliyor? Yurtdışında tek kişilik oyunlar oynayan, yabancı dili çok kuvvetli bir oyuncusun. Yeni hedeflerin var mı?
Zaten hep hayalini kurduğum, yapmak istediğim bir şey vardı. Bu holistik, bütünsel yaklaşım bir yaşam tarzı aslında. Ben bu yaşam tarzını kendi üzerinde uygulamış, bunda da başarılı olmuş sayıyorum kendimi. Burada geliştirdiğim bilgilerle bu süreçte bir televizyon formatı yazdım. Holistik bir seyahat. Sky Global Film ile şu anda o projeyi yürütüyoruz. İngilizce çekilecek bir iş olacak. Holistik bir seyahatname diyelim.
Ya oyunculuk?
Yeni senaryolar geldi. Onları menajerimle birlikte okuyoruz. Güzel işler yapacağım. Önce senaryoya bakıyorum, sonra yönetmene. Önemli olan iyi karakter, iyi senaryo, iyi yönetmen olsun. Yaptığım işin aynısı ve tekrarı olmasın, yeni bir şey olsun, benim için kâfi. Ve sağlık olsun.
Hayatı kutlamayı seçtim
Şimdilerde gününü nasıl geçiriyorsun?
Sabah mutlaka sporumu yapıyorum, yani ya yoga ya pilates yapıyorum. Ondan sonra da bir sihirli kitabım var, açıp bugün neyi deneyimlemem gerekiyor diye o kitaba bakıyorum. 5 Minutes of Magic diye. Meditasyonumu yapıyorum.
Annene ne zaman söyledin kanser olduğunu?
Karar verdikten sonra, hani “durum bu ve şunlar şunlar şunlar yapılacak” noktasına geldiğim zaman ancak anneme söyledim. Annem hemen benle aynı apartmana yerleşti. Beslenme konusunda annem sorumlu bakan oldu.
Değiştirdin mi beslenmeni?
Zaten çok dikkatli besleniyordum. Ben kanserden evvel sigara içmeyen, içki içmeyen, sabah 6’da kalkıp meditasyonunu yapan, yoga yapan bir insandım. Teşhis konduktan sonra hayatın içine daha fazla karışmaya, seyahatlere çıkmaya, konserlere gitmeye ağırlık verdim. Kısacası kötü huylu tümöre inat ben hayatı kutlamayı seçtim.
Genetik test yaptırdın mı?
Yaptırdım.Genetik bağım da yok. Kalbim kırılmış, ne yapayım?
Kalbi kırılmayan var mı?
Çok fazla duyarlıyım ben. Çok yüksek empati. Bu süreçte en zorlandığım şey empatimi biraz azaltmaya çalışmak oldu. Birçoğu iyi, bir kısmı da maalesef insana yük. Onun için oyuncu oluyorsun zaten, empatin yüksek olduğu için hemen anlayıp o kişiye bürünebiliyorsun. Amerika’da meditasyon ve yoga sertifikaları almıştım. Vücuttaki enerji noktaları üzerine çalışmıştık. Şimdilerde onları da değerlendireceğim.