Andrew England, John Paul Rathbone/The Financial Times
Hakan Fidan, MİT Başkanı olarak göreve başladıktan yaklaşık bir yıl sonra, rejimi saran barışçıl protestoları bastırmaması için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı ikna etmek üzere Şam'a gönderildi.
Fidan'ın bu son çabası başarısızlıkla sonuçlandı ve Esad 2011'den itibaren uygulamaya başladığı acımasız baskıyla milyonlarca mülteciyi Türkiye sınırına gönderen, IŞİD'in yükselişini sağlayan ve Türk askerlerini bölgeye çeken bir iç savaşın sonuçlarıyla baş etmek zorunda kaldı.
Ancak geçen aralık ayında Şam'a döndüğünde, artık Dışişleri Bakanı olan Fidan’ı çok farklı bir karşılama bekliyordu. Türkiye'nin desteklediği isyancılarla birlikte, diktatörün iktidarını sona erdiren ve Ankara'yı Suriye'de baskın yabancı oyuncu haline getiren saldırıyı yöneten Ahmed Şara tarafından sıcak bir şekilde kucaklandı.
Fidan ziyaret sırasında “Suriye'nin en karanlık dönemi geride kaldı” dedi: “Önümüzde daha güzel günler var.”
Bu, son 15 yılda modern Türk güvenlik politikasının ana mimarlarından biri olan uzun boylu, kibar casus-diplomat için bir haklı çıkma anıydı.
Fidan'ın artık görünür olması ve ülke içindeki profilinin yükselmesiyle birlikte, bazıları onu uzun süredir patronu olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın potansiyel halefi olarak bile lanse ediyor.
2010'dan 2023'e kadar Türkiye'nin Milli İstihbarat Teşkilatı'nın başında olan Fidan, ülkenin Suriye ve Ortadoğu stratejisinin şekillenmesinde merkezi bir rol oynarken, ABD’den sonra NATO’daki en büyük ikinci orduya sahip olan Ankara’nın Rusya ve NATO’daki müttefikleriyle ilişkilerini de dengeledi.
Fidan, Ankara'nın Esad sonrası Suriye'nin istikrara kavuşmasında oynadığı rolün kamuoyundaki yüzü olurken, bir yandan da Türkiye'nin artan nüfuzundan çekinen bölgesel komşularla ilişkileri yönetiyor. Ayrıca ABD Başkanı Donald Trump'ın transatlantik ittifakı altüst etmesinin NATO içinde yarattığı kargaşayı da yönetmek zorunda.
Fidan, nadiren verdiği röportajda, istihbarat dünyasından küresel diplomasiye geçişine atıfta bulunarak, “Eskiden büyük bir kurumu yönetiyordum, şimdi o beni yönetiyor” diyor.
Ankara’daki ofisinde, Esad'ın düşüşünü tartıştığı sırada yüzünde bazen bir gülümseme beliren Fidan’ın, derin düşüncelere daldığında kaşları aynı hızla çatılıyor.
Geçtiğimiz hafta sonu Fidan, Trump'ın Ukrayna'yı Rusya ile ateşkese zorlama girişimlerine ve Avrupa'nın güvenliğinden çekilme tehditlerine verecekleri yanıtı görüşmek üzere Avrupalı mevkidaşlarıyla birlikte Londra'daydı.
Financial Times'a verdiği demeçte ABD Başkanı'nın eylemleri için “Birleşmemiz ve kendi ağırlık merkezimizi tasarlamamız için bir uyandırma çağrısı” diyen Fidan, NATO'nun dağılması halinde Türkiye'nin yeni bir Avrupa güvenlik mimarisinin parçası olmak isteyebileceğini de sözlerine ekledi.
Fidan, Avrupa güvenliği konusunda “Cin şişeden çıktı ve onu geri koymanın bir yolu yok” dedi: “Başkan Trump şu anda Avrupa'dan çekilmeme kararı verse bile, gelecekte benzer görüşlere ve siyasi fikirlere sahip birinin Amerika'nın Avrupa güvenliğine katkısını azaltmayı düşünmesi mümkün.”
Ancak Suriye'de, diğer bölgesel güçler Esad'la yeniden ilişki kurmaya çalışırken bile silahlı muhalefetin kalıntılarını desteklemeye devam eden Ankara'nın, Fidan'ın merkezde olduğu en önemli rolü oynaması muhtemel.
Eski bir asker olan Fidan, uzun süredir Erdoğan'ın en güvendiği yardımcılarından biri. MİT karargahının kurşun yağmuruna tutulduğu 2016 darbe girişimi de dahil olmak üzere çalkantılı zamanlarda istihbarat görevinde kaldı, bu sırada Türkiyen’nin güçlü adamına yakın olan bazıları gemiyi ya terk etti ya da gemiden atıldı.
Erdoğan -Fidan'ın yönettiği MİT'in de yardımıyla- içeride kapsamlı bir baskı uyguladığında, Suriye ve Libya'ya askeri müdahalelerde bulunup, ABD ve Avrupa güçleriyle düzenli olarak çatışmalara yol açan giderek daha iddialı bir dış politika izlediği sırada bile, Fidan MİT Başkanı olarak Batılı mevkidaşlarının saygısını kazanmıştı.
İran ve Rusya, Esad'ı desteklemek için Suriye'deki iç savaşa müdahale ettiğinde, Fidan Tahran ve Moskova ile karmaşık ilişkilerin yönetilmesine yardımcı oldu.
Esad'ın gidişinin ardından Türkiye Suriye'deki en etkili dış aktör olarak ortaya çıkarken, İran küçük düşürücü bir geri çekilmeye zorlandı ve Rusya Ortadoğu'nun kalbinde bir müttefikini kaybetti.
Ankara, Suriye'nin yeni kurulan geçici hükümetine hakim olan eski El Kaide uzantısı Heyet Tahrir El Şam'ı doğrudan desteklemedi (ABD, BM ve Avrupa devletleri gibi Ankara da HTŞ'yi hala terör örgütü olarak tanımlıyor).
Fidan HTŞ'nin saldırısından önceden haberdar olduğunu inkâr etse de uzmanlar HTŞ'nin Ankara'nın rızası olmadan hareket etmesinin pek mümkün olmadığını düşünüyor. Türkiye yıllarca örgütün askeri kabiliyetlerini geliştirmesinde önemli rol oynadı ve Şara'nın yıllarca kontrol ettiği kuzeybatıdaki isyancı yerleşim bölgesi İdlib'in nihai güvenlik garantörü olarak hareket etmesi için asker gönderdi.
Fidan'ın Şara ile ilişkisi, HTŞ'nin İdlib'deki hâkimiyetini pekiştirdiği 2017 yılındaki gizli bir toplantıda militan lidere El Kaide ve IŞİD de dahil olmak üzere ‘aşırılık yanlısı gruplarla tüm bağlarını kesmesini’ tavsiye etmesine kadar uzanıyor.
Şara’nın artık ‘muhatap olduğu toplumu daha iyi kavradığına’ inanan Fidan, “O da bu yolu izledi” diyor: “İdlib halkına hizmet deneyimi, hayatın sadece savaştan ibaret olmadığını görmesini sağladı.”
Türkiye'nin Suriye'de genişleyen rolü Ankara'nın yumuşak gücü için bir nimet ve bu Türk şirketleri için fırsatlar ile daha fazla ticaret imkânı sunuyor. Ancak Şara kontrolü sağlamlaştırmaya ve Ankara'nın himayesi altındakiler de dahil olmak üzere sayısız silahlı grubu yeni bir ulusal güvenlik aygıtına dahil olmaya ikna etmeye çalışırken bu durum aynı zamanda yük, risk ve tehditler de getiriyor.
Fidan için giderek artan endişe kaynağı ise Esad rejiminin sona ermesinden bu yana İsrail'in Suriye'nin güneyine yönelik askeri saldırıları.
Fidan “Karada devam eden saldırılar ve yeni asker hamleler açık bir provokasyon” diyor: “İsrail her Arap ve Müslüman ülkeyi bir tehdit olarak görüyor ve bu son derece tehlikeli. Tüm sınır devletlerini zayıf tutma stratejisi savunulamaz.”
Ancak Fidan'ın endişelerinin başında, ABD'nin -Ankara'nın öfkesine rağmen- IŞİD'e karşı mücadelede yerel ortağı olarak silahlandırıp eğittiği, Kürtlerin ağırlıkta olduğu güçlü bir grup olan Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kaderi geliyor.
Türkiye Kürt militanları terörist ve Türk devletine karşı kırk yıldan fazla süredir isyan eden PKK’nın bir uzantısı olarak görüyor. Türkiye 2016'dan bu yana Suriye'nin kuzeyine en az üç askeri harekât düzenledi ve bunlara karşı koymak için Suriyeli grupları destekleyerek Washington'la arasında bir sürtüşme noktası oluşturdu.
Fidan, kadrosunda 65 binden fazla militan olduğunu tahmin ettiği SDG’ye; dağılması ve Suriyeli olmayan militanlarını ülkeden çıkarması, aksi takdirde yeni bir askeri harekât tehdidiyle karşı karşıya kalacakları konusunda defalarca uyarıda bulundu.
“Bu insanlar Türkiye'nin yeminli düşmanıdır” diyen Fidan, yaklaşık 2 bin savaşçının PKK’lı, 5 bin kadarının da PKK’nın Suriye'deki uzantılarından olduğunu sözlerine ekledi: “Devam etmelerine izin veremeyiz.”
Ankara, PKK'nın hapisteki kurucusu Abdullah Öcalan'ın geçen hafta militanlara yaptığı silah bırakma ve dağılma çağrısının Türkiye'deki isyanı sona erdireceğini ve hatta örgütün Suriye'deki uzantılarını da silahsızlanma konusunda etkileyebileceğini umuyor.
Ankara şimdilik Şara hükümetine SDG ile arasındaki anlaşmazlığı çözmesi için zaman tanımak istiyor. Fidan, “Nihayetinde onlara sorunu sahiplenmeleri için bir şans vermek istiyoruz” diyor.
Fidan, IŞİD'in yeniden dirilişini önlemek için Kürtlerin öncülüğündeki militanların şart olduğu söylemine karşı çıkarken, ABD öncülüğündeki misyona alternatif olarak cihatçılarla savaşmak için bölgesel bir koalisyon geliştirme planını zorluyor.
Fidan “Bu bir istihbarat ve hava gücü meselesi” diyor: “Dolayısıyla Suriye'nin komşuları olarak kendi bölgesel platformumuzu oluşturabilirsek, ABD çekilmeye karar verse bile IŞİD'e karşı savaşabiliriz.”
Trump ilk döneminde ABD askerlerini Suriye'den çekmekle tehdit etmiş ve Aralık ayında ABD'nin “Suriye ile hiçbir ilgisi olmaması” gerektiğini yineleyerek yaklaşık 2 bin askerini geri çekebileceği yönündeki spekülasyonları yeniden gündeme getirmişti.
Ankara günü geldiğinde Trump’ın bunu yapmasını umuyor. Fidan, “ABD, İngiltere ve Fransa, Esad muhaliflerinden desteklerini çekmeye karar verdi ve Suriye’deki rollerini PKK’yı destekleyerek IŞİD’e karşı savaşmayla sınırlandırdı” diyor ekliyor: “Bir terör örgütünü diğerine karşı kullanmak doğru bir fikir değildi.”
© The Financial Times Limited 2025