Isabel Berwick / Financial Times
“Kuşaklar arası gerilim” şu günlerde iş yerlerindeki hemen herkesin ilgisini çekiyor. İnsanlar yaşlanmaktan ve önemini kaybetmekten korktuğu sürece gençlerden korkmaya devam edecekler. Bu hafta dünyanın dört büyük danışmanlık firmasından ikisi olan PwC ve Deloitte’ten gelen haberler, tartışmayı iyice alevlendirdi. Danışma şirketlerine göre yeni mezunların ekip çalışması ve iletişim becerileri eskilere göre daha zayıf. PwC müşteriyle yüz yüze çalışan deneyimli personelden yeni mezunlara koçluk yapmasını istiyor. Deloitte’te yeni gelenler “zihinsel dayanıklılık, olumsuz durumları aşma ve zihniyetin önemi” gibi ürkütücü başlıklara sahip oturumlara katılıyor.
İş yerindeki kuşak savaşlarının son cephesine tanık oluyoruz. 2000’lerin başında boomer’lar, yani 1946 ila 1964 arasında doğanlar ile acemi X kuşağı, yani boomer sonrasında 1980’e kadar doğanlar iyi maaş ve terfiyi “yüzsüzce kendine hak gören milenyum kuşağından” yakınıyordu. İtiraf ediyorum, ben de doksanların ortalarında doğanlara kadar gelen bu kuşaktan şikayetçiydim. Aslında milenyum kuşağı bize büyük iyilik yapmıştı. İş hayakında bu kadar pasif kalmamayı hepimiz onlardan öğrendik.
Aradan on yıllar geçti, hızla yaşlanan, en büyükleri 1981 doğumlu olan Y kuşağı da şimdi Z kuşağı mezunlardan, onların fiziksel ve ruhsal sağlık sorunlarının altını çok fazla çizerek müşteriyi korkutma potansiyeli taşıyan alışkanlıklarından homurdanır hale geldi. 1997 ve sonrasında doğan yeni çalışanların çoğu anında ve global erişimin mümkün olduğu internet çağında büyüdü. Fazla samimi olmaları sürpriz değil: Dünyayı çok farklı görüyorlar.
İş hayatına pandemi döneminde adım atan Z kuşağı yeni gelenlerin geçmiş profesyonel çağdan kalma kurallara tabi olması gerektiği varsayımından pekala inciniyor olabilir. Oysa iş yeri normları daima gençlere uyacak şekilde değişir, aksi asla olmaz. Demografinin acıması yok: 2025 yılı geldiğinde OECD ülkelerindeki iş gücünün yüzde 27’si Z kuşağından olacak ve oran giderek artacak. Bir diğer sebepse elde tutma zorluğu. Z kuşağı değer görmediğini hissederse işi bırakıp gidiyor.
İletişimde teknolojiyi yakalayan onlar
Gençlerin kanaatlerini araştıran danışmanlık şirketi Edelman da Deloitte ve PwC’nin Z kuşağının iş yeri becerilerine dair varsayımlarına uyarı notu düşüyor. Şirketin yöneticilerinden Cydney Roach’a göre “Belki de dijital normlar yüz yüze normlardan farklı olduğu için böyledir. Dijital ortamda katkıda bulunmamak normalleşti. Herhangi bir işi yapmaya hazır çok fazla insan var. Dolayısıyla acemi ekip üyeleri görüş bildirmekten çekiniyor. Bu da olası sorunlara zemin hazırlıyor.”
Z kuşağını işe katılıma hazır tutmak için bizim gibi geri kalanlar daha anlayışlı yaklaşmalı. Z kuşağından olup işte telefonla konuşmaktan mutlu olan birini gördünüz mü? Elbette hayır. Çoğunlukla mesajlaşıyorlar. Teknoloji iş yerindeki iletişim biçimlerimizi değiştirecek. Nereye varacağını bilemesek de devrime internet çağında doğanların önderlik edeceğinden emin olabiliriz. Biz yaşı büyükler devrimi sahiplenmek zorunda kalacağız. Sonra da WhatsApp’ta şikayete devam edeceğiz.
Bugün bocalayan yöneticilerin karşı karşıya olduğu bir tehdit daha var: İnternette adınızın çıkması. Mobilya markası MillerKnoll’un CEO’su Andi Owen’ı prim almamaktan yakınan çalışanlara ağlamayı bırakmalarını söylerken gösteren video viral oldu. Z kuşağı iş yerinde adaletsizliğe maruz kaldığında susmayı reddettiği sürece benzer şeyleri göreceğiz. Patronlar, bunu not alın. Y kuşağı nasıl demode hiyerarşileri dağıttıysa Z kuşağı da nihayetinde iş dünyasını herkes için daha iyi hale getirecek. Ama kemerlerinizi bağlayın; iniş biraz sert olabilir.
© The Financial Times Limited