02 Mayıs 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 08.08.2023 15:49 | Son Güncelleme: 08.08.2023 16:02

Ada’nın ruhu edebiyatın ruhuna karışınca

Bu yıl ikinci kez düzenlenen Marmara Adası Edebiyat Günleri, 4 Ağustos’ta başlayıp 6 Ağustos’ta sonlandı. 3 gün boyunca Ada’nın çeşitli mekanlarına yayılan edebiyat etkinliklerinden geriye ruhu edebiyatla sarmalanmış okurlar, edebiyatı Ada’nın ruhuna karışmış yazarlar kaldı
Hülya Çelik
Hülya Çelik
Ada’nın ruhu edebiyatın ruhuna karışınca

Geçtiğimiz yıl ilk kez düzenlenmişti Marmara Adası Edebiyat Günleri. Gidip görme fırsatım olmamıştı o zaman ama bu yıl oradaydım. En başta bir okur, bir editör ve gazeteci olarak “iyi ki buradayım” dediğim, her oturumuyla zihnimi dönüştüren ve beni çok başka noktalara taşıyan bir etkinlikti.


MAEG, çok kıymetli edebiyatçımız Oya Baydar’ın mimarlığında ortaya çıkmış bir etkinlik. Ada’da öğrendiğim kadarıyla, Oya Baydar’ın Ada’da geçen Yazarlarevi Cinayeti romanı çıktıktan sonra, Ada halkı bu romanla ilgili bir etkinlik yapmak istiyor. Oya Baydar buna karşı çıkıp “Bir edebiyat etkinliği yapılacaksa başka yazarlar da olmalı” diyor ve Marmara Adası Dostları Derneği, Gündoğdu Köyü Kalkınma ve Güzelleştirme Derneği, Galimi Çınarlı Kırsal Kalkınma ve Turizm Derneği'nin ortak çabaları, Esengül Taran Fleckenstein ve Nermin Mollaoğlu’nun büyük desteğiyle etkinlik bugüne geliyor. Ada halkı bu fikri ortaya atacak kadar aydın, kültürlü, edebiyatsever… Etkinlikte yer alan tüm misafirleri 3 gün boyunca kendi evlerinde hissettirecek kadar da misafirperver ve güler yüzlü.

Ada’da ilk gün

Etkinlikten bir hafta önce Esengül Taran Fleckenstein öyle titiz bir organizasyon yaptı ki hepimiz Ada’ya nasıl ulaşacağımızı, nerede kalıp günü nasıl ilerleteceğimizi çok iyi biliyorduk. Marmara Adası İlçe Halk Kütüphanesi'nin bahçesinde, Ada’nın değerli şefi @mutfaktaanılvar’ın hazırladığı mis kokulu adaçayı buketleriyle karşılandık. Oturumlar saat 16.00’da, Avni Jale Özken Marmara Adalar Müzesi’nde başladı. Turhan Günay ve Haluk Oral’la başlayan sohbet; Mahir Ünsal Eriş ve Murat Uyurkulak’ın Eylül Görmüş moderatörlüğündeki konuşmasıyla devam etti. Denizin kenarında, 30-40 derece sıcaklıkta plaja gitmeyip edebiyatı tercih eden bir kalabalık doldurdu müze bahçesini. Katılımcıların sayısı ve ilgisi, uzun zamandır ihtiyaç duyduğum birlik duygusuna, zihin açan fikirsel tartışmalara doymamızı sağladı.

İki oturumun ardından Şifalı Su Seyir Terası’nda düzenlenen Klasik Müzik Dinletisi’nde genç müzisyenler Can Erkekli ve Ada Enön vardı sahnede. “Oh!” dedim içimden, “bu ülkenin böyle şahane genç yetenekleri var.” Müziğin ardından şiir çıktı sahneye. Altay Öktem, Gonca Özmen ve Asuman Susam şiirlerini okurken hem günü batırdık hem de Gonca Özmen’in dediği gibi şiirler rüzgardan rol çalıp yepyeni esintiler yarattı kafamızın içinde. Sanırım hiç kimse günün başındaki kendisi değildi o an.
Bu yılın yeniliği çocuk etkinlikleri

Bu yıl geçen yıldan farklı olarak çocuk etkinlikleri de eklenmiş MAEG’e. İkinci ve üçüncü gün, hem İlçe Halk Kütüphanesi’nde hem de Saraylar Halk Kütüphanesi’nde; yazar Müge Acar ve yazar/çizer Aysun Altındağ (kendisinin 3 gün boyunca tuttuğu resimli ada notları için etkinliğin Instagram sayfasına mutlaka bakmalısınız) Ada çocuklarıyla etkinlikler yaptılar. Kitaplar okundu, resimler yapıldı, sohbetler edildi, küçük kitapseverler belki de ilk kez bir kitabın yazarıyla ve çizeriyle karşılaşmanın heyecanını yaşadılar. Üçüncü gün katıldığım etkinliğe çocuklar öğretmenleriyle birlikte gelmişlerdi. Bir öğretmenin yaz tatilinde öğrencileriyle orada olması çok önemli, çok değerli bir gözlemdi benim için.

Duvarın üstünde felsefe

İkinci günün ilk oturumunu gerçekleştiren Mine Söğüt ve Hakan Akdoğan masa başında değil duvarın üstünde yaptılar konuşmalarını. Yan yana, göz gözeydiler Ada’yla. “Kovulmak” ve “kilitlenmek” kavramları tartışılırken sohbet öyle yerlere geldi ki bir ara yazarları bırakıp seyircilerin felsefi yorumlarını düşünmeye başladığımı fark ettim. Daha önce pek az yerde gördüğüm bir kültürel aydınlık var Marmara Adası’nda. Ve gün, Defne Suman ile Dimitris Sotakis’in ada sohbetiyle devam etti. Edebiyata karşı adalardan baktık, edebiyat bizi o hep gitmek istediğimiz karşı adaya nasıl götürür, bunu düşündük. Ve ardından Sema Kaygusuz’la edebiyatın yeni bir insan yaratıp yaratamayacağını…

3 günün en önemli anları

Üçüncü gün Ayfer Tunç ve Mustafa Çevikdoğan’la başladı. Bence okurların en sevdiği şeyi yaptılar ve kendi okuma zevklerinden, kendi sevdikleri yazar ve eserlerden konuştular. İzleyicilerin çoğu ellerinde uzun bir okuma listesiyle ayrıldı bu oturumdan. Ayrıca üç gün boyunca etkinlik mekanının karşısındaki alanda hep bir kitap standı vardı ve oturumların sonunda kucak dolusu kitapla imza için bekledi izleyiciler. İkinci ve üçüncü gün Gündoğdu ve Çınarlı köylerinde gerçekleşen yazar buluşmalarında da durum hep aynıydı.

Ve etkinliğin son oturumunda hüzünlü gülümsemeler vardı hepimizin yüzünde, çünkü Oya Baydar moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda Ada araştırmacıları Ioannis Papachristou ve Mehmet Akif Yıldırım, Ada’nın tarihini konuştular. Ada halkı nasıl yaşardı, nelerle uğraşırdı, geçimini nereden sağlardı, hangi şarkıları söylerdi, hangi yemekleri yerdi; resimlerle, şarkılarla, hikâyelerle anlattılar bize.

Böyle bir üç günü üç cümleyle özetlemek çok zor, tıpkı bu kadar zorlu ekonomik koşulların içinde, bürokratik engelleri aşıp bu kadar yazarı bu kadar seyirciyle, üstelik de İstanbul’a 3.5 saat uzaklıktaki bir Ada’da bir araya getirmenin çok zor olması gibi… Ama Ada’lı dernekler, Oya Baydar ve Nermin Mollaoğlu bunu başardıysa ben de 3 cümleyle özetlemeyi başarabilirim sanırım: Ada’nın ruhu edebiyatın ruhuna karıştığında ortaya çıkan; birlikte olmaktan, yanındakinin fikriyle bir adım öteye taşınmaktan büyük mutluluk duyan insanların gözündeki pırıltıydı. Evet, Marmara Adası Edebiyat Günleri orada bulunan herkesin gözündeki ışığı canlandırdı, edebiyata doyurdu; yazarı Ada’ya, Ada’yı yazara hatırlattı. Bir sonrakini kaçırmayın, ki ömrü uzun olsun.