25 Kasım 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 02.04.2021 06:00 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:15

“Kahin değilim sadece çok endişeliyim”

Dünyada milyonlarca kitap satan Jodi Picoult’nun yeni romanı 19 Dakika’nın merkezinde sayıları artan okul katliamları var!
“Kahin değilim sadece çok endişeliyim”
Sude Penta
İkilemlerin, zorlu konuların yazarı Jodi Picoult bugüne kadar hep hassas ve tartışmalı alanları işledi. Asperger sendromu, çocuk istismarı, LGBTİ+, ırkçılık gibi başlıklardaki kitapları bizde de çok beğenildi ve ona ‘Empati Kraliçesi’ lakabını kazandırdı. Şimdi Türkçedeki yeni romanı “19 Dakika” (April Yayınevi) ile okullarda yaşanan zorbalığı, silahlı saldırıları, toplumun canavarlaştırdığı bir gencin hikayesini anlatıyor. Picoult son romanı 19 Dakika’yı Oksijen’e anlatarak Türkiye’de bugüne kadarki ilk röportajını verdi.  Dünyayı sarsan olayları sizin romanlarınızda çoğu zaman gündem olmadan okuduk. George Floyd’un öldürülmesi dünyayı sarsmadan Küçük Muazzam Şeyler vardı, otizm farkındalığı henüz yeni bir kavramken Ev Kuralları vardı. Kendinizi zamanın önünde hissettiğiniz, kahin gibi hissettiğiniz anlar oluyor mu?  Kâhin olmakla suçlandığım ve yine kâhin olmakla övüldüğüm çok oldu. Oysa kehanette bulunmuyorum, beni endişelendiren ve mutsuz eden konuları yazıyorum. 20’ye yakın kitabım var, her defasında “tam zamanında çıktı” deniyor. Hepimiz benzer meseleleri kendimize dert ediyoruz, ben dert ettiğim meseleleri yoğun çalışıp romanlara dönüştürüyorum.  Bir okul katliamına dair roman yazma fikri ilk olarak nasıl doğdu? Çocukluk ve gençlik zamanlarımda okulda zorbalığa uğradım. Yıllar sonra çocuklarım farklı şekillerde yine zorbalığa uğradı. 1999’da Columbine Lisesi katliamı yaşandı ve gördüm ki bunca yıl hiçbir şey öğrenmemişiz. Bir çocuğun başarısızlığının, mutsuzluğunun, sorumluluğunun yalnızca ona ve yakın çevresine ait olmadığını, bütün toplumun bunda suçlu olduğunu yazmak istedim. Hâlâ silah yasalarıyla ilgili gerekli düzenlemeler yapılmıyor. Hâlâ politikacılar silahlanmayı ve ölümü övüyor. 

İnsan direncinin sınırları üzerine bir roman yolda

Bir anne olarak romanlarınızdan, size neler kaldı?   Hikayelerimin çoğu annelikten doğdu. Yıllarca çocuğunuzun başına gelebilecek korkunç ama gerçekleşmesi son derece olası olayları yazdım: hastalıklar, taciz, zorbalık, istismar, kaçırılma, kalp kırıklıkları… Bugün baktığımda bu kitapları aslında bir yönüyle iyi şans getirsin diye yazdığımı fark ediyorum, sanki yazarsam çocuklarımın başına bunlar gelmezmiş gibi. Hayat bana çocuklarımı bir noktaya kadar koruyabileceğimi gösterdi tabii, yazdıklarım onları gerçek hayattan koruyamadı. Yine de benim gibi hissedenlere romanlarımla ulaşabildiğim için mutluyum.  İki eski karakteriniz 19 Dakika’da yeniden karşımıza çıkıyor. Jordan McAfee Anlaşma’da da vardı, Patrick Ducharme’yi ise Yapboz’dan tanıyoruz.  Karakterlerim benimle konuşuyor. Onları yaratmışım gibi hissetmiyorum, artık kendi tercihlerini ve zamanlarını kendileri belirliyor. Romanlarda da onlara ihtiyacım oldukça yetişiyorlar. Patrick’e özellikle bayılıyorum.   Romanlarınız içinde favoriniz, gönlünüze en yakın olan hangisi?  Küçük Muazzam Şeyler. Kitabı yazarken kendimle ilgili farkında olmadığım birçok gerçeği keşfettim, ayrıcalıklı bir beyaz olmanın ne demek olduğunu anladım, ırkçılığın nerede başlayıp nerede bittiğini öğrendim. Okurlar için de yüzleşme romanı oldu; ırkçılığın, ayrımcılığın ve ayrıcalıkların anlamını tartışmalarını sağladı. Bir uyanış romanıydı.  Bugünlerde aklınızı hangi konular kurcalıyor, masanızda ne var?  İnsan ırkının direncinin sınırları. Bu konuda bir roman geliyor.

“Role hazır olduğum an yazmaya başlıyorum”

Türkiye’de ‘Empati Kraliçesi’ ismiyle anılıyorsunuz. Empati sizin için ne anlama geliyor?  Sihirli bir sözcük. Dünya daha iyi bir yer olacaksa, bu empatiyle olacak. Kurgu yazmanın güzelliği de bu, yarattığınız evrende en tartışmalı konuyu bile farklı cephelerden anlatabilirsiniz.   Gerçek bir performans yazarısınız. Romanlarda en zorlu konulara girişirken kendinizi ‘role’ nasıl hazırlıyorsunuz?  Role, hikâyeye, karakterlerime hazır olduğumu hissettiğim an yazmaya başlıyorum. Belirli bir yazma rutinim olduğunu söyleyemem ama tercihlerim var elbette. Havaalanı yerine ofisimde olmayı tercih ederim, sabahları yazmak her zaman daha iyi gelir. Yine de doğrusu her yerde ve her anda yazabilirim ve tüm romanlarımı içsel olarak hazır olduğumu hissettiğim anlarda yazdım.