
En zor zamanlarda hep yazdım
“Her ne kadar sırça köşkte oturanlardan biri olarak bilinsem de hayat çok mücadele konusu çıkardı karşıma” diyorsunuz. Romanlarınıza, metinlerinize ne kadar yansıdı ailenizin ve sizin mücadele öykünüz? Ben yaşadığım sıkıntıları, acıları, dibe vuruşları, er veya geç, bir romanımda dillendiririm. Önce yaşadığım olayı hazmetmek, sahiplenmek için belli bir süre geçmesini beklerim. Bir kitabım hariç, (Bizim Gizli Bahçemizden; acımın en yoğun zamanında yazmıştım) yaşadıklarıma hiddetle, kişilere nefretle yaklaşmadan, daha objektif yazabilmek için hep süre tanırım kendime. Birçok kitabımda şahsen yaşadığım kahırlı ara zamanları kahramanlarımın üzerinden okuruma sundum bu şekilde. Gerçek aşkın bir kez yaşanacağı inancının doğru olmadığını kendi hayatınızdan yola çıkarak anlatıyorsunuz. Ay Taşı Tanrıçaları’nı bir yönüyle de tabulara meydan okuyan bir kadının güncesi olarak okumak mümkün mü? Her yaş dönemimde, kimseye zararı olmadığı sürece kendi seçimleriyle yaşayan biri oldum. Kimsenin benim hayatımla, kararlarımla ilgili ne dediği ne düşündüğü beni ilgilendirmedi, hâlâ da ilgilendirmiyor. Umursamadığım için de kızmıyorum, kırılmıyorum, üzülmüyorum. Yüreğimin sesiyle yaşıyorum. Bu müthiş bir bağımsızlık, hürriyet hissi ve verdiği mutluluğu birkaç mutsuz, tatminsiz kişinin ahkâmına kurban edemem. Ay Taşı Tanrıçaları, okurlarımın en çok merak ettiği konulardan biri olan; hayatımı nasıl bu kadar cesur yaşayabildiğime dair sorulara da cevaplar getiriyor. Onlara mutluluklarımın sebebinin ardında cesur kararlarımın yattığını anlatıyorum.