27 Kasım 2024, Çarşamba Gazete Oksijen
Haber Giriş: 30.07.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:16

Yaş almayı ‘büyümek’ olarak görmüyorum

Türk edebiyatının duayen isimlerinden yazar ve karikatürist Behiç Ak’la, “Çocuklar ve büyükler arasındaki farkı kaldıran karikatürler” diye tanımladığı Karikatür Kitabı’nın ikincisi Yaşasın Çocuklar’ı konuştuk
Yaş almayı ‘büyümek’ olarak görmüyorum

Yaşamaya yeni başlarken çocuğun gördüğü ‘hiç olmaması gerekenlerin’, ‘hayatın gerçeği böyle ama’ya dönüşmeden fark edilmesini sağlamak amacım,” diyen Behiç Ak ile yalnızca yeni kitabını değil “çocuk olmak”tan “büyümenin” anlamına, 2022 yılı Hans Christian Andersen Ödülü adaylığından çocuk kitaplarının olmazsa olmazlarına dek pek çok konuyu konuştuk.

Son kitabınız Karikatür Kitabı 2 - Yaşasın Çocuklar’daki karikatürlerinizle yaşadığımız çağı öyle iyi yakalıyorsunuz ki, okurken hep “Hakikaten de öyle!” dedirten ince dokunuşlar var… Çevrenizde kimleri gözlemleyerek bunu başarıyorsunuz?

Aslında gözlemlerim dış dünyaya ait olsa da, kimi zaman da içsel. Yani çocukların yerine kendimi koyduğumda ortaya çıkan durumların bir analizi. Sanırım kurmaya çalıştığım bu empati, hissettikleri yoksunlukları hissetmemi sağlıyor. Onların söyleyemediklerini ya da söyleyip de duyuramadıklarını aktarmaya çalışıyorum. Yaşamaya yeni başlarken çocuğun gördüğü “hiç olmaması gerekenlerin”, “hayatın gerçeği böyle ama”ya dönüşmeden fark edilmesini sağlamak amacım. Bir şeylerin değişmeyeceğine inanmayı “gerçekçi olmak” zanneden yetişkinleri de uyandırmayı umuyorum bazen.

Z kuşağı çocuklarının ellerindeki tabletten kurtulup ağaçlara tırmanmaları, taş biriktirip güzel yaprak toplamaları, ‘Google’ yerine ‘gerçekleri’ kitaplardan keşfetmeleri nasıl sağlanır sizce?

Çocukları, X kuşağı, Z kuşağı gibi etiketlemenin, onları dijital toplama kamplarındaki hücrelere tıkıştırmaktan farkı yok. Geçmiş kuşakların yarattığı tarihsel, sanatsal ya da felsefi hazine ile yeni kuşakların bağlantılarını, onlara sahte misyonlar yükleyerek koparıyor bu etiketleme. Kuşakları “güncelleştiriyor”. Oysa “güncellik”, “her zaman güncel” olanla aramıza perde çekiyor. Sosyal hayattan, şehirden, birlikte oyun oynamaktan kopartılarak yalnızlaştırılmış çocukların düştüğü bu dezavantajlı durumu perdelemekle kalmayıp değiştirilemez kılıyor. Üstelik bunu “şimdiki çocuklar çok zeki, harika!” diyerek yapıyor.

“Çocuklarla büyükler arasındaki farkı kaldıran karikatürler çizdiğinizi” söylüyorsunuz. Aslında bu karikatürler çocuklar kadar yetişkinler için de bence, çünkü ucu onlara dokunuyor sıklıkla…

İnsanların yaş almasını büyümek olarak görmüyorum. Büyümek yeni deneyimler elde etmenin yanı sıra içindeki çocukluğu da büyüterek oluyor kanımca. Yetişkinin dolu zaman, boş zaman olarak ikiye bölünmüş hayatının boş zaman kısmını doldurmak konusunda ne kadar beceriksiz olduğunu gözlediğinizde bu kendiliğinden ortaya çıkıyor zaten. Tavla oynamak, bazı şeyleri obsesifçe tekrar etmek, televizyonun karşısında pasifçe futbol maçı seyretmek ya da ne yapacağını bilememekle doldurulduğunu gözlediğimizde, “işlevsel olmayan” çocuksu boş zamanın yetişkinler tarafından pek de kullanılmadığını anlayabiliriz. En azından bu söylediklerim için bile çocuklarla yetişkinleri buluşturacak alanlara ihtiyaç var. Bu yüzden hem yetişkinin hem de çocuğun yorumlayabildiği bir karikatürün ya da bir hikâyenin önemi bence çok büyük.

“Sistemin düşünen bireyler yerine taraftarlara ihtiyacı var”

Yaşasın Çocuklar’ın önsözünde bir baba “Çocukken ne güzel sorularımız vardı, büyüyünce onları kaybettik,” diyor, sonra o soruların çocuklar tarafından bulunduğu anlaşılıyor. Siz de çok soru soran çocuklardan mıydınız, sorularınız hâlâ sizinle mi?

Elbette, soru sormaktan hiçbir zaman vazgeçmedim. Kendimi oluşturmaya çalışma sürecimin en önemli parçası bu zaten. Soru sormak, bilgileri eleştirerek, yani analizle edinebilme pratiğini kazandırıyor insana. Yoksa hayatta kendi fikirleri olmayan bir taraftar olmaktan öteye gidemezsiniz. Ne yazık ki dünyadaki mevcut sistemin analiz ederek düşünen bireyler yerine taraftarlara ihtiyacı var. Analiz etme yeteneğini kaybetmiş insanın beyin ölümü gerçekleşmiştir bence.

Rekabet sevmem

2022 yılı Hans Christian Andersen Ödülü “yazar” adayısınız, bunun hikâyesini sizden dinlemek isteriz…

Aslında tam olarak nasıl aday gösterildiğimi hatırlamıyorum. Beni aday gösterenlerin yazıp çizdiklerime değer vermiş olması yeterli bence. Rekabetçiliği çocukluğumdan beri hiç sevemedim. Ödüllerle var olan bir yazar olmak istemediğimi biliyorum. Yazdıklarımla var olmak isterim. Bir yazar için yazıp çizdiklerinin beğenilmesi, kuşaklardan kuşaklara aktarılması, içeriğinin zaman zaman hatırlanması, edebi kalitesinin hissedilmesi vs. en büyük ödül bence.

Karikatür Kitabı 2 – Yaşasın Çocuklar / Behiç Ak / Günışığı Kitaplığı / Karikatür / 160 Sayfa