
İzini sürdüler
“Plastik vitrin mankenlerinden çıkan sesleri çok seviyorduk. Her gittiğimiz yerde mutlaka dokunur, çalardık. Özellikle yarım mankenlerden çıkan sesleri seviyorduk. Dolapdere’de plastik atık mankenler vardı kullanılmayan, gidip onları bulduk. Onları üçlü perküsyon şeklinde kullanarak çaldım ben ilk videoda” diye anlatıyor Herman Artuç, mahallesi Şişli’de bir akşamüzeri buluşmamızda. “Bir arkadaşımız şişe çaldı, düdük dedik ona; Aşkın Nur Yengi’nin meşhur videosunda çıkardığı bir ses vardır, onun gibi. Roni de plastik bidondan bir saz yaptı. Müzikal olarak bir tını yaratmak için çalışmak gerekiyor sazda; perküsyon gibi değil o. Tellerde de atık kullanmaya çalıştık. Ya bizim kullanmadığımız teller ya da imalatta atılan teller ile” diyor. Enstrümanları profesyonel enstrümanlar kadar hassas olmadığı için ekstra efor sarf ettiklerini söyleyen Artuç, konsere giderken enstrümanların ayarlarının kayıp yerinden oynayabildiğini, iplerin ıslanmaması için özen göstermeleri gerektiğini anlatıyor. Serhat Ayebe, kontrbasın atasını andıran, tek telle çalınan devasa hacimde bir enstrüman kullanıyor. Artuç, bu enstrüman için “hem çok efektif bir sesi var hem de kullanması hiç kolay değil” diyor. Şişli’de doğup büyümüş 43 yaşındaki müzisyen Herman Artuç, ileri dönüşüm kavramının Türkiye’de epey yeni olduğuna dikkat çekiyor ve “Geri dönüşüm var olan bir malzemeyi parçalara ayırıp yeniden bir üretim yapmak demekken; ileri dönüşüm, var olanı yeni ve kıymetli bir hale getirmek. Bununla ilgili restoranlar da çalışmalar yapıyorlar; gıdayla ilgili de bu kavram mevcut” diye açıklıyor kavramı. “Bu projenin amacı en baştan beri doğaydı aslında. Besteler küresel ısınma, doğal kaynakların kirlenmesine ithafen. Bizi birleştiren tema ekoloji oldu. Gerçekten büyük sorunlarla baş ediyoruz şu anda. Artık doğal kaynakların yok olması, biyoçeşitliliğin azalması, atıklar artık hepimizin gündemi olmak zorunda” diyor Artuç.