Şafak Timur - Ben Hubbard - Gülsin Harman / The New York Times
Kötü havaya ve zor koşullara rağmen inatla süren çabayı 55 yaşındaki Mehmet Bodur “Vicdanımızı dinlediğimiz için buradayız” diyerek anlatıyor. Türkiye ve Suriye’yi vuran ölümcül depremin ardından salı günü kurtarma ekipleri enkaz altındakileri kurtarmak için uğraşırken coğrafya ve jeopolitik, dondurucu soğuk ve felaketin büyüklüğü arama çalışmalarını zorlaştırıyor.
İnsanları birkaç gün önce ev ve ofislerin bulunduğu yerlerdeki metal, beton ve ahşap mezarlardan kurtarma çabalarına rağmen sayı artıyor.
Ekipler yine de umudunu kaybetmiyor. Ama dondurucu soğukla da mücadele ediyorlar. Çoğu yalın ayak ve pijamalı olan depremzedeler ısınmak için ateşlerin etrafında toplanıyor.
Salı günü kurtarma ekipleri enkaz altında kalanları bulmak için moloz üzerinde biriken karları kürüyor. Pazartesi günü yaşanan depremin merkez üssü yakınındaki Gaziantep’te bir aileden dört kişi titizlikle kurtarıldı. Suriye’nin kuzeybatısında yerel halk enkazda ağlayan küçük bir çocuk buldu. Çöken binadan kurtulan muhtemelen tek kişiydi ve saatlerce soğukta kalmıştı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay depremi “yüzyılın felaketi” olarak nitelendirdi ve “Bir taraftan afetle diğer taraftan da hava şartlarıyla mücadele ediyoruz” diye konuştu.
Güçsüzün yanında olmak için geldik
Türkiye’de kurtarma çalışmaları 10 ile, yüzlerce kilometrelik alana yayılmış durumda. Gaziantep kentinden kırsal kesimdeki köy ve kasabalara kadar uzanan çalışmaların önündeki bir engel de yolların sarsıntıda zarar görmüş olması. Türk donanması ağır iş makinesi, battaniye, jeneratör ve gıda yüklü gemiler gönderirken AFAD enkaz çalışmaları için 16 bin personel, 3 bin makine ve 600 vinç yolladı. (Oksijen’in notu: Bu veriler salı gününe aittir.)
Kurtarma görevlilerinin büyük bölümü gönüllülerden oluşuyor ve planlı değil anlık gereklere göre hareket ediyorlar. Şanlıurfa’da 55 yaşındaki Mehmet Bodur “Vicdanımızı dinlediğimiz için buradayız, her zaman güçsüzün yanındayız” diyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkent Ankara’dan yaptığı televizyon konuşmasında “Sadece cumhuriyetimizin değil, dünyanın en büyük felaketlerinden biriyle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı ve etkilenen bölgelerde üç ay olağanüstü hal ilan etti.
“Bu çocuklar savaş gördü, şimdi de ölüyorlar”
On yılı aşkın süredir devam eden iç savaş sebebiyle halihazırda insani krizin yaşandığı Suriye’de ise kurtarma çalışmaları deprem bölgesinin konumu sebebiyle ağır aksak ilerliyor. Bölgede bazı yerler hükümetin bazı yerler ise rejim karşıtlarının elinde.
İdlib yakınındaki bir hastaneden Nihad Abdülmecid adlı hekim, “İnsanlar cenazeleri kendi araçlarıyla getiriyor. Çocuklara çok ağladık. Önce savaşı gördüler şimdi de sebepsiz yere öldüler. Hayatta her şeyi gördüğümü sanıyordum ama ömrümün en acı günlerini yaşıyorum” diyor.
Suriye’ye yapılan yardımın büyük bölümü hükümetin kontrolündeki başkent Şam üzerinden geçiyor. Beşar Esad hükümeti karşıt grupların elindeki bölgelere giden yardımları sıkı kontrolden geçiriyor. Türkiye’den gelen sınır ötesi yardımlar kuzeydeki bölgelerin bir nebze nefes almasını sağlıyor.
Hasar sınırı kapattı
Birleşmiş Milletler yetkililerine göre Suriye ile Türkiye arasında BM onaylı tek sınır depremin yarattığı hasar sebebiyle kapalı. Bu da yardım çabalarına ciddi lojistik engel teşkil ediyor.
Ancak yardımların isyancılar kontrolündeki bölgelere başka yollardan ulaşma umudu salı günü Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad’ın yaptığı açıklamayla yeniden yeşerdi. Lübnan televizyonundan uluslararası destek çağrısı yapan Bakan Mikdad yardımın silahlı terör örgütlerine ulaşmaması kaydıyla hükümetin depremzedelerin her bölgeye erişimine izin vermeye hazır olduğunu duyurdu.
Felaketler ise üst üste geliyor. Salı günü Türkiye’nin büyük limanlarından birinde çıkan devasa yangın ihtiyaç malzemesi teminini aksattı. Halihazırda birçok Türk hane ekonomik krizle boğuştuğundan aylardan beri kaynakları ciddi şekilde azalmış durumda.
Depremin merkez üssüne yaklaşık 150 kilometre uzaklıktaki Adana’da da arazi ve hava koşulları yüzünden birçok kurtarma ekibi kente ulaşmakta bile zorlandı. Adana ile Doğu Anadolu’yu bağlayan dağ yollarının kar yüzünden kapanması sebebiyle ekipler daha uzun olan sahil yolundan gitmek zorunda kaldı.
Gaziantep’te ortak alanlar evleri kısmen veya tamamen yıkılmış insanlarla dolu. Hâlâ şokta olan ve evlerine güvenemeyen halk dışarıda.
Şu anda geceyi dışarıda geçiriyor ve karlı havada ısınmaya çalışıyorlar. Bazı aileler rüzgardan korunmak için sırayla arabalarda oturuyor. Bazıları ise buldukları çit benzeri yapılara branda gererek basit çadırlar kuruyor. Kimi sokaklarda yağ varilleri etrafında toplanan kalabalıklar ellerini ve vücutlarını ateşte ısıtmaya uğraşıyor.
Cenevre’deki Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu’ndan bir yetkiliye göre deprem ve artçıları Türkiye’de en az 150 bin kişiyi evsiz bıraktı ve yaklaşık 6 bin binanın yıkılmasına yol açtı. Dünya Sağlık Örgütü yetkilileri ise Pasifik Afet Merkezi’nden alınan veriler ışığında bölgedeki 23 milyon insanın yardıma muhtaç olduğunu bildirdi.
Seçim öncesine kadar OHAL
DSÖ Doğu Akdeniz Bürosu'ndan bölge acil durum direktörü Dr. Rick Brennan verdiği röportajda yeni artçıların hala “ciddi” risk oluşturduğunu ifade etti. Brennan Suriye’nin bazı kesimlerindeki eksik ve sorunlu su kaynakları ve altyapısı yüzünden depremin mevcut kolera ve kızamık salgınlarını şiddetlendirebileceğini söylüyor.
Türkiye’de ise Erdoğan’ın olağanüstü hal ilanı bazı kesimlerde şüpheyle karşılandı. Ülkedeki muhalifler ve Batılı yetkililer Erdoğan’ı iktidarda geçirdiği yirmi yıl boyunca ülkeyi otokrasiye götürmekle suçluyor. Ancak uzmanlar felaketin ölçeği düşünülünce kararın makul olduğu görüşünde. OHAL dönemi mayıstaki seçimlerden hemen önce sona erecek. Erdoğan’ın deprem sürecinde yaptıkları seçimlerin sonucunu belirleyebilir.
Göçük binaların içinde sıkışan çok sayıda insan içinse vakit daralıyor. DSÖ yetkililerine göre ölü sayısına “binler” eklenebilir.
Her iki ülkede kurtulan ve hayatını kaybedenlerin haberleri kaçınılmaz olarak yavaş yavaş akrabalarına ulaşıyor.
38 yaşındaki Tuğçe Koçak İstanbul’dan Şanlıurfa uçağına binmeden önce telefonla konuşurken ağlamaya başladı. Kocası bir önceki yardım uçağıyla gitmişti ve ailesinin yaşadığı evin enkazı başından arıyordu.
Eşinin kardeşinin ve yeğenlerinden birinin öldüğünü söyledi. Aileden geriye kalan üç kişinin yaşayıp yaşamadığını bilmiyordu.
Ailenin yaşadığı dokuz katlı dokuz binadan oluşan yeni konutlar tamamen çökmüş. Koçak’ın ifadesine göre kurtarma ekipleri enkaza 24 saat sonra, akrabalarından birinin yerel acil durum ekiplerine ısrarlı telefonları sonunda ancak ulaşmış.
Kayınbiraderini ve çocuğunu kurtarmak için gereken kurtarma ekibi ve ekipmanının gelmediğini söylüyor.
“Kocam akşam yediye kadar seslerini duymuş, kollarını ve bacaklarını görmüş. Sonra sesleri kesilmiş.”
© 2023 The New York Times Company