Nicholas Kristof / The New York Times
İki yıl önce Polonya'nın başkenti Varşova'da yaptığı bir konuşmada Başkan Joe Biden, özgürlük için verilen büyük savaşın kurallara dayalı bir düzen ile kaba kuvvetle yönetilen bir düzen arasında olduğunu ilan etti. Şimdi neyi kast edip etmediğini göreceğiz.
Uluslararası Adalet Divanı 13'e karşı 2 oyla İsrail'in Refah'taki askeri saldırısını derhal durdurmasını ve insani yardımın engelsiz bir şekilde sağlanması için sınır kapılarını açmasını emretti. Ancak mahkemenin kararı bağlayıcı olmakla birlikte, herhangi bir yaptırım mekanizmasına sahip değil. Bu da kararın uygulanmasının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne ve özellikle de Biden'a bağlı olduğu anlamına geliyor.
Başarısız politikasını düzeltme şansı
Bu kolay bir karar olmalı ve Biden'a başarısız Gazze Şeridi politikasını düzeltme şansı sunuyor, çünkü bu durumda Biden ve mahkeme temelde aynı fikirde: Her ikisi de Refah'ın topyekûn işgaline karşı çıkıyor ve her ikisi de İsrail'in daha fazla insani yardıma izin vermesini istiyor. Ancak Biden yedi ay boyunca İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından görmezden gelinmesine ve ezilmesine izin verdi ve şimdi asıl soru mahkeme kararının Biden'ın İsrail'e karara uyması için baskı yapacak cesareti bulmasına yardımcı olup olmayacağı.
Biden'ın elindeki koz çok açık: Büyük bombaların transferine verdiği ara üzerine inşa ederek, uluslararası hukuka meydan okuduğu sürece İsrail'e tüm saldırı silahlarının verilmesini askıya alabilir. Bu, İsrail'in füzeler ya da diğer tehditler karşısında ciddi bir tehlike altında olmaması için savunma silahlarının transferine hala izin verecek. Ayrıca Nancy Pelosi de dahil olmak üzere 40 Temsilciler Meclisi Demokratının geçen ay çağrıda bulunduğu bir adım.
Orta Doğu'yu eline yüzüne bulaştırdı
Başkan Ronald Reagan, İsrail'in 1982'de Lübnan'ı feci bir şekilde işgali sırasında (Hizbullah'ın yükselişine yol açan) benzer bir durumla karşılaştığında, bazı silah transferlerini askıya aldı ve ABD-İsrail ilişkilerinin tehlikede olduğu uyarısında bulundu. Bu hareket işe yaradı. Biden'ın DNA'sı benzer bir baskı uygulamasına izin vermeyebilir. Biden uluslararası ilişkiler konusunda son derece bilgili ve özellikle Asya'da genel olarak akıllı bir dış politika yürütmüş olsa da Orta Doğu'yu eline yüzüne bulaştırdı ve Amerika'nın ahlaki otoritesine zarar verdi. Ukrayna'da uluslararası hukuku ihlal eden, savaş normlarının altını oyan ve sivillere acı çektirecek şekilde altyapıya saldıran bir düşmana karşı kurallara dayalı uluslararası düzeni savunurken, Netanyahu'nun Gazze'deki savaşı için silah ve diplomatik koruma sağladığında, dünyanın çoğu sadece ikiyüzlülük görüyor.
ABD'yi suç ortağı haline getirdi
Açık konuşmak gerekirse, Biden'ın Gazze politikası ahlaki, pratik ve siyasi bir başarısızlık oldu. ABD'yi çocukların açlıktan ölmesi de dâhil olmak üzere sivil ölümlerinin suç ortağı haline getirdi. Ukrayna'daki duruşumuzu zayıflattı. Bana göre İsrail'in Hamas'ı ortadan kaldırmasına, rehineleri kurtarmasına ya da uzun vadeli güvenliğini arttırmasına yardımcı olmadı. Ve Biden'ın Michigan gibi kilit eyaletleri kazanma şansına zarar veriyor olabilir.
Biden'ın başarısızlığına açılan bir pencere: ABD ordusuna Gazze'ye yardım ulaştırmak için kurmasını emrettiği geçici iskele. Biden yönetimi, sınırdaki binlerce kamyonun Gazze'ye girmesine izin vermesi için İsrail'e sıkı bir baskı yapmak yerine, Aralık ayında İsrail'in denetim sıkıntılarını aşmak için ihtiyaç duyulan bir BM kararını etkili bir şekilde engelledi. Böylece çocuklar açlıktan öldü. Biden daha sonra ABD ordusunu 320 milyon dolarlık bir maliyetle iskeleyi kurması için gönderdi. İki aydan fazla bir süre sonra iskele yerinde duruyor ancak ihtiyacı olan insanlara gerçekten yiyecek ulaştıracak iyi bir sistem yok. Bu yüzden de pek bir fark yaratmadı. Pahalı bir jestten öteye gidemedi, eyleme teşvik etmekten ziyade eylemin yerini aldı.
Bu arada Dünya Gıda Programı Gazze'nin bazı bölgelerinde tam anlamıyla bir kıtlık yaşandığı uyarısında bulundu. BM, İsrail'in Refah operasyonuna başlamasından bu yana durumun daha da kötüleştiğini belirtiyor. Dünya Gıda Programı bu hafta yaptığı açıklamada "Gazze'nin herhangi bir bölgesine neredeyse hiç yakıt ya da yardım girmiyor. Gazze'deki insani yardım operasyonları çökmek üzere" açıklaması yaptı.
İsraillilerin kararlılığını anlıyorum
Mahkeme önündeki savunmasında İsrail haklı bir noktaya değindi: Refah kentinin aynı zamanda İsrail Devleti ve vatandaşları için önemli bir tehdit oluşturmaya devam eden Hamas için askeri bir kale görevi gördüğü de bir gerçek. İsrailliler 7 Ekim saldırısının vahşetiyle paramparça oldular ve Hamas'ın tüm kalıntılarını yok etme konusundaki kararlılıklarını anlıyorum.
Ancak daha önce de belirttiğim gibi Refah'ın yerle bir edilmesinin bunu sağlaması ya da rehinelerin kurtarılmasına yol açması pek olası değil. ABD'nin Hamas liderlerinin Refah'ta değil Han Yunus'ta olduğuna inandığı söyleniyor. Bu savaşı uzatmak Netanyahu'nun işine gelir ama İsraillilerin, Amerikalıların ya da Filistinlilerin işine gelmez.
Tüm silahları geri çekmesinin zamanı geldi
Bu hafta Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısı hem İsrailli hem de Hamas liderleri için savaş suçu işledikleri gerekçesiyle tutuklama emri talep ettiğinde Biden bu eylemin çirkin olduğunu söyledi. Keşke bunun yerine açlık çeken çocuklara yiyecek ulaştırmaya odaklansaydı ama şimdi yine uluslararası hukuku destekleme ve kendisini bir politika kabusundan kurtarmaya başlama şansı var.
Çatışma sonrası Gazze veya Batı Şeria için net bir planı olmayan Biden'ın Orta Doğu politikası paramparça olmuş durumda. İsrail, Suudi Arabistan ve ABD ile üçlü bir anlaşma hedefinin bir araya gelerek bu karmaşadan bir çıkış yolu yaratması mümkün, ancak bu uzak bir ihtimal gibi görünüyor ve ortada belirgin bir B planı da yok. Bu nedenle Biden'a, insani felaketi hafifletmek, savaşı sona erdirmek ve inandığını söylediği kurallara dayalı düzeni korumak için bir adım olabilecek kusurlu bir yaklaşım olarak kararlı bir şekilde hareket etmesinin ve tüm saldırı silahlarını geri çekmesinin zamanının geldiğini öneriyorum.
©️ 2024 The New York Times Company