Euan Ward / New York Times
İsrail ile İran arasındaki çatışma derinleşirken, dikkat çeken bir isim uzun süredir kamuoyunun gözünden uzak duruyor: İran’ın içine kapanık dini lideri Ayetullah Ali Hamaney.
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 30 yılı aşkın süredir İran’ı yöneten Hamaney’i doğrudan hedef alabileceklerini dile getirdi. Netanyahu, pazartesi günü ABC News’a verdiği röportajda İran’ın dini liderine yönelik olası bir saldırı hakkında “Bu çatışmayı tırmandırmaz, sona erdirir” dedi.
Bir gün sonra, Trump sosyal medyada “Ayetullah’ın nerede olduğunu tam olarak biliyoruz” diyerek, “Şimdilik onu ortadan kaldırmayacağız” ifadesini kullandı. “Sabır taşıyoruz” diyerek devam etti.
Humeyni'nin müttefikiydi
1939’da doğan Hamaney, İran’ın doğusundaki kutsal şehir Meşhed’de mütevazı bir dini ailede yetişti. 1979’daki Şah rejimini deviren devrim öncesinde, ABD destekli otokrat Muhammed Rıza Pehlevi’nin güvenlik güçleri tarafından defalarca hapsedildi. Devrimin lideri Ayetullah Ruhullah Humeyni’ye yakın bir müttefik olarak öne çıktı.
1980’lerde İran İslam Cumhuriyeti'nin önemli figürlerinden biri haline geldi ve 1981-1989 arasında cumhurbaşkanlığı görevini yürüttü. Humeyni’nin 1989’daki ölümünün ardından ülkenin dini lideri olarak göreve geldi. Hamaney bu süreçte devletin tüm siyasi, askeri ve güvenlik yapıları üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırdı.
İran’ın teokratik sisteminde mutlak yetki
İran’ın en yüksek makamı olan dini liderlik, tüm diğer devlet organlarının üstünde yer alıyor. Hamaney, yargı başkanlarını, devlet medyasının yöneticilerini ve kilit güvenlik kurumlarının başkanlarını atama yetkisine sahip. Ayrıca cumhurbaşkanlığına aday olabilecek kişilere de son kararı o veriyor.
Dış politika ve askeri strateji de onun kontrolünde. Devrim Muhafızları ve bu güce bağlı, Orta Doğu’daki İran operasyonlarını yöneten Kudüs Gücü doğrudan Hamaney’e bağlı çalışıyor. Ülkenin nükleer programı da onun denetiminde.
Bölgesel stratejinin mimarı
Hamaney, onlarca yıldır İran’ın sert dış politikasının merkezinde yer aldı. Ülkesini, Orta Doğu’da ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’a karşı bir denge unsuru olarak konumlandırdı. İran’ın Lübnan’dan Yemen’e uzanan vekil güç ağının arkasındaki isim olarak, çatışmaları kendi topraklarına taşımadan rakiplerini baskı altında tutmayı hedefledi.
Ancak bu strateji, geçen cuma günü İsrail’in İran’a yönelik en büyük saldırısıyla ciddi bir darbe aldı. Askeri ve nükleer tesislerin hedef alındığı saldırıda çok sayıda üst düzey yetkili hayatını kaybetti.
İsrail, bu operasyonun İran’ın nükleer silah edinmesini engellemek amacıyla yapıldığını savundu. Tahran ise programın yalnızca sivil amaçlı olduğunu ve silah üretmediğini iddia ediyor. Hamaney, 2003 yılında nükleer silahların İslam’a aykırı olduğunu belirten bir fetva yayımlamıştı. Ancak Batılı ülkeler ve İsrail, İran’ın gerekli durumda nükleer silah geliştirme kapasitesini elinde tuttuğunu öne sürüyor.
Güvende ama tehdit altında
Hamaney’in hareketleri son derece gizli tutuluyor. Kişisel güvenliği, doğrudan ofisine bağlı özel bir Devrim Muhafızları birimi tarafından sağlanıyor. Geçen hafta, askeri yetkililerle iletişim kurabileceği gizli bir yere taşındığı bildirildi. Benzer bir güvenlik önlemi, Lübnan’daki Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın suikasta uğradığı dönemde de alınmıştı.
İsrail son günlerde İran’da çok sayıda üst düzey komutan ve nükleer bilim insanını hedef aldı. Ancak Hamaney’e yönelik doğrudan bir saldırı, çatışmanın ciddi biçimde tırmanmasına yol açabilir. Böyle bir adım, Orta Doğu genelinde öngörülemez sonuçlar doğurabilir.
© 2025 The New York Times Company