29 Mart 2024, Cuma
Haber Giriş: 06.03.2022 20:00 | Son Güncelleme: 07.03.2022 00:33

Sevgili Çin, Ukrayna’da kimden yanasın?

Sevgili Çin, Ukrayna’da kimden yanasın?

Thomas L. Friedman/The New York Times

Ukrayna’daki savaş günbegün Ukrayna halkı için daha büyük bir trajedi, Avrupa ve dünyanın geleceği içinse daha büyük bir tehdit haline geliyor. Şu anda savaşı durdurabilecek tek bir ülke var ve o ülke ABD değil, Çin.

Çin tarafsız kalmak yerine Rusya’ya yönelik ekonomik boykota katıldığını açıklasaydı, en azından Ukrayna’nın nedensiz işgalini güçlü bir şekilde kınasa ve Rusya’nın geri çekilmesini talep etseydi, Vladimir Putin’i yeterince sarsıp bu haksız savaşı durdurmasını sağlayabilirdi. En kötü ihtimalle duraklamasına yol açardı, çünkü şu an Putin’in Hindistan haricinde ciddi bir müttefiki yok.

Tıpkı Putin’in Ukrayna’yı ele geçirme girişimi gibi Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in de Tayvan’ı ele geçirme hayali var. Peki Rusya’ya dur demek bu hayale zarar verecekse neden böyle bir tutumu benimsesin? Özetle şu yüzden: Süper güçlerin seksen yıldır içinde bulunduğu görece barış ortamı dünyanın hızla küreselleşmesine, bu sayede Çin’in hızlı ekonomik yükselişine ve 1980’den beri 800 milyon Çinlinin yoksulluktan kurtulmasına önayak oldu. Barış Çin’e çok iyi geldi. Ülkenin büyümeye devam etmesi, istikrarlı biçimde birbirine entegre olan ve modernleşen serbest piyasalar dünyasına ihracat yapma ve buradan dersler çıkarma yeteneğine bağlı.

Çin Komünist Partisi ile Çin vatandaşları arasında ruhunu şeytana satan Faust’u anımsatan bir pazarlık var. Buna göre Parti iktidarı elinde tutuyor, halk da ekonomik durumunu sürekli iyileştiriyor. Ancak anlaşmanın devamı büyük ölçüde küresel ekonomi ve ticaret sisteminin istikrarına bağlı.

Modern Çin’in iki ana rakibi Amerika ve Rusya’yı zayıflatan her savaşın kendilerine yarayacağını savunan demode düşünceden kurtulamamış Çinli strateji uzmanlarına bir sözüm var: Her savaş yenilikler (yeni savaşma, kazanma ve hayatta kalma yolları) getirir; Ukrayna’daki savaş da farklı değil. 

Şimdiden üç “silahın” hiç görmediğimiz veya çok geçmişte kalmış biçimlerde konuşlandırıldığına şahit olduk. Çin’in bunları iyi etüt etmesi yararına olur. Çünkü şu anda Rusya’yı durdurmaya yardım etmezse bu silahlar ya dönüp dolaşıp Putin’i boyun eğmek zorunda bırakacak – dolayısıyla Tayvan’ı ele geçirmesi halinde bir gün Çin’e karşı da kullanılabilecek – ya da Rusya’ya öyle büyük zarar verecek ki ekonomik sonuçları her yere yayılacak. Hatta bu silahlar Putin’i akla hayale sığmayan şeyi yapmaya, nükleer silahları kullanmaya bile itebilir. Böyle bir durumda Çin’in geleceğini bağladığı küresel temelleri sarsar, hatta yok edebilir. 

Bu savaştaki en önemli yenilik, bir süper güç ve büyük güç kazanmış halklar tarafından kullanılan “ekonomik nükleer bomba”. ABD’nin AB ve İngiltere ile bir olup Rusya’ya dayattığı yaptırımlar ülke ekonomisini felç ediyor, şirketleri ciddi şekilde tehdit ediyor ve milyonlarca Rus’un tasarruflarını nükleer patlamayı hatırlatan bir hız ve ölçekte paramparça ediyor. 

Putin bunu gördüğü için Cumartesi günü şu ifadeleri kullandı: ABD ve AB önderliğindeki yaptırımlar “savaş ilanına benziyor”. (Vladimir, daha yarısını bile görmedin.)

İkincisi, şu anda kablolarla birbirine bağlı bir dünyada yaşadığımız için, büyük güç kazanmış bireyler, şirketler ve sosyal aktivist gruplar devletlerin emrini beklemeden de kendi yaptırım ve boykotunu uygulayabiliyor. Bu sayede Rusya’nın maruz kaldığı tecrit ve ekonomik boğulma hali, ulus devletlerin yapabileceğinin çok ötesine geçiyor. Bu yeni aktörler – bir tür küresel, kendiliğinden ortaya çıkmış, Ukrayna yanlısı direniş ve dayanışma hareketi – Putin ve Rusya’ya kolektif boykot uyguluyor. Bu kadar büyük ve güçlü bir ülkenin siyaseten bu kadar hızlı biçimde siyasi boykota ve ekonomik felce uğratıldığı belki de hiç olmamıştı.

Manevi ve duygusal nitelikteki üçüncü silah ise hem yeni hem de eski: Batı kendi sesini yeniden keşfetti. Rusya’nın Ukrayna gibi kusurlu ama hevesli bir demokrasiye yönelik çiğ ve ilkel saldırısıyla karşı karşıya kalan özgür dünya ayağa kalktı. Amerika ve genel olarak liberal toplumlar çoğu zaman suskun ve bölünmüş görünebiliyor; ama aksini yaptıkları anda durum değişiyor. İnanmazsanız Adolf Hitler’e sorun.

Bu üç silah Çin’in dikkatini çekmek için yeterli gelmeli. Şimdi gelin bunların pratikte nasıl işlediğine bakalım.

Biden yönetimi Putin’i caydırmak adına derin ve kapsamlı ekonomik yaptırımlardan oluşan etkili bir paket hazırladı ve Rus lideri eğer Ukrayna’yı işgal ederse varını yoğunu – ülkesinin ve rejiminin ekonomik bekasını – riske atmış olacağını söyleyerek uyardı. Putin pervasızca her şeyini masaya koymasının hızlı ve acımasız sonuçları görülüyor.

Rusya’nın önde gelen finans kuruluşlarının yaptırıma tabi tutulmasından veya Bankalararası Finansal Telekomünikasyon Derneği (SWIFT) sisteminden atılmasından bu yana, rubleye dayalı Rus borsası kapalı. Ancak Barron’s’tan gelen bilgiye göre, “Rus şirketlerin Londra Borsası'na kote hisse senetlerinin işlemleri devam ediyor. Piyasa değerindeki yıkım ise hayret verici.” Ayrıca Rusya’nın en büyük bankası Sberkank’a ait hisselerin “Şubat ortasında 14 dolar civarında işlem görürken, o zamandan beri yüzde 99’dan fazla düştüğü” belirtiliyor. Geçen Çarşamba Barron’s Londra’daki işlemler hakkında “hisselerin 1 cent'e düşüp, dibe vurduğunu” kaydetti. 

Reuters’in haberine göre Perşembe günü kredi derecelendirme kuruluşları Fitch ve Moody’s, “Batı yaptırımlarının Rusya’nın borç ödeme becerisini şüpheye düşürdüğünü ve ekonomisini zayıflatabileceğini söyledi ve ülkenin kredi notunu altı kademe indirerek ‘çöp’ seviyesine düşürdü.”

Putin 2014’te Kırım’ı ilhak edip doğu Ukrayna’daki isyanı kışkırtması üzerine yaptırımlara maruz kaldığından beri döviz ve altın rezervi biriktiriyor. Toplam 630 milyar dolarlık bu rezervin amacı, kendi merkez bankasına rublenin değerini korumak için gereken tüm cephaneyi sağlayıp, Rusya’yı yeni küresel yaptırımlara dayanıklı hale getirmekti. En azından öyle sanıyordu. 

Fortune dergisinde ise, “Belli ki Rusya’nın döviz rezervi stratejisinde çok büyük bir hata yapılmış: Paranın yarısına yakını yabancı bankalardaki denizaşırı hesaplarda tutulmuş ve şimdi yaptırımlar yüzünden Rusya bu paraya ulaşamıyor” ifadeleri kullanıldı. Bu yüzden çok sayıda Rus’un ruble cinsinden tasarrufları mahvolmuş durumda.

Bloomberg geçen yıl telekomünikasyon sektöründe çalışmak üzere Londra’ya taşınan Marina Gretskaya adında 32 yaşındaki bir Rus’la görüştü. Gretskaya’nın Tinkoff adlı online Rus bankasında ruble cinsinden mevduat hesabı varmış. İki hafta önce varlıklarının değeri 7 bin 400 dolarken, Pazartesi rublenin dolar karşısında yüzde 30’dan fazla değer kaybetmesiyle tasarruflarının 2 bin doları erimiş. “Bir aylık maaşım” diyor. On milyonlarca Rus da aşağı yukarı aynı durumda; üstelik daha yeni başlıyor. 

Bu arada, birbirine bağlanmış bu dünyada bilin bakalım Rusya’nın ticari hava filosunun ciddi bir bölümü kime ait.

Rusya’ya değil.

 Reuters’in haberine göre Rusya’nın ticari havayolu şirketlerinin üçte ikisi Boeing (334 jet) ve Airbus (304) yapımı. Bunların ciddi bir kısmı İrlandalı leasing şirketlerine ait. Irish Times dünyanın en büyük hava taşıtı kiralama şirketi olan Dublin merkezli AerCap’in, “Rusya ve Ukrayna’da yaklaşık 2.4 milyar dolar değerindeki 152 hava taşıtının sahibi” olduğunu bildiriyor. Yine Dublin merkezli SMBC Aviation Capital ve Avalon şirketlerinin de Rus havayolu şirketlerine kiralanmış 48 uçağı bulunuyor. 

AB yaptırımları bu şirketlerin Rus havayollarına kiralanmış tüm uçakları Mart sonuna kadar geri almasını gerektiriyor. Boeing ve Airbus ise bakım ve yedek parça hizmeti sunmayı bırakacaklarını duyurdu. Rus devletine ait Aeroflot şirketi Cumartesi günü bir açıklama yaparak “uçuş performansını etkileyen ekstra koşullardan” dolayı tüm uluslararası uçuşları askıya alacağını söyledi. Yurtiçi uçuşların sürmesi kesin görünüyor.

Rusya 11 saat dilimini kapsıyor. Mevcut durum devam ederse, Rus merkezi hükümetinin Rus anakarası üzerindeki hakimiyeti gevşemeye başlar. Uzakdoğu Rusya’da Moskova’dan ziyade Pekin’e yakın olan bir sürü şehir var. Benden söylemesi…

Buna büyük güç kazanmış devlet dışı aktörlerden gelen yaptırımları, boykotları ve baskıları ekleyin. Mesela benim favorim 19 yaşındaki Central Florida Üniversitesi öğrencisi Jack Sweeney. Kendisi @RUOligarchJets, yani Rus Oligarkların Jetleri adında bir Twitter hesabı açarak Putin’e yakın Rus milyarderlerin özel jetlerini takip ediyor. Bloomberg’e göre, “19 yaşındaki öğrenci elbette böyle hizmetler sunan tek kişi değil”, ama Putin’in kafadarlarının hayatına açtığı “kolay erişilebilir ve albenili pencere” ile diğer hesaplardan ayrılıyor. 

Hesap birkaç günde 53 bin takipçiye ulaştı, şu anda ise bu sayı 400 bine yakın; Sweeney gibi tek bir kişi bile Putin’in ahbaplarının çoğunlukla haksız kazançla elde edilmiş servetlerini saklamalarını zorlaştırabiliyor. 

Ahlaki tepkinin küreselleşmesi böyle bir şey: İnternette Rus askerlerini Ukrayna’ya ait bir nükleer enerji tesisine ateş ederken gösteren bir video izlemekten, bir çalışanın bu videoyu kendi Facebook’u aracılığıyla diğer çalışanlara veya patrona göndermesine ya da Slack’e koymasına kadar uzanıyor. Bu kişiler CEO’larından bir şey yapmasını istemiyor; bir şey yapılmaması halinde çalışanlarını ve müşterilerini kaybedeceğini söylüyor.

Bütün dünyadaki şirketlerde olan bu. Putin’in Ukrayna’yı işgal etmesinden kısa süre sonra BP bile yaklaşık 30 yıldır birlikte çalıştığı Rusya’daki faaliyetlerini bitireceğini söyledi. BP’nin petrol mühendisliği becerilerini kaybetmek Rusya için çok ağır bir darbe oldu.

Rusya ve Ruslar şimdi dört bir yandan boykota uğruyor. Balerinlerden futbol takımlarına, şirketlerden orkestralara kadar. Büyük güç kazanmış bireyler ve küçük gruplar tepkiyi giderek yoğunlaştırıyor. Üstelik iptal kültürü denen makine küresel ölçeğe varınca merhameti bir kenara bırakıyor. New York Times’ın geçen hafta bildirdiğine göre, “Organizatörler tarafından Paralimpik Kış Oyunları’na Rus ve Belaruslu sporcuların katılmasına izin verileceği açıklandıktan bir gün sonra, yönetim kurulu şaşırtıcı bir iptal kararı aldı ve açılış töreni arifesinde her iki ülke sporcularını organizasyondan men etti.”

Ancak bu yeniliklerin iki büyük tehlikesi de var. ABD ve müttefiklerinin Rusya’da fitilini ateşlediği ekonomik nükleer bomba Rus ekonomisini düşündüğüm kadar hızlı ve derinden yıkıp geçerse, uzak bir ihtimal gibi görünse de Putin’in gerçek nükleer silah kullanmak gibi daha büyük, akla hayale gelmedik aşırılıklara kaçma olasılığı var.

Özellikle Çin tarafından göz önüne alınması gereken ikinci bir tehlike söz konusu. Ulus devletler realpolitiğin gerçekleri yüzünden yaptırımları bir noktada kaldırmayı seçseler bile devlet dışı aktörler onların izinden gitmeyebilir. Ademimerkeziyet konusunda çok aşama kat etmiş organizasyonlardan söz ediyoruz.

Küresel hacker konsorsiyumu Anonymous’un Rus internet sitelerinin peşine düştüğünü açıklaması, devlet emrine değil kendi iradesine dayalı bir eylemdi. Rusya Anonymous’u ateşkese razı etmek için kiminle görüşecek?

Putin içinde yaşadığı dünyadan tamamen bihaberdi, bu yüzden 21. yüzyılın küreselleşme kumarhanesinde neyi var neyi yoksa masaya sürdü. Ancak burada eninde sonunda kasa kazanıyor, ya da ortada kasa kalmıyor. 

Çin’in bu yeni gerçeklerden bazılarını – ne kadar büyük olursa olsun her ülkenin bu birbirine bağlı dünyanın dışına itilebileceğini – kabul ettiğine dair emareler var. Ancak içgüdüsel tepkisi Putin’i saldırganlıktan döndürmeye yardım etmek yerine kendini bu gerçekten soyutlamak gibi görünüyor. Bu konuda tek bir sözüm var: Kolay gelsin. Çin aynı anda hem dünyaya bağlı hem de dünyadan kopuk olamaz. 

Bu yüzden umudum Çin’in liderlerinin Tayvan’ı kapabilmek için her şeylerini masaya sürmemesinden ibaret değil. Putin’e karşı koyma konusunda Pekin’in Batı’ya ve dünyanın geri kalanına ayak uydurmasını da bekliyorum. Çin bunu yaparsa süreçten gerçek bir küresel lider olarak çıkabilir. Yok, haydutlarla takılmayı seçerse dünyadaki, özellikle de Çin’deki istikrar ve refah azalacak gibi görünüyor.

Şi, hangisi olacak?

 © 2022 The New York Times Company