Roslyn Sulcas / The New York Times
1946 yılında Mısır, İskenderiye’de tozlu bir arazi. Gençler futbol maçı yaparken çocuklardan biri, siyahi bir adam tarafından arabalarını kapısı açılan Windsor Dük ve Düşes’i olan eski Kral 8. Edward ve Wallis Simpson’ı merakla izlemeye başlıyor. Daha sonra çocuk, babası Mısır’ı işgal ettikleri için İngilizleri eleştirdikten sonra kardeşine, “Ben de onlar gibi olmak istiyorum. Onlar gibi güve sahip olmak istiyorum” diyor.
Bu The Crown dizisinin, son sezonunda üçüncü bölümün açılış sahnesi. Bu çocuğun büyüyüp işadamı Mohamed Al-Fayed olduğunu görüyoruz. O ve Galler Prensesi Diana ile Ağustos 1997’de araba kazasında hayatını kaybeden oğlu Dodi, uzun süre İngiltere'de bilinen isimler oldu.
"Hikaye kucağıma düştü"
Bölüm, her zaman İngiliz düzeninin bir parçası olmaya özenen Mohamed Al-Fayed'in, ayrıca meydanda gördüğü ve daha sonra işe alacağı Windsor’ların Bahamalı uşağı Sydney Johnson'ın hikayesine odaklanıyor. Crown’un yaratıcısı Peter Morgan, İngiliz sosyal tarihi bağlamında monarşinin anlaşılabileceği kırılmaları yeniden bulduğundan, bu bölüm, dizinin kraliyet ailesinin devam eden hikayesine odaklanmasında karakteristik bir bükülmeyi temsil ediyor.
The Crown’un resmi podcast'inde Morgan, Al-Fayed'i büyüleyici bir karakter olarak gördüğünü ancak kraliyet ailesiyle güçlü bir kesişmesi olmasaydı dizide hikayesini anlatmanın zor olacağını söyledi. Morgan, "Edward'ın kişisel uşağı olan adamın Al-Fayed'in uşağı olduğunu öğrendiğimde, hikaye kucağıma düştü" dedi.
Peki El-Fayedler kimdi? Yaşlı Al-Fayed, kraliyet ailesine gerçekten takıntılı mıydı? O ve oğlu Diana ile nasıl tanıştı? İşte gerçek hikayeye dair ayrıntılar.
Mohamed Al-Fayed kim ve nasıl zengin oldu?
Mohamed Fayed (1970'lerde Al ön ekini ekledi) veya arkadaşlarının kullandığı isimle Mou Mou, bir okul müfettişinin oğlu olarak Mısır'ın İskenderiye kentinde büyüdü. Geleceğin milyarder silah tüccarı olan Adnan Kaşıkçı için mobilya satış elemanı olarak çalışmaya başlamadan önce sokakta Coca-Cola ve kapı kapı dikiş makinesi sattı.
1954'te Kaşıkçı'nın kız kardeşi Samira ile evlendi ve bir yıl sonra Dodi olarak bilinen Emad El-Din Mohamed Abdel Mena'em Fayed adını verdiği bir oğlu oldu. Evlilik sadece iki yıl sürdü ve Dodi'nin velayeti, onu İsviçre'de yatılı okula ve ardından İngiltere'de Sandhurst'e gönderen babasına verildi. Başlangıçta Kaşıkçı tarafından finanse edilen Al-Fayed, servetini Avrupa'da, çoğunlukla Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri'nin yönetici ailesi için aracı olarak ve gemicilikte kazanmaya başladı.
Dük'ün evine 14 milyon dolar harcadı
1970'lerde İngiltere'ye taşındı ve 1979'da The Crown’da tasvir edildiği gibi Paris'teki Ritz Oteli'ni satın aldı. 1985'te, Londra'nın simgesi olan Harrods'ı ve 1997'de Fulham Futbol Kulübü'nün yanı sıra birkaç İngiliz konutunu satın aldı.
1986'da, Paris'teki Bois de Boulogne'da Windsor Dükü ve Düşesi'nin evini 50 yıllığına kiraladı ve evi eski ihtişamına kavuşturmak için 14 milyon dolar harcadı. Doğum yılı hakkında bazı tartışmalar var ancak şu anda 93 yaşlarında olan Al-Fayed, hem Harrods'u hem de Fulham Futbol kulübünü sattı ancak yine de Ritz'in sahibi.
Gerçekten kraliyet tarafından kabul edilmek isteniyor muydu?
Al-Fayed'in hayatı boyunca yaptıklarından, sosyal çevrelerde kabul edilmek için derin bir istek duyduğu açıkça görülmektedir. Crown podcast'inde Morgan, onun kendi geçmişinin ışığında bir karakter olarak görmeye değer olduğunu söylüyor. Nereden geldi? İngiltere ile ilişkisi ne?
Al-Fayed, İngiliz kurumlarıyla, İngiliz ordusuyla ve etrafındaki güç pozisyonlarını işgal eden sınıf sistemiyle büyüdü. Morgan, “Onun için, bu çevrelerde herhangi bir şekilde kabul edilme fikri, bankadaki paradan daha çok, nereye vardığının tanınmasıydı” dedi.
Boston Üniversitesi'nde modern İngiliz tarihi profesörü ve monarşi uzmanı Arianne Chernock, Al-Fayed'lerin İngiliz basını tarafından genellikle yabancılar ve sosyeteye girmeye çalışan insanlar olarak gösterildiğini söyledi. Chernock, “Dizi onları daha sempatik bir şekilde tasvir etti ve monarşiye yakınlığın onlar için nasıl kabul anlamına geldiğini öne sürdü” diye konuştu.
Dodi Al-Fayed ve Diana nasıl tanıştı?
Bölümün sonunda, Royal Windsor Horse Show'da Diana (Elizabeth Debicki) ve Al-Fayed (Salim Daw) arasında, kraliçe Diana'yı onun yerine göndererek yanında oturmaktan kaçındığında kurgusal bir buluşma görüyoruz. Gerçekte, muhtemelen Harrods'ta veya muhtemelen Diana'nın arkadaş olduğu babası ve üvey annesi aracılığıyla tanıştılar. Bölümde, Al-Fayed ve Diana iyi bir şekilde anlaşırlar ve Dodi merhaba demek için gelse de çok kısa görülüyor. Diana ve arasındaki bağlantıya dair bir şey pek gösterilmiyor.
Bu muhtemelen, çiftin 1980'lerin ortalarında, çeşitli hesaplara göre Prens Charles'ın da oynadığı bir polo maçında gerçek ilk karşılaşmasını yansıtıyor. Sezonun ilerleyen bölümlerinde, yaşlı Al-Fayed'in Diana'yı tatildeyken St. Tropez'deki villasına Prens William ve Harry'yi de getirmesi için davet ettiğini görüyoruz. Sahne, gelecek sezonda olacak buluşmayı ve Dodi ile Diana'nın kaderi olan sonunun görüleceğinin ipuçlarını verdi.
Al-Fayed ve Windsor Dükü’nün uşağı olan Sydney Johnson kimdi?
Sydney Johnson Bahamalar'da doğdu ve 16 yaşındayken, 2. Dünya Savaşı sırasında adaların valisiyken Windsor Dükü için çalışmaya başladı. Dük daha sonra, o ve Windsor Düşesi Paris'e taşındığında Johnson'ı ev hizmetine aldı. Johnson, 1972'de Paris'te dükün ölümünden kısa bir süre sonrasına kadar 30 yıldan fazla bir süre çift için çalıştı.
Johnson'ın Windsor ailesinden ayrıldıktan sonraki yıllardaki hayatı hakkında çok az şey biliniyor ancak Ritz'de çalıştı ve 1970'lerin sonlarında Champs-Élysées'deki yakınlardaki konutunda Mohamed Al-Fayed onu yanına aldı. Al-Fayed'i dükün Paris konutunun kira kontratını üstlenmeye teşvik etti ve iş adamına evi otantik bir şekilde nasıl restore edeceği konusunda tavsiyelerde bulundu. Johnson, Ocak 1990'da Paris'te öldü. Al-Fayed, ölüm ilanında Johnson'ın "gerçekten centilmen bir beyefendi olduğunu" söyleyerek “Onu çok özleyeceğiz” dedi.
Şahsi uşak tam olarak ne yapar?
Dizide, Al-Fayed (Daw), Sydney Johnson (Jude Akuwudike) ile ilk görüştüğünde ona dük için ne yaptığını sorar. Johnson basitçe yanıtlayarak “Her şey. Sabah gözlerini açtığı andan, gece kapattığı ana kadar hayatının her yönüyle ben ilgilendim” diyor.
Vermont'taki Saint Michael's College'da modern İngiliz tarihi profesörü olan Jennifer Purcell, uşakların büyüleyici yanının, evdeki diğer insanların sahip olmayabileceği samimi erişime ve bilgiye sahip olmaları olduğunu söyledi. Purcell, “Görünmez hale gelirler. Sydney Johnson gölgede çalışabilir ve neler olup bittiğini gerçekten duyabilir. Hem arzulanan hem de korkulan bir yakınlık bu” dedi. Purcell, Al-Fayed için aristokrat ve kraliyet yaşamının ayrıntılarını Johnson aracılığıyla bilmenin o alanlara giriş bileti olacağını da sözlerine ekledi.
© 2022 The New York Times Company