The New York Times başyazısı
Vladimir Putin şubat ayında komşusunun egemenliğini çiğneyerek Ukrayna'nın işgalini emrettiğinde, uluslararası yaptırımlar ABD ve müttefikleri için ileriye dönük en iyi seçimdi. O zamandan beri sivillere yönelik acımasızlık ve vahşet bu çağrıyı güçlendirdi.
Yaptırımların etkisi görülüyor
Bu hafta itibarıyla, bu yaptırımlar Rusya’nın hem ekonomisine hem de Ukrayna'da savaşma kabiliyetine zararlar verdi. Yabancı şirketler Rusya'daki faaliyetlerini geri çekerken, Moskova belediye başkanı Sergei Sobyanin 200 bin kişinin işini kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu tahmin ediyor.
Avrupa ve ABD’nin mikroçip ihracatını kısıtlama kararının şimdiden yürürlüğe girdiğine dair bazı kanıtlar var. Bu da Rusya'nın tank üretme ve tamir etme kabiliyetini etkiledi. Yaptırımlar ayrıca Ukrayna halkına hayati bir destek mesajı da gönderdi. ABD ve müttefiklerinin bu savaşı sona erdirmek için yaptırımları kullanmakta hala haklı olduğu yadsınamaz.
Yaptırımların kısıtlamaları
Yine de Biden yönetimi bu çatışmanın bir sonraki aşamasını hesaplarken, Amerikalılar yaptırımların kısıtlamalarını farkında olmalı. Putin'in savaşının bedelini ödemesini sağlamaya yönelik bu benzeri görülmemiş, kapsamlı çabayı tarihin nasıl değerlendireceğini bilmek için henüz çok erken. Bu yaptırımların önümüzdeki aylarda veya yıllarda yaratabileceği istenmeyen sonuçları da tahmin edemeyiz.
Ancak savaşın ve tetiklediği yaptırımların uzun sürebileceğine dair birçok işaret var. Bir ülkenin askeri çatışmaya girdiğinde belirli hedeflere ve bir çıkış stratejisine sahip olması akıllıcadır. Aynısı ekonomik savaş yürütmek için de geçerli. Batı; Güney Afrika, Sovyetler Birliği, Küba, Venezuela, Kuzey Kore ve İran gibi çeşitli bölgelerde, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana yaptırımları bir araç olarak kullanmayı artırdı. Yaptırımları uygulamak nispeten kolay. Askeri müdahale dışında “bir şeyler yapmak” dürtüsünü neredeyse her zaman için tatmin eder.
Yaptırımlar nadiren rejim değiştirir
Sorun şu: Yaptırımlar tarihsel olarak rejimleri değiştirmekte etkili olmadı. Diktatörlerin davranışlarını değiştirme konusundaki sicilleri ise en iyi deyişle karışık. Küba, Venezuela ve Kuzey Kore hiçbir zaman Amerikan taleplerine boyun eğmedi. Başarı öyküleri de genelde cüzi: Yaptırımlar İran'ı nükleer programı konusunda müzakere masasına getirdi ancak rejim uranyum zenginleştirme hakkını savunmaktan asla vazgeçmedi.
Yaptırımların ısırığı sonunda Güney Afrika'daki beyaz azınlık yönetiminin sona ermesine katkıda bulunsa da bu birçok faktörden sadece biriydi.
Rusya dünya finans sisteminden çıkarıldı
Yaptırımların kısıtlamalarını idrak etmek için Amerikalılar kendi ulusal deneyimlerimizi de değerlendirebilir. Arap ülkeleri 1970'lerde ABD'ye petrol ambargosu uyguladığında ABD çok acı çekti ama İsrail'i desteklemekten vazgeçmedi. Biden hükümeti tek başarı ümidi taşıyan hamleyi, yani çok taraflı yaptırımların zeminini hazırladığı için övgüyü hak ediyor. Yaptırımlardan sonra şimdiye kadar görülen en büyük etkiler yurtdışındaki milyarlarca dolarlık varlıkların dondurulması ve bazı Rus bankalarını finansal işlemler için küresel mesajlaşma sistemi olan SWIFT'den çıkarılması.
Bunun gibi hamleler Rusya'yı kısmen de olsa uluslararası finans sisteminden çıkardı. Birkaç ay önce bile düşünülemeyecek olan bu geniş kapsamlı cezalar, ABD ve diğer G7 ülkeleri arasında yeni bir işbirliği anlayışını sergiledi. Artık öncelik Ukrayna’ya yardım etmek olmalı Putin dahi bu yaptırımların “belirli sonuçlara ulaştığını” kabul etti. Ancak Rusya’ya yeni yaptırımlar tasarlamaktan ziyade Ukrayna'ya mali ve askeri teçhizatla yardım etmeye odaklanmak daha verimli olabilir. Biden hükümeti, perşembe günü açıklanan 800 milyon dolarlık askeri yardım ve 500 milyon dolarlık acil durum fonuyla bunu en azından kısmen kabul ediyor gibi görünüyor.
Avrupa’nın Rus enerji bağımlılığı
En azından Avrupa ülkelerinin şimdilik göz önünde bulundurmaya yanaştığı herhangi bir yaptırım Rusya'yı yakın zamanda dize getirmeyecek. Avrupalılar Rus petrolü ve gazına bağımlı olduğu sürece, Rusya bu ilişkiden önemli miktarda gelir elde edebilecektir. Rusya'nın talep ettiği üzere gaz teslimatlarının ruble olarak ödenip ödenmeyeceği konusundaki tartışmalar, yalnızca Avrupa ülkelerinin içinde bulundukları çıkmazın altını çiziyor.
Yatlarını kaybeden oligarkların ve kemerlerini sıkanların Kremlin üzerinde çok az etkisi var. Putin bu yaptırımlar sonrasında ortalama vatandaşlarına, Batı'nın Rusya'yı yıkmak için sözde özlemi hakkında yüksek sesle "Size söylemiştim" diyebiliyor.
G7 yaptırımları yeterli değil
G7 tarafından uygulanan yaptırımlar Rusya'yı gerçekten izole edecek mi? Hayır. Meksika, Suudi Arabistan, Güney Afrika ve en önemlisi Çin dahil olmak üzere birçok ülke Rusya ile dostane ilişkiler sürdürmeye devam ediyor.
Bu listenin İran ve İsrail'in yanı sıra ezeli rakipleri Pakistan ve Hindistan'ı da içermesi, Putin'in Güney Asya ve Orta Doğu'da bir silah tüccarı ve bir güç komisyoncusu olarak etkisini gösteriyor.
Olası ikincil yaptırımlar
ABD, ikincil yaptırımlar uygulayarak Rusya üzerindeki ekonomik bedelleri sıkılaştırabilir. Amerikalı yetkililer, Hindistan ve Çin'deki yetkililerle yaptığı görüşmelerde ve telefon konuşmalarında halihazırda tehditkar görünüyor. İkincil yaptırımlar, diğer ülkeleri ABD politikasına uymaya zorlamak için güçlü bir araç. Ancak potansiyel faydaların risklere ve maliyetlere karşı tartılması gerekir. ABD yasalarının ülke dışında uygulanması, zaman zaman Avrupalı müttefiklerde bile derin bir kızgınlığa neden olabilir. Dolayısıyla ikincil yaptırımlar, dikkatli bir şekilde ve yalnızca ortaklarla istişareden sonra kullanılmalı.
Yaptırımların riskleri
Yaptırımlar başka istenmeyen sonuçlar da doğurabilir. Ekonomi üzerindeki devlet kontrolünü sıkılaştırarak bir diktatörün iktidar üzerindeki hakimiyetini güçlendirebilirler. Özel işletmeler yaptırım fırtınasını atlatmakta zorlanabilir ancak otoriter rejimler ve devlete ait işletmeler genellikle bunları aşmanın yollarını bulur.
Yaptırımlar ayrıca diktatörlere halklarının sefaletinden sorumlu tutulacak güvenilir bir dış düşman sağlar. Yaptırımlar insanları hükümetlerine karşı ayaklanmaya zorlamaktan ziyade genellikle bir bayrak etrafında toplanmalarına neden olur. Batı, Rusya’ya 2014’teki Kırım ilhakının ardından yaptırımlar uygulandıktan sonra bağımsız bir ankete göre Rusların yüzde 71'i bunları “Rusya'yı zayıflatma ve aşağılama” girişimi olarak gördü.
Yaptırımlar savaşı başlatabilir
Rusya'nın işgali ekonomik entegrasyonun savaşın çaresi olmadığını kanıtlasa da, ekonomik izolasyonun da barış için bir reçete olmadığını hatırlamakta fayda var. Yaptırımlar genellikle savaşa alternatif olarak sayılır. Ama aynı zamanda, ABD'nin Japonya'ya uyguladığı petrol ambargosu ve Pearl Harbor saldırısından yaklaşık beş ay önce Japon varlıklarının dondurulmasında görüldüğü gibi, savaşın habercisi de olabilirler.
Yaptırımların yüzde 40’ı başarılı
Dolayısıyla yaptırımlar ekonomileri aksatabiliyor ancak Amerikalı yetkililerin görmek isteyeceği türden toptan siyasi değişiklikleri nadiren zorunlu kılıyor. Araştırmalar, yaptırımların yaklaşık yüzde 40'ının bazı anlamlı değişiklikler ürettiğini gösteriyor. Yaptırımların geri alınması için atılması gereken adımlar bildirilmeden değişimin gerçekleşmesi olası değil.
Yaptırımların geri alınma koşulları belirlenmeli
ABD'nin bu son yaptırımları geri almasının nasıl ve hangi koşullar altında uygun olacağı konusunda net bir planı olması için daha fazla neden var. Şu anda, Ukraynalıların Rusya ile doğrudan müzakere etmesine izin vermek için bu kasıtlı olarak belirsiz bırakıldı. Bu korkunç savaşta hayatları tehlikede olan Ukraynalılara saygı gösterilmesi takdire şayandır. Ancak yaptırımların hafifletilmesi için net hedefler oluşturmak ve kıstas ölçütlerini iletmek başarılı yaptırımlarda önemli faktörlerdir. Yaptırımlar sıklıkla uygulamaya kondukları hedefi başarıp başarmadığına dair bir değerlendirme yapılmadan, on yıllarca yürürlükte bırakılıyor. ABD ve müttefikleri yaptırımların neyi başarabileceği ve neyi başaramayacağı konusunda hiçbir yanılsama taşımıyorsa, Rusya üzerindeki ekonomik vidaları sıkmakta akıllıca davrandılar.
© 2022 The New York Times Company