26 Nisan 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 08.04.2022 15:29 | Son Güncelleme: 08.04.2022 15:54

Yemen’deki savaşın kısa bir tarihi

Yemen’deki savaşın ateşkes ile bitme ihtimali gündemdeyken, Ben Hubbard bölgedeki çatışmanın kısa bir tarihini sunuyor
Yemenli mülteciler. 24 Ekim 2016 (Fotoğraf: Tyler Hicks/The New York Times)
Yemenli mülteciler. 24 Ekim 2016 (Fotoğraf: Tyler Hicks/The New York Times)

Ben Hubbard / The New York Times

2014 yılında İran yörüngesindeki isyancı hareket Yemen'in başkentinin kontrolünü ele geçirdi. Suudi Arabistan aylar sonra askeri bir koalisyon yarattı ve isyancıları dağlardaki evlerine geri döndürmeyi amaçlayan bombardımana başladı. 

İşe yaramadı.

Bunun yerine, Arap Yarımadası çevresindeki küresel petrol arzı ve deniz trafiğine yönelik yeni tehditler yarattı ve Yemen şehirlerine ağır hasar veren, sayısız sivilin öldüğü bir şiddet döngüsü başladı. 

ABD’den kapsamlı askeri yardım alan Suudi Arabistan'ın zaferi, yedi yıl sonra halen belirsiz. Şimdi krallık ateşkesin peşinde. Perşembe günü açıklanan, Yemen hükümetine liderlik edecek yeni bir başkanlık konseyini destekleyerek savaştan bir çıkış yolu arıyor.

İşte; toplulukları paramparça eden, aç çocukları tükenmiş hastanelere gönderen, Birleşmiş Milletler yetkililerinin dünyanın en kötü insani krizlerinden biri olarak kabul ettiği Yemen genelinde kolera gibi hastalıkları yayan bu savaşın, kısa bir tarihi.

Yemen savaşı nasıl başladı?

Çatışma, ülkeyi ele geçirmek isteyen Husiler'in kuzeybatı ve başkent San’a’nın kontrolünü ele geçirip hükümeti Suudi Arabistan'a sürgüne göndermesiyle 2014 yılında bir iç savaş olarak başladı.

Suudi liderliğindeki koalisyon kısa sürede müdahale etti ancak koalisyonun bombardımanı sırasında Husiler olduğu yerde kaldı. Çoğu zaman siviller öldü ve zaten Arap dünyasının en fakir ülkesi olan Yemen’deki fabrikalar ve altyapı yok oldu.

Suudi Arabistan ve koalisyon ortağı Birleşik Arap Emirlikleri, Husiler’le savaşmak için çeşitli Yemenli savaş gruplarını destekledi.

Ne yanlış gitti?

Koalisyon ilk başlarda Husiler’in atalarının anavatanı olan Saada bölgesini ağır bir şekilde bombaladı. Bölgenin sakinlerini hırçınlaştı. Koalisyona sivil ve askeri hedefler arasında ayrım yapmadıklarına dair savaş suçu ithamları başladı. 

Suudi bombaları başka yerlerde düğünler de dahil olmak üzere sivillerin üzerine defalarca düştü. 2016 yılında San’a'da yüksek profilli bir cenaze törenine düzenlenen saldırıda, Yemenliler arasındaki uçurumu kapatıp savaşı sona erdirmeye yardımcı olabilecek siyasi figürler de dahil olmak üzere 100'den fazla kişi öldü.

Bu saldırılar, sivilleri öldürmek için kullanılan silahların çoğunu Suudilere satmış olan Washington'da ve diğer Batı başkentlerinde kınandı. 

Suudiler ve müttefikleri, daha iyi hedefleme sağlamak için protokolleri benimsediklerini söylediler.

Ancak sonrasında 2018'de bir okul otobüsünü bombaladılar ve çoğu okul gezisinde olan genç erkekler olmak üzere en az 44 kişiyi öldürdüler. Bu, Suudi hava kuvvetlerinin zayıf hedefleme becerilerine sahip olup olmadığı veya gerekli önlemleri almayı yeterince umursamadığı konusundaki soruları yeniden gündeme getirdi.

Bombardımanın sertliği ve Yemenlileri uluslararası yardıma bağımlı kılıp ekonomiyi aksatan ablukanın dayatılması, ülkenin bazı bölgelerinde Suudilere derinden bir öfke duyulmasına sebep oldu. Husiler'in haksız saldırganlıkla mücadele ettiği fikrine verilen destek günbegün arttı.

Sana'a Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin kıdemli araştırmacısı Abdulghani El-Iryani "Önce sivillere saldırarak onlara ahlaki üstünlük sağladılar, ardından nüfusu yoksullaştıran ekonomik yaptırımlar uygulayarak Husiler'in asker toplamasını sağladılar ve Husi güçlerine katılmayı hayatta kalmak için tek seçenek haline getirdiler" dedi.

Suudi koalisyonunun San'a'yı bombalamasından sonraki enkaz (Fotoğraf: Tyler Hicks/The New York Times)

İran nasıl karıştı?

Suudilerin bölgesel düşmanı olan İran, savaştan önce de Husiler'le bir ilişkiye sahipti ancak savaş başladıktan sonra askeri yardımını önemli ölçüde artırdı.

Suudi karşıtları için bir kazan-kazan durumu oldu.

Husiler'in çok daha zengin ve daha donanımlı bir düşmana karşı savaşmak için yardıma ihtiyacı vardı ve İran, Suudi Arabistan'ı tehdit edip krallığa doğrudan saldırmadan savunmasını zayıflatmanın yeni bir yolunu buldu.

Husiler Suudi sınırı boyunca kısa menzilli saldırırken, zamanla Suudi başkenti Riyad'a büyük balistik füzelerle saldırmaya ve krallığın derinlerindeki Suudi petrol tesislerini patlatan insansız hava araçları kullanmaya başladı.

Amerikan Girişim Enstitüsü'nden Katherine Zimmerman “Husiler'in askeri kapasitesi onlar için en büyük dönüm noktası oldu. Bölge üzerinde çok büyük bir etkiye sahip olmalarına ve Yemen'de barışın bekçileri konumuna gelmelerini sağladı” diye konuştu.  

Bu savaşın biteceği anlamına mı geliyor?

Suudi yetkililer, Husiler'le savaşmaktan başka seçeneklerinin olmadığını savundu. ABD’ye sık sık benzer bir durumda onların ne yapacağı sorusunu yöneltiyorlar. Sınırı ötesinde şiddetli bir milis toprakları ele geçirip füzeler fırlatsa, onlar da bombalamaz mıydı?

Husiler çocuk askerler kullanmak da dahil olmak üzere savaş suçları işlemekle itham ediliyor. Aynı zamanda, politikalarını sorgulayacak alan bırakmıyor ve bölgeyi demir bir yumrukla yönetiyorlar.

Yemen hükümetinin perşembe günü açıklanan ve Suudiler tarafından desteklenen yeni başkanlık konseyinin Husilerle barış görüşmelerine öncülük etmesi bekleniyor. Cumartesi günü yürürlüğe giren iki aylık bir ateşkes de müzakereler için bir açılış sağlayabilir. Her ikisi de Suudi Arabistan'ın savaştan bir çıkış yolu bulma çabalarını yoğunlaştırdığının göstergeleri.

Ancak bazı analistler Husilerin güçlerini genişlettiği, Suudi Arabistan'a çok pahalıya mal olan bu savaşı sona erdirmek isteyip istemediğini sorguluyor.

Zimmerman, “Savaş Suudiler düşmanlarına kıyasla daha maliyetli. Bu da, zengin adam olsanız bile her zaman bir sorun” diyor.

© 2022 The New York Times Company