04 Ekim 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 04.10.2024 15:42 | Son Güncelleme: 04.10.2024 15:51

Akademik ve çizer kimliğiyle tanıdığımız Levent Gönenç: İnsan yeniden insani olana yönelecek

Ankara Mülkiyeliler Birliği Sergi Salonu, yeni sezonda kapılarını Levent Gönenç’in, Ayşegül Atmaca küratörlüğünde gerçekleşecek Kent Sıkıntısı isimli karikatür ve illüstrasyon sergisi ile açıyor
Hülya Çelik
Hülya Çelik
Akademik ve çizer kimliğiyle tanıdığımız Levent Gönenç: İnsan yeniden insani olana yönelecek

2014 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı’na ‘profesör’ olarak atanan ve 2021 yılında emekli olana kadar bu görevini sürdüren Levent Gönenç’i, akademik kimliğinin yanı sıra çizer kimliğiyle de tanıyoruz. Gönenç, 1982-1990 yılları arasında Turkish Daily News gazetesinde günlük karikatürler çizdi, Zamanın Çizgili Tarihi ismiyle çizgili günlüklerini yayımladı, Yekta Kopan’ın bir öyküsünden yola çıkarak çizdiği Sarmaşık isimli grafik roman da Can Yayınları tarafından yayımlandı. Ve bunlar yalnızca buraya sığdırabildiklerim...

Gönenç’in 5 Ekim’de Mülkiyeliler Birliği Sergi Salonu’nda, Ayşegül Atmaca küratörlüğünde açılacak karikatür ve illüstrasyon sergisi Kent Sıkıntısı, sanatçının yıllar içinde biriktirdiği çizimlerini bir konsept etrafında bir araya getiriyor. Çarpık kentleşme ve iklim krizi gibi meselelerin altını çizen eserler, 11 Ekim’e dek Ankaralı sanatseverlere açık olacak. Levent Gönenç, Kent Sıkıntısı hakkındaki sorularımı yanıtladı.

Kent Sıkıntısı isimli serginiz, yıllar içinde biriken çizimlerinizden oluşuyor. Serginin ortaya çıkış hikayesini dinleyebilir miyim sizden? Çizimleriniz nasıl bir hikayeyle yerleşecek sergi mekanına?

Bu sergide görecekleriniz son zamanlarda, geleneksel malzemelerle, klasik tekniklerle yaptığım işlerden bir seçki. Dijital teknoloji geliştikçe çizerlerin çoğu çizimlerini dijital ortamda yapmaya başladı. Belli noktalarda dijital ortamın kağıt ve kaleme göre avantajları olduğu muhakkak. Bununla birlikte, dijital ortam söz konusu olduğunda ‘sanatçı-sanat eseri-izleyici’ üçgeninde bir şeyler kayboluyor; en başta da ‘samimiyet’… Bu yüzden bu sergideki işlerde, fırçamı özgürce boyaya daldırdım ve insani hatalarımı kağıt üzerinde bıraktım. Yani bu anlamda çizimler ‘mükemmel’ değil, çünkü aslında insan mükemmel değil. Dijital ortamda yapılan işler bu insani unsurları içermiyor. Oysaki samimiyet sanatın olmazsa olmazı. ‘Eski usul’ oluşturulan işler, özellikle sergi ortamında izleyici ile buluştuğunda; rastlantısal renk karışımları, kontrolden çıkan fırça darbeleri, hatta seçilen kağıdın dokusu izleyiciye geçiyor. Şimdi bir yapay zeka çılgınlığı var örneğin. Bence, zaman içerisinde insanlar köklerine dönecek; müzikte, resimde, edebiyatta ve gündelik yaşamın diğer alanlarında, insan yeniden ‘insani’ olana yönelecek. En azından ben sergide buna gayret ediyorum.

Kent Sıkıntısı isminin altında sergide neler bekliyor sanatseverleri? Çizimleriniz kentle ve kent sıkıntısıyla ilgili bizlere neler anlatıyor?

Geçmişte müzik dünyasında ‘konsept albümler’ yapılırdı. Pink Floyd’un The Dark Side of the Moon, Animals ve The Wall albümlerini örnek verebilirim. Şimdilerde bu tür albümler yapılmıyor; arka arkaya ‘single’lar çıkarılıyor, daha sonra elverirse bunlar bir araya getiriliyor. Her şey hızlı, her şey sıkıştırılmış ve kolay tüketilir olmalı. Sonuç; dağınık ve birbirinden kopuk fikir adacıkları. Çocukluğum ve gençliğim konsept albümleri dinlemekle geçti, yani ‘konsept eser’ fikriyle çok önceden tanıştım. Kent Sıkıntısı böyle bir anlayışa yaslanıyor.

İzleyiciyi; bir meseleyi farklı açılardan görmeye, anlık görsel kayıtları ortak bir fikri potada eritmeye ve o ‘an’ların öncesini ve sonrasını düşünmeye davet ediyor. Günümüzde, kent yaşamında, hemen herkesin bir sıkıntısı var. Meşguliyeti olanlar da olmayanlar da sıkılıyor. Ev gençleri evde, beyaz yakalılar plazalarda, mavi yakalılar fabrikalarda, öğrenciler okullarda sıkılıyor. Kimse yaptığı işten memnun değil, çoğu kimse başka bir hayatın hayalini kuruyor. Peki neden sıkılıyor insanlar? Çünkü her şey çok hızlı ve radikal bir biçimde değişiyor. İnsanlar ‘eskisi’ne alışmaya fırsat bulamadan ‘yenisi’ ile karşılaşıyor. Sergideki çizimler bu düşüncelerden yola çıkarak; otoriterleşen iktidarlar, eskiye özlem, kaybolan incelikler, yalnızlık, kariyer kaygıları, sokakta yaşayanlar, teknolojik esaret, iklim krizi gibi pek çok alt temanın birbirine bağlandığı ‘Kent Sıkıntısı’ konseptine ulaşıyor.

Sergi Ankara Mülkiyeliler Birliği Sergi Salonu’nda 11 Ekim’e dek görülebilecek.