İstanbul’un simge yapılarından Ayasofya, bin beş yüz yıllık tarihine rağmen hâlâ ayakta duruyor. Ancak uzmanlar, her geçen gün artan deprem riski karşısında yapının daha fazla korunması gerektiğine dikkat çekiyor. Bu kapsamda, mimar, mühendis ve sanat tarihçilerinden oluşan bir ekip tarafından kapsamlı bir restorasyon çalışması başlatıldı.
Restorasyonun başındaki isim olan mimar Hasan Fırat Diker, The Guardian’a yaptığı açıklamada, “Sadece bu yapıya değil, tüm dünya kamuoyuna karşı sorumluyuz” diyerek çalışmanın küresel önemine dikkat çekti.
Kubbe ve minareler güçlendirilecek
The Guardian’ın haberine göre, restorasyon çalışmaları kapsamında Ayasofya’nın ana kubbesini örten kurşun tabaka kaldırılacak, yarım kubbeler ile merkez kubbe arasındaki zayıf bağlantı noktaları güçlendirilecek. Ayrıca dört taşıyıcı sütun ve yer altı yapısı da detaylı şekilde incelenecek.
Hasan Fırat Diker, bu çalışmaların "Türkiye’de son yıllarda gerçekleştirilen en kapsamlı restorasyonlardan biri" olabileceğini belirtiyor. Yapılan açıklamalara göre, iç mekânda kurulacak iskeleler ziyaret akışını engellemeyecek şekilde tasarlanırken, kubbe yüzeyini yağmur ve sıcaklardan korumak için özel bir örtü kullanılacak.
Sarsıntılar hatırlatıyor: Ayasofya ne kadar dayanıklı?
Restorasyonun aciliyeti, geçtiğimiz ay İstanbul açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremle bir kez daha gündeme geldi. Diker, sarsıntının ardından yapının içini hızla kontrol ettiğini ve olası zararları incelediğini söyledi.
Türkiye’nin iki büyük fay hattı üzerinde yer alması, İstanbul gibi yoğun yerleşimli ve tarihi yapılara ev sahipliği yapan şehirlerde kaygıları artırıyor. Diker, “En kötü senaryoda bir deprem, ana kubbeyle yarım kubbeleri birleştiren kemerde çatlaklara, hatta minarenin kubbeye çarpmasına neden olabilir” uyarısında bulundu.
Gizli katmanlar ve tarihî izler açığa çıkacak
Restorasyon yalnızca yapısal güçlendirme ile sınırlı kalmayacak. Ekip, Bizans’tan Osmanlı’ya uzanan dönemlerde yapılan onarımlarla kubbe yüzeyinde oluşan tarihî katmanları da inceleyecek. Ayrıca Osmanlı dönemine ait olduğu düşünülen ve altın sarısı yüzeylerin altında kalan duvar resimlerinin de ortaya çıkarılması hedefleniyor.
Şu an için restorasyonun ne zaman tamamlanacağına dair net bir takvim bulunmasa da çalışmalar sırasında Ayasofya ziyarete açık kalacak. Diker, “Ziyaretçilerin konforunu önemsiyoruz. Restorasyon devam ederken bile gelen herkes Ayasofya’nın mümkün olduğunca büyük bir bölümünü görebilmeli” diyerek sürecin şeffaflıkla yürütüleceğini vurguladı.