Gülin Dede Tekin
Hayranı olduğumuz, dünyaya yön vermiş birçok insanın bulundukları yerlere kolay gelmediklerini, zorlu yollardan geçtiklerini bir şekilde biliyor olsak da bu hikayelerle yüzleşmek çarpıcı oluyor.
Enka Açıkhava Sahnesi’nde izleme şansı bulduğum Yıldız Kenter’in yaşamını anlatan Caniko belgeseli de bu çarpışmanın yaşandığı işlerden biri oldu benim için. Belgesel büyük ustanın, onu Türkiye’nin kutup yıldızı olarak anılmaya götüren yollarını aktarırken gücünü ve mücadeleci ruhunu gösterdiği gibi en samimi insani yanlarını, zayıflıklarını, takıntılarını, inişlerini ve çıkışlarını da ortaya koyuyor.
Yokluktan gelen hayatı, dominant annesinin ‘hayır’ına rağmen gizli gizli babasının elinden tutarak girdiği konservatuvarla kökten değişen Kenter’in çocukluğu, anneliği ya da aile hayatı bu belgeselin odak noktası değil ama. Belgesel çoğunlukla onun tiyatro kariyerine, eğitimci yanına ve yoktan var ettiği Kenter Tiyatrosu’nu ayakta tutma mücadelesine odaklanıyor.
Çok sayıda öğrencisinin anlattığı anılarıyla çizilmiş bir Yıldız Kenter’le tanışıyoruz. Kızgın, mutlu, endişeli, birçok tonlamayla seslendiği ‘Caniko’ları onun temizlik konusundaki takıntısından sağlıklı beslenmesine çok sayıda anısıyla hatırlıyorlar onu.