28 Mart 2024, Perşembe
Haber Giriş: 11.01.2023 11:28 | Son Güncelleme: 11.01.2023 11:37

Boğaziçi medeniyetini yeniden sayfalarda ‘seyreylemek’

Abdülhak Şinasi Hisar’ın eserleri Everest Yayınları sayesinde okurlarıyla tekrar buluştu. Nevi şahsına münhasır yazarın kaleminden çıkmış tüm metinlerin yeniden basılması, belki de bu yılın en sevindirici edebiyat haberlerinden biri
Boğaziçi medeniyetini yeniden sayfalarda ‘seyreylemek’

Esin Hamamcı

Belki de bugüne dek Boğaziçi’ne ve İstanbul’un bir devrinin kültür yaşamına dek en güzel satırları yazmış olan Abdülhak Şinasi Hisar; 14 Mart 1888 tarihinde, kitaplarında okurken her seferinde yeniden aşık olacağımız Boğaziçi ‘diyarında’, Muhtar Bey’in Rumelihisarı’ndaki yalısında doğmuştur. Babası Türk basın tarihinin önemli isimlerinden Mahmud Celâleddin Bey, annesi Belgrat muhafızı Selim Paşa’nın torunu Neyyir Hanım’dır. Abisi ise tiyatro ve basın tarihinde önemli çalışmalara imza atmış, yazar Selim Nüzhet Gerçek’tir. Çocuk denecek yaştan itibaren içerisinde bulunduğu kültür-sanat hayatı onun karakterini de etkilemiştir. Boğaziçi yalıları ve Çamlıca köşklerinde geçirdiği çocukluğunun, Boğaziçi Mehtapları’nda yarattığı “Boğaziçi medeniyeti”ne katkısı büyüktür. O sıralarda Rumelihisarı’nda komşusu olduğu Tevfik Fikret’ten Türkçe dersler almış, Galatasaray Lisesi’nde (Mekteb-i Sultânî) yine Tevfik Fikret, Recâizâde Mahmud Ekrem, Ahmed Hikmet Müftüoğlu gibi hocaların öğrencisi olmuştur. En yakın okul arkadaşları ise Ahmet Hâşim, Refik Halit Karay, Tahsin Nâhid, Ahmet Samim, Müfit Râtip gibi edebiyatımızın önemli isimleridir.

Paris yılları ve Yahya Kemal

Hem çocukken yaşadığı Boğaziçi hem de 1905’te gittiği Paris’te geçirdiği vakitler, Abdülhak Şinasi Hisar’ın edebiyatının kapısını geçmişe açmasına, eskiye olan özlemine değinmesine vesile olan önemli duraklardır. Hisar, Paris yıllarında Ahmet Hamdi Tanpınar’ın da hocası olan Yahya Kemal’den oldukça etkilenir. Yine Marcel Proust’tan da “geçmiş zaman” üzerine etkilendiğini okur olarak rahatlıkla hissederiz. Yahya Kemal de, Hisar için “iç alemi bu kadar güzel tasvir eden nesir bizde yazılmamıştır,” der ki, bu hususta gerçekten sayılı yazarlardan biridir. Hisar, Paris’te Prens Sabahaddin, Ali Rıza gibi Jön Türkler ile irtibat hâlindedir ve bu yıllarda Yahya Kemal Paris’te bulunmaktadır. Ancak kendisi mizaç itibariyle siyasî meselelerden uzak durmakta, daha çok kültür-sanat hayatının içine dahil olmak istemektedir. Bu etkileşimler ve kendi mizacı vasıtasıyla Hisar’ın kaleminde sizi büyüleyen, tılsımlı hissettiren, bir antikacıda dolaşıyormuş gibi geçmişin hüznünü ve sevincini yaşatan bir şey vardır. Romanlarımızda daha önce yaratılmamış -Fahim Bey, Ali Nizami Bey gibi- “tuhaf” hatta yer yer “deli” karakterleriyle sizi kendine çeker. Bunu yaparken kökünü geçmişten alır. Aynı zamanda roman geleneğimize yeni bir anlatı tekniği de getirmiştir. Onun sanatı her okurunda mutlaka bir tesir bırakır ki bunun tadını her yazarın kaleminde bulmak güçtür.

İstanbul deyince aklımıza gelen yazarlar arasında mutlaka Yahya Kemal’i, Ahmet Hamdi Tanpınar’ı, daha yakın bir zamanda ise Orhan Pamuk’u sayabiliriz fakat ilk romanı Fahim Bey ve Biz’i 50’li yaşlarında yayımlayan Hisar’ın eserlerinde İstanbul bir karakter gibidir ve onun için önemli olan da olaylar değil yarattığı karakterlerdir. Hisar’ın Boğaziçi Mehtapları’ndaki saz alemleri, Tanpınar’ın Huzur’unda Mümtaz’ın Nuran’a söylediği “Birbirimizi mi, yoksa Boğaz’ı mı seviyoruz?” cümlesi ve Orhan Pamuk’un Kara Kitap’taki “Boğaz’ın Suları Çekildiği Zaman” bölümü… Hepsi bu “Boğaziçi medeniyeti”nin bir parçasıdır. Pamuk, İstanbul: Hatıralar ve Şehir adlı kitabında Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, Yahya Kemal’in, Abdülhak Şinasi’nin, Reşad Ekrem Koçu’nun birleştiği noktanın bu “medeniyet”ten mahrum olmaları, kayıp-yitiklik ve “özlem ile acı arasında kalan duygu” olduğunu söyler. Pamuk da İstanbul ve Boğaziçi denildiğinde Hisar’dan etkilenmiştir.

Eserlerinin yeniden basılma hikayesi

Ancak Boğaziçi medeniyetini kitap sayfalarında bir resim gibi seyreylemimizi sağlayan bu özgün yazarın eserlerine stokları tükendiği ve yeni baskıları da yapılamadığı için maalesef bir süredir ulaşılamıyordu. Peki neydi bunun nedeni ve Everest Yayınları tarafından yeniden basılmalarının hikayesi nasıl gelişti?
Hilmi Kitabevi, Varlık, Ötüken Neşriyat, Can Yayınları, Bağlam Yayıncılık, Yapı Kredi Yayınları ve şimdi Everest Yayınları… Onun eserlerinin basım sürecine bakacak olursak, Ahmet Hamdi Tanpınar ekolünden Mehmet Kaplan’ın asistanlığını yapmış, öğrenciliğimde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden benim de hocam olan Prof. Dr. Abdullah Uçman’ın belirttiği üzere; Ali Nihat Tarlan’ın asistanı Mehmet Çavuşoğlu, Abdullah Uçman’dan Hisar’ın makalelerini derlemesini istiyor. Ötüken Neşriyat vasıtasıyla bütün eserlerini yayımlama işine girişiyorlar böylece. Ancak yayınevinin dağıtımını yapacak şirket Anda’da çıkan yangınla eserler okuyucusuna ulaşamıyor. Daha yakın bir zamanda ise Yapı Kredi Yayıncılık’ta yayımlanmaya başlıyor. Varisle aralarında çıkan problem sebebiyle baskıları tükenen eserler tekrar basılamıyor. Bu süreçte yine MSGSÜ’den hocam Prof. Dr. Seval Şahin ile Hisar’ın eserlerini hazırlama sürecine girdiğimizi ancak hazırlanan eserlerin basılmadığını, yayın haklarını Everest’in aldığını belirtmeliyim. Yine MSGSÜ’den bölüm arkadaşım ve eserlerin okurlarla tekrar buluşmasına vesile olan isimlerden, yayınevi editörü Sevdagül Kasap’ın belirttiği üzere bu işi nitelikli bir şekilde yürütmenin heyecanını duyuyorlar. Uzun zamandır baskısı olmayan kitapların el yakan fiyatları, Hisar ile okuru arasında bir mesafe açmıştı. Böylece bu mesafe de kalkmış oldu. Aynı zamanda varislerle yaptıkları görüşmelerde eserlerin nasıl basılacağı konusunda da uzun konuşmalar yapıyorlar ve işin en önemli noktası da burası oluyor. Sağlığında yayımlanmış eserlerinin tüm baskılarını, kitaplaşmadan önce dergi ve gazetelerde yayımlanan tefrikalarını inceleyip, kitaplaşmamış yazılarını tespit ediyorlar. Kapak tasarımlarında ise Hisar üzerindeki etkisi sebebiyle, Hoca Ali Rıza’nın resimlerini kullanmaya karar veriyorlar. Fonttan mizanpaja, kapaktan cilt tasarımına kadar titiz bir çalışma yürütüyorlar. Üç aylık bir sürede, Abdülhak Şinasi Hisar’ın sağlığında yayımlanmış roman, anı, biyografi ve antolojiden oluşan on bir kitabını hazırlıyorlar. Bunlarla birlikte yayımlanmamış metinleri, gazete ve dergilerde kalmış yazıları da hazırlık aşamasında. Tüm eserleri için eleştirel baskılar, resimli özel edisyonlar gibi çalışmalar da devam etmekte.

Yaşadığı devirde değeri anlaşılmamış, kanon dışı bırakılmış bir yazar olan Hisar’ın değerini anlamak açısından, yayınevinin attığı adım çok önemli. Hisar’ın eserlerini uzun zamandır bulmakta sorun yaşayan okurlar, yazarlar, akademisyenler, araştırmacılar, öğrenciler ve pek çok kişi için ise büyük kavuşma vakti.

Abdülhak Şinasi Hisar Seti-6 Cilt (Ciltli ve karton kapak seçenekleri ile) / Everest Yayınları / 1160 Sayfa