Son yıllarda sinema dünyası daha parçalı ve belki de daha az etkili bir hâle gelirken, Cannes Film Festivali’nin nüfuzu tam tersine giderek büyüdü.
İster gişede dünya çapında başarı hedefleyen dev bütçeli bir Hollywood aksiyon filmi olsun, ister ödül peşindeki Avrupalı bir sanat filmi, Cannes prestij kazanmak için yola çıkılacak en iyi yer haline gelmeyi başardı.
Mesela Tom Cruise, bu hafta son filmi “Görevimiz Tehlike”nin tanıtımını yapmak üzere Fransa’da kırmızı halıda smokin ve pilot gözlükleriyle yürüdü. Etkinlikte, serinin ikonik müziği canlı orkestra tarafından çalındı. Aynı mekânda üç yıl önce, “Top Gun: Maverick” filminin galasında bir savaş uçağı geçişiyle Cruise’un gelişi kutlanmıştı.
Wall Street Journal'a konuşan Paramount Pictures CEO’su Brian Robbins, Cruise’un 30 yıla yayılan sekizinci 'Görevimiz Tehlike' filmi 'Final Reckoning' için, "Bu sadece bir galadan ibaret değil. Gerçek anlamda bir sanat eseri" dedi.
Stüdyo başkanı sözlerini şöyle sürdürdü: Eğer elinizde sağlam bir iş varsa, bunu göstermek için Cannes harika bir yer.
1946’dan bu yana Fransız Rivierası’nda düzenlenen festival, esas olarak ödül sezonuna doğru ilerleyen bir tanıtım ve prömiyer döngüsünün başlangıç noktası.
Festivalin ötesinde Cannes, 140 ülkeden film alıcıları ve satıcıları için de büyük bir pazar yeri.
Tüm bunların toplamı, yalnızca sinema dünyasının nabzını tutan bir atmosfer değil, aynı zamanda Hollywood’u etkileyen temel sorunların da konuşulduğu küresel film endüstrisinin ruh hâlini belirleyen bir zemin. Ve bu yıl, tablo her zamankinden daha karmaşık görünüyor.
ABD Başkan Trump, 4 Mayıs’ta “yabancı ülkelerde üretilen” filmlere %100 gümrük vergisi getirme niyetini açıklayarak sinema ekosistemini sarstı. Bu açıklama, günümüzde filmlerin küresel ölçekte üretildiği ve dağıtıldığı düşünüldüğünde, sektörde kafa karışıklığına ve paniğe yol açtı.
Sektör, hikâyeler, yetenekler ve en çok da düşük maliyetler nedeniyle yapımcıların uzak ülkelere yöneldiği karmaşık bir küresel üretim ağına dayanıyor. Aynı zamanda, finansal dengeyi sağlamak için hayati önemde olan uluslararası gişe gelirlerine bağımlı.
Cannes'dan Oscar'a uzanan hat
Film satış şirketi FilmNation’ın kurucusu Glen Basner, “[Gümrük vergileriyle ilgili] tartışmalarda belki de gözden kaçan şey, Amerikan sinemasının hem ticari hem kültürel açıdan ülkemizin en başarılı ve istikrarlı ihracat kalemlerinden biri olmasıdır” dedi.
Basner'in sözlerinde haklılık payı var ancak bu son yıllarda başarılı olan Amerikan filmlerinin yolunun da Cannes'dan geçtiği gerçeğini değiştirmiyor.
Basner ve FilmNation ekibi, geçen yıl Cannes Film Festivali’nin büyük ödülünü kazanan Altın Palmiye sahibi Anora'nın haklarını satan ekibin başındaydı.
New York’ta bir seks işçisinin başından geçen karanlık bir masalı anlatan yönetmen Sean Baker imzalı film, yaklaşık 10 ay sonra beş Oscar kazandı; bunlar arasında en iyi film ödülü de vardı.
2024 Cannes Film Festivali’nde tanıtılan filmler, bu yıl rekor kırarak 31 Oscar adaylığı ve 9 ödül kazandı.
Kazananlar arasında, Los Angeles’ta geçen ancak Fransa’da çekilen Demi Moore’un korku filmi The Substance da yer aldı.
Letonya yapımı animasyon film Flow, ABD gişesinde yalnızca yaklaşık 5 milyon dolar hasılat elde etmesine rağmen, Pixar’ın 653 milyon dolarlık Inside Out 2’sini ve DreamWorks’ün 144 milyon dolarlık The Wild Robot’unu geride bırakarak en iyi animasyon filmi ödülünü kazandı.
Cannes’dan Oscar’a uzanan hattın güçlenmesinin olası nedenlerinden biri, ABD dışındaki Akademi üyelerinin sayısının artması.
Bu seçmen grubunun zevklerinin, her yıl yaz sonunda düzenlenen Venedik gibi festivallerde film seçen ve oylayanlarla örtüştüğü düşünülüyor. Bu da Cannes’da öne çıkan filmlerin Oscar yarışında daha avantajlı olmasına yol açıyor.
Kaynak: Gazete Oksijen