22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 18.04.2023 09:08 | Son Güncelleme: 18.04.2023 09:08

“Edebiyat, edebiyat olduğu kadar belgedir”

Sabâ Altınsay’ın yeni romanı Faili Malum, Türkiye’nin 1998 ile 2021 yılları arasına işaret ediyor ve sıradan bir cinayet üzerinden bizi hepimizinkine benzeyen bir aileyle buluşturuyor
“Edebiyat, edebiyat olduğu kadar belgedir”

Sabâ Altınsay’ın ilk romanı Kritimu-Girit’im Benim, 2004 yılında yayımlandıktan sonra Yunanca dahil birçok dile çevrilmişti. İkinci romanı Benim Hiç Suçum Yok, 2011 yılında yayımlanmış ve Saint Joseph Lisesi Yılın En İyi Romanı Ödülü’nü almıştı. Üçüncü romanı Faili Malum (Düşbaz Kitaplar) ise geçtiğimiz ay yayımlandı. Türkiye’de 1998 ile 2021 yılları arasında yaşananları bir cinayet üzerinden anlatan roman kurgusuyla dikkat çekiyor. Sonunu okura bir mektupla açıkta bırakan romanı Altınsay’la konuştuk… 

Faili Malum / Sabâ Altınsay


Faili Malum’da yaşadığımız ama aslında katlandığımız bir hayatı, daha doğrusu birçok hayatı, düzeni anlatıyorsunuz sanki… 

Doğru. Ali Haydar’dan yola çıkarsak ki bu romanın ortaya çıkışındaki temel nokta Ali Haydar’dı, onun hayatını dolaylı veya doğrudan etkileyen kişilerin, grupların, ekiplerin bıraktığı izler üst üste gelerek romanın diğer karakterlerini, olaylarını etkiliyor ve oluşturuyordu. Ancak karakterler, Ali Haydar’ın etkilerinin dışında kendi geçmişlerini, yaşadıklarını da romana taşıdılar. Böylece birbirine hem sıkı sıkıya bağlı, bir o kadar da sadece kendileri olan karakterler ortaya çıktı. Onların tanıklığıyla, içinde yaşadığımız toplumu gözlemledik.   
 
Faili Malum’u size yazdıranlar peki? 

Artık nereye baksam, neyi görsem bir metin gibi okuyorum; yazılası bir metin gibi. Ali Haydar’a baktığımda da aynı şeyi gördüm: “Burada bir roman var” duygusu. O duyguyu merkeze alıp etrafına hayatlar dokudum. Esasen roman böyle oluşmaz mı? Edebiyat, edebiyat olduğu kadar belgedir de bana göre. Işık tutar, yüzleştirir, gösterir, hatırlatır, o hayatları alır bizimkine karıştırır. Bilelim istedim, unutmayalım istedim, not düşelim istedim.
 
Postmodern bir anlatımı var romanın. Sizi buraya götüren ne oldu? 

Nihan. Onunla birlikte ben de sürüklendim, ben de savruldum. Oraya buraya çarparken postmodern dil, kendiliğinden ortaya çıktı aslında, savrulmalara eşlik etti. Romanın uzunca bir bölümü postmodern değil. Nihan’ın cinnet eşiğine gelmeye başlamasıyla dil de değişip kendi girdaplarına dalıyor. Duyguların giderek daha derine, daha derine inme ihtiyacı doğurdu o dili. Dedim ya “cinnet eşiği”.  
 
Romanın kahramanı Nihan. Yazma serüveniniz boyunca kahramanınızla nasıl bir süreç geçirdiniz? Onu yazarken, onun dilinden yazarken neler hissettiniz? 

Bazen sürekli, bazen kesik kesik, geri dönüşleri olan, kimi zaman durdurulamayan bir akıştı. Hangi birine yanayım? Ali Haydar’a mı, Nihan’a mı, Asuman’a mı, anneye-babaya mı? Fail kim? Ali Haydar? Nihan? Sahiden onlar mı? Bu yüzden Nihan’ın peşine takıldım. Gerçek faili bulmanın kapısını aralamak için. Öyle yana yana yazdım işte. Ara verip dünyaya geri döndüğüm de oldu, dönmeyip…  
 
Biri ödüllü olmak üzere üç romanınız var. Ne ifade ediyor yazmak sizin için? 

Hayatta kalmayı ifade ediyor bana. Dünyayı, hayatı ve hayatımı anlamlı kılıyorum yazarak. Kendimce tabii. Derinlere bakmayı seven biriyim ben. Yaratılışım böyle. Sanırım şairler, yazarlar böyle olurlar. Bir herkesin gördüğü “suretleri” vardır, bir de kimsenin görmediği. İkisi aynı kişide birleşir ama görevleri farklıdır. Biri bakar, anlar, hisseder; diğeri yazar. Sonra oturup hep birlikte eğlenirler. Hayat da on(lar)la eğlenir.  
 
Romanın sonunda her şeyi okura bırakmışsınız, “Son sayfa senindir,” demişsiniz…

Okura da sorumluluk vermek istedim. Madem gördü; benim gözümle gördü, tanığım oldu; öyleyse o da düşünsün istedim. Fail-i malum kim? Kim?  
“Bir bilmecem var çocuklar.  
Haydi sor! Sor!” 
 
Faili Malum / Sabâ Altınsay / Düşbaz Kitaplar / Roman / 224 Sayfa