Esin Hamamcı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Dairesi Başkanlığı’nın (İBB Miras) titiz restorasyonu sonucu Artİstanbul Feshane bu sene kente kazandırılmış ve birçok projeye ev sahipliği yapacağı duyurulmuştu. İçi oldukça büyük, 8000 metrekare olan ve kullanışlı alanıyla Haliç’i canlandıran, sadece İstanbul’a ve Türkiye’ye değil uluslararası çapta da etkinliklere ev sahipliği yapacak bir mekân… İlk sergisini 24 Haziran’da Ortadan Başlamak adıyla başlatmış, birlikteliği ve bir aradalığa vurgu yapmıştı.
17 küratör ve 154 sanatçı bir arada
Eskiden bir sanayi yapısı olan Feshane, şimdi ise yeni adıyla Artİstanbul Feshane bugünlerde, “10. Avrupa-Asya Mediations Bienali”yle ziyaretçilerle buluşmaya devam ediyor. 10. Avrupa-Asya Mediations Bienali küresel anlamda “Kavramsal Sanat ve Medya Sanatı” üretimlerinin sunulmasını amaçlıyor. 15 yıldır devam eden sergi serisi, bu zamana kadar 33 Avrupa ve 34 Asya ülkesinden 727 sanatçıya yer vermiş. Mediations Bienali, çok geniş bir coğrafyaya hitap ediyor.
Destek ve dayanışmayla sanatçı ve küratörleri ortak çalışmada buluşturuyor. Özellikle çeşitli ülkelerden ortak bir diyalog kurmak isteyen sanatçılara da alan açmış oluyor. Aynı zamanda bu vasıtayla İstanbul’da bu sene 17 küratör bir araya geliyor. 154 sanatçının resim, üçboyutlu yapıt, fotoğraf, video ve dijital yapıtları Mediations Bienali BEN BAŞKA BİR SEN, SEN BAŞKA BİR BEN sergisiyle ArtIstanbul Feshane’de birleşiyor.
Dil ve kültürü aşan ruhsal deneyim
Barışçı, yapıcı ve uzlaşmacı bir arabulucu işleviyle hareket eden bienal, hakikate, bunun bireysel ve toplumsal yaşamda getirdiği iyileştirici etkiler üzerine kurgulanıyor. Tam da bugünlerde ihtiyacımız olan birlik ve beraberlik duygusu sergiye etki etmiş. Sergiyi gezerken “arabuluculuk” kavramının eserlere de sindiğini hissedebilirsiniz. “Sanat ve Sanatın Arabulucu Gücü”, geçmişte din ve inançlar üzerinden oluşturulan “arabuluculuk” kavramını günümüz modern dünyasıyla birleştiren bir alan. Buradaki eserler 20. yüzyılda modernizmin yüceltilmiş sanat eserleri aracılığıyla ütopyaları aktarmak ve modern toplumların, bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak için sanatçıyı arabulucu olarak konumlandırdığını iddia ediyor.
İçerisinde yaşadığımız çağın temel kuralları tüketim mekanizmaları üzerine kurulu. Böyle bir zamanda sanat eseri üretmek için toplumla birlikte hareket etmek, yarı belgesel niteliğinde temsili anlatılar oluşturmak, toplumdaki değişim için ortaklaşa hareket etmek önemlidir diyor. Beral Madra, Marianne Wagner, Mehmet Lütfi Şen, Ozan Altun’un isimlerinin yer aldığı bir bildiri de bu alanda görülebiliyor. Sergiyi buradan itibaren görmeye başlarsanız, diğer eserlerle daha rahat bir bağ kurabileceğini söyleyebilirim.
Küresel dünyadaki çağdaş sanat üretiminde sanatçıları tanımak
Serginin en önemli özelliklerinden biri daha önce Türkiye’de işlerini görmediğimiz, karşılaşmadığımız sanatçılarla tanışmak olmalı. Sanatçılar açısından da daha önce tanımadıkları sanatçılarla birlikte bir sanat eseri üretmek farklı bir deneyim yaşamış. Bienalde tek küratör olmaması da küresel dünyadaki çağdaş sanat üretiminde sanatçıları tanımak, ilişkiler kurmak açısından önemli.
Projenin adımları ne kadar Nisan’da atılmaya başlasa da Türkiye’nin sınırlarındaki siyasal krizi de öngörür gibi birlikteliğin altını çiziyor. Sanat yoluyla insanlar arasındaki ilişkilerin güçlendirilebilmesi hedeflenmiş. Küratörlerden Beral Madra’nın belirttiği üzere kendisi daha önce 2007 yılında gene savaş sonrasında Saraybosna için Feshane’nin yarısında çok büyük bir sergi açmış. O zaman da yine bütün komşulardaki sanatçıları davet etmiş. Oldukça tuhaf bir rastlantı olan bu durum aynı koşulları tekrarlıyor.
Küreselleşme ve empati
Bu bienal etrafındaki birleşim barış ve huzuru, omuz omuza bir yaşamı temenni ediyor. Bu noktada sergide öne çıkan temalardan biri de empati oluyor. İnsanın ruhsal dünyasının anlaşılması için önemli olan empati, sanatçı ve izleyici arasında daha derin ve saf bir bağ kurma fırsatı da sunuyor. Post-Egzotizmin Empatisi: Çağdaş Sanat Sergisi, artık duygusal bir rezonans olmayan ancak fikirlerle, duygularla bir sanat deneyimini sunuyor. Sergide dünyanın dört bir yanından sanatçılar insani duyguları, kültürel çeşitliliklerle açıyor. Empati Zordur/ Emphaty is Hard Truth un küratörlüğünü ise Gu Zhenqing, Hongrong Lyu üstleniyor.
ArtIstanbul Feshane’deki Mediations Bienali- BEN BAŞKA BİR SEN, SEN BAŞKA BİR BEN’de en dikkat çekici eserlerden biri Leszek Tetla’nın Parallax’ı. Büyük bir apartmanın cam ve balkonlarında asılı Türk bayrağıyla ve büyük ölçekli yapısıyla parçadan bütüne tamamlayıcılığı vurguluyor. Anne Nissen & Steffen König’in Cluster/ Küme/ Slot/ Yuva 2’si mutlaka görülmesi gereken bir video enstalasyonu. Kente ilişkin bir algoritma olan Kadıköy Kaçış Yolları sergisi, semtin spesifik mimari çözümlemelerine odaklanıyor. Bunlar pasaj, sokak hatta patika olabiliyor. Ve her kısayolun, kentin her zaman insan için olduğunu hatırlatıyor. Kadıköy Kaçış Yolları, çift kanal bir video yerleştirme ve videoda yer alan kaçış noktalarını betimleyen harita ve iki resimden oluşuyor. Videoda iki kişi karşılıklı yürüyerek bu yolları deneyimliyor. Yine Nomin Bold’un ipekten ürettiği Sav Shim çalışması farklılıkların birlikteliğini ve uyumunu vurguluyor.
Bu kadar çok sanatçının bir araya gelmesi ve belki de daha önce Türkiye’ye gelmemiş sanatçıların da ArtIstanbul Feshane’de buluşması, İstanbullu sanatseverler ve gençler için ilgi çekici bir deneyim. İstanbul çevre ülkelerin çekim noktasını oluşturması açısından da önemli bir şehir. İstanbul sadece Türkiye’nin değil çevresindeki ülkelerinde tarih boyunca entelektüel emeğin taşıyıcısı bir kent.
10. Asya-Avrupa Mediations Bienali-BEN BAŞKA BİR SEN, SEN BAŞKA BİR BEN sergisini 11 Aralık tarihine dek Artİstanbul Feshane'de ziyaret edebilirsiniz.