05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 21.10.2025 10:19 | Son Güncelleme: 21.10.2025 10:59

Harper Lee’nin kayıp öyküleri 70 yıl sonra gün yüzüne çıkıyor

Harper Lee’nin ölümünden sonra New York’taki dairesinde bulunan sekiz kısa öyküsü ilk kez 'The Land of Sweet Forever' adıyla yayımlandı. Eleştirmenlere göre bu metinler, 'Bülbülü Öldürmek’in temellerini ve Lee’nin yazarlık sesini bulduğu dönemi gözler önüne seriyor
Fotoğraf: Vikipedi
Fotoğraf: Vikipedi
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Amerikan edebiyatının başyapıtlarından “Bülbülü Öldürmek” (To Kill a Mockingbird) romanının yazarı Harper Lee’nin, ölümünden sonra ortaya çıkan sekiz kısa öyküsü bugün (21 Ekim) “The Land of Sweet Forever” adlı kitapta ilk kez yayınlanıyor.

Harper Lee’nin uzun yıllar tek bir eserle tanınan edebiyat serüveni, 1960’ta yayımlanan ve Pulitzer Ödülü kazanan “Bülbülü Öldürmek” romanıyla özetleniyordu. Yazar, ölümünden kısa süre önce yayımlanan “Go Set a Watchman” (Tespih Ağacının Gölgesinde) adlı romanla tekrar gündeme gelmiş, ancak bu metin daha sonra Bülbülü Öldürmek’in erken bir taslağı olarak değerlendirilmişti.

Lee’nin 2016’da 89 yaşında ölümünden sonra New York’taki dairesinde 1950’lerde kaleme aldığı sekiz kısa öykü bulundu. Bu öyküler, “The Land of Sweet Forever” başlığı altında, Lee’nin biyografi yazarı Casey Cep’in kaleme aldığı bir önsözle birlikte bugün ilk kez yayımlanıyor.

Casey Cep, The Guardian’da yayımlanan yazısında, bu metinlerin “bir yazarın sesini aradığı dönemin izlerini taşıdığını” belirterek, Bülbülü Öldürmek’te olgunlaşacak fikirlerin ilk tohumlarının bu hikâyelerde görüldüğünü ifade etti.

“Henüz ustalığa giden yolda yazılmış ama dehanın parıltısı var”

BBC’ye konuşan yazarın yeğeni Edwin Lee Conner, hikâyeleri “Henüz ustalığa giden yolda yazılmış, ama o dehanın parıltısı var” sözleriyle tanımladı. Conner ve kuzeni Molly Lee, halaları Harper Lee’yi “mükemmel bir hikâye anlatıcısı” olarak hatırlıyor.

Molly Lee, çocukken halasının kendisine anlattığı hikâyelerin genellikle Britanyalı yazar Daphne du Maurier’den esinlendiğini anlattı:

“Bana anlattığı hikâyelerin hepsi ‘Karanlık ve fırtınalı bir geceydi…’ diye başlardı. Hep bataklıkta, sisin içinde geçen hikâyelerdi. Sanki beni karanlığın içine çekiyordu.”

Edwin Lee Conner ise halasının 1940’ların sonunda ona şarkılar söylediğini hatırlıyor: “Bana The Mikado müzikalinden şarkılar söylüyormuş, ama bunu çok sonra fark ettim. Gilbert ve Sullivan’ı çok severdi.”

New York yıllarında yazılan öyküler

Harper Lee, hukuk fakültesinden mezun olmasına bir dönem kala okulu bırakıp, yazar olma hayaliyle New York’a taşınmıştı. İşte bugün yayımlanan öykülerini de o dönemde kaleme aldı.

Bu kısa hikâyelerden bazıları, Bülbülü Öldürmek’te yer alan temaların erken biçimlerini içeriyor; bazıları ise büyük şehirde tutunmaya çalışan genç bir yazarın gözlemlerini aktarıyor. Eleştirmenler, koleksiyonun yalnızca bir yazarın olgunlaşma sürecini değil, aynı zamanda Amerikan Güneyi’nin toplumsal geçmişini de yansıttığını belirtiyor.

Maycomb’a geri dönüş: Scout’un ilk halleri

BBC’nin analizine göre, bu öykülerde Bülbülü Öldürmek hayranlarının tanıyacağı unsurlar yer alıyor. Bazı hikâyelerde Jean Louise Finch —henüz “Scout” lakabını almamış halde— karakter olarak ortaya çıkıyor.

Örneğin The Pinking Shears adlı öyküde Jean Louie adında küçük bir kız arkadaşının saçını kesip babasının öfkesini üzerine çekiyor; bu karakter daha sonra Bülbülü Öldürmek’teki güçlü Scout figürünün habercisi olarak görülüyor.

The Binoculars adlı hikâyede ise okula başlayan bir çocuğun okuma bildiği için öğretmeni tarafından azarlanması anlatılıyor — bu sahne de Lee’nin romanında neredeyse aynı biçimde karşımıza çıkıyor.

Bazı hikâyeler Monroeville’i temsil eden kurgusal kasaba Maycomb’da geçiyor. Hatta Atticus Finch karakterinin ilham kaynağı olan Lee’nin babası Amasa Coleman Lee de kısa öykülerden The Pinking Shears’ta yer alıyor.

Yazarın sesini bulduğu dönem

Yazarın akrabaları, bu öykülerin onun yazarlık sürecini anlamak açısından büyük önem taşıdığını düşünüyor. Edwin Lee Conner, bu metinleri “çıraklık dönemi öyküleri” olarak tanımlayarak, “Henüz dehasının tam ifadesi değiller ama o deha bu sayfalarda parlıyor” dedi.

Bazı hikâyelerde yer alan ırkçılıkla ilgili ifadelerin modern okur için rahatsız edici olabileceği belirtiliyor. Conner, bunun Lee’nin kendi önyargılarını sorgulama sürecinin bir parçası olduğunu düşünüyor:
“Go Set a Watchman’da olduğu gibi, o dönemde beyaz bir güneyli olarak tamamen önyargısız olmanın zorluğunu kabul ediyordu. Fakat bu, onun yazdıklarının önemini azaltmıyor.”

‘Bülbülü Öldürmek’ ve edebi miras

Bülbülü Öldürmek, 1960’ta yayımlandığında büyük yankı uyandırmış, dünya çapında 42 milyondan fazla kopya satmıştı. Roman, siyahi bir adamın yanlış tecavüz suçlamasıyla yargılanmasını iki beyaz çocuğun gözünden anlatıyordu ve Amerikan klasiklerinin arasına girmişti.

1962’deki film uyarlamasında Atticus Finch rolünü canlandıran Gregory Peck, bu performansıyla Oscar kazandı. Ancak Lee’nin 2015’te yayımlanan Go Set a Watchman adlı romanı, Atticus’un bu kez ırkçı bir figür olarak çizilmesi nedeniyle tartışmalara yol açmıştı.

Bazı çevreler, bu romanın yazarın rızası dışında yayımlandığını öne sürse de Alabama eyaletinin yaptığı soruşturma, Lee’nin yayın izninin geçerli olduğunu belirlemişti.

Yeğeni Edwin Lee Conner, The Land of Sweet Forever için bu tartışmanın geçerli olmadığını söylüyor:

“Bu karar kolaydı. Çünkü bu hikâyeleri yayımlamayı kendisi denemişti. Dolayısıyla yayımlanması onun isteğiyle de uyumlu.”

Harper Lee’nin sesi yeniden duyuluyor

BBC, Lee’nin 1964 yılında New York’taki WQXR radyosuna verdiği tek sesli röportajı da hatırlattı. Lee, orada Bülbülü Öldürmek’in başarısı karşısında yaşadığı şaşkınlığı şöyle anlatmıştı:

“Kitabın satacağını hiç beklemiyordum. Eleştirmenlerden hızlı ve merhametli bir ölüm umuyordum.”

 

2007’de ABD Başkanı George W. Bush tarafından Edebiyata Katkı Onur Madalyası ile ödüllendirilen Harper Lee, bugün hâlâ Amerikan edebiyatının en etkili figürlerinden biri olarak anılıyor.

“The Land of Sweet Forever”, yalnızca kayıp metinlerin değil, bir yazarın sesini bulma sürecinin de hikâyesini anlatıyor. Harper Lee’nin 70 yıl sonra bile yankılanan güçlü edebi sesini yeniden dünyaya duyuruyor.

Kaynak: Gazete Oksijen