İstanbul merkezli rock’n roll topluluğu The Ringo Jets üçüncü albümleri Radio Ringo ile karşımızda. Geçen sene mor ve ötesi ile birlikte sahneye çıktıkları İnönü Stadyumu konserleri, onların büyük kitleler tarafından kucaklanabileceğini de kanıtlamıştı. Türler arasında geçişler yaptıkları, İngilizce-Türkçe şarkıları bir arada barındıran, plak formatında da yayınlanacak yeni albümleri onları kariyerlerinin yeni bir dönüm noktasına hazırlıyor. Topluluğun üyeleri Tarkan Mertoğlu (gitar/vokal), Deniz Ağan (gitar/vokal), Lale Kardeş (davul/vokal) sorularımızı yanıtladı.
Her şeyin teklilerle ilerlediği bu dönemde eşine pek rastlanmayan bir büyüklükte, geçiş bölümlerini de sayarsak, 19 şarkılık bir albümle karşımızdasınız. Bu albümü hazırlarken aklınızda neler vardı?
Tarkan Mertoğlu: Pandemi dönemi de dahil olmak üzere yıllar içinde birikmiş çok fazla parçamız vardı. Aslında bir ‘double’ albüm fikrine daha yakındık. Fakat menajerimiz ve yapımcımız Can Sertoğlu’nun şarkı havuzunu bir albüm seçkisine yönelik teşvik etmesiyle bu neticeye vardık. Radio Ringo teması albüm sürecinde ortaya çıktı. Bilinçli bir seçim değildi. Albümün tamamını birlikte kaydettiğimiz Ozan Çanak, elimizdeki bu birbirinden farklı şarkıları bir potada nasıl eriteceğimizi düşünürken; “Radyo gibi aslında” deyince, gerisi kumaş söküğü gibi geldi. Dinlediğimiz tüm müzikleri işin içine kattığımız bir albüm oldu Radio Ringo. Kendi yolunu bulup harika bir şekilde yerine oturdu.
Popüler müzikte sample’ların, efektlerin, ‘beatmaker’ların baskın olduğu bir dönemdeyiz. Böyle bir anda siz safkan, eski usul bir rock’n roll anlayışına odaklanıyorsunuz. Sizi bu yolda ilerlemeye iten motivasyon nedir?
Deniz Ağan: Özel bir motivasyona ihtiyaç duymuyoruz. Halimizden mutluyuz ve böyle devam ediyoruz aslında. Asıl daha değişik bir yöne gitmeye çalışsaydık motivasyona ihtiyaç duyabilirdik. Ne dinliyorsak bizden çıkan da o oluyor. ‘Sample’ ve ‘loop’ kullanmaya da karşı değiliz. Hatta bu albümde kullandığımız yerler de var.
The Ringo Jets 2 Mayıs’ta IF Ankara, 3 Mayıs’ta IF Eskişehir’de ve 6 Mayıs’ta İstanbul Zorlu PSM’de sahnede
Dikkat çeken ilk şarkılarınızdan biri de Gezi Parkı’na gönderme yapan, 2014 tarihli Spring Of War’du. Yeni albümünüzdeki şarkıları bestelerken gündeminizde olan farklı toplumsal meseleler var mıydı?
Lale Kardeş: Spring of War’a benzer sebeplerle yaptığımız daha eski bir şarkımız olan Outburst var. Şarkıların pandemi döneminde çıkmış olanlarında belli bir tema var diyebiliriz. Hepimizin topluca yaşadığı o bireysel mutsuzluk Kayıp Günler’de, depresyonsa Tekrar’da gözlemlenebilir. Pandemi Tarkan’ı daha da acımasız vurdu ve kayıplarının ardından Last Man Standing ortaya çıktı. Fakat biz şarkılarımızın sonunu güneşe bağlamayı seviyoruz, hiçbiri umutsuz değildir. Bu şarkılar da istisna olmadı.