25 Nisan 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 01.04.2022 04:30 | Son Güncelleme: 04.04.2022 20:22

Kapadokya’nın sırları cinayeti aydınlatacak

Mistik polisiyenin ikinci sezonu Alef: Mâl-i Hülya, ilk dört bölümüyle 7 Nisan’da BluTV’de. Hikayesi Kapadokya’ya taşınan dizinin başrollerinde bu kez Taner Ölmez, Aybüke Pusat ve Hande Soral var 
Kapadokya’nın sırları cinayeti aydınlatacak

Defne Akman

Alef, Kapadokya’nın masalsı coğrafyasında, şifrelerden hareketle geçmişin ve bugünün sırlarını aydınlatan bir dedektif hikayesi. Ülkemizin en güçlü görüntü yönetmenlerinden Gökhan Tiryaki’nin ise ilk yönetmenlik deneyimi. Bu anlamda seyircileri görsel bir şölen bekliyor.

Emin Alper’in yönetmenliğini üstlendiği Kenan İmirzalıoğlu, Ahmet Mümtaz Taylan ve Melisa Sözen’in başrollerini paylaştığı dizinin ilk sezonu İstanbul’da gerçekleşen seri cinayetleri konu alıyordu. Bu sezon ise Alef yepyeni oyuncu kadrosuyla, bambaşka bir görsel ve spiritüel havada seyirciyle buluşmayı bekliyor. Ama temelde yaşanan karanlık-aydınlık çatışması, sırların ortaya çıkması ve seri cinayetler bakımından iki sezon da tematik bakımdan bağlantılı.

Babasının katilini beraber arıyorlar

Taner Ölmez babasının mesleğini sürdüren, genç komiser Çınar rolünde. Hande Soral onun aykırı kız kardeşi Su’yu canlandırıyor. Aybüke Pusat ise sorunlu bir evliliği arkasında bırakan genç bir anne. Babası Rıfat’ın esrarengiz ölümünü aydınlatmaya kararlı. 

2019 sonbaharında başlayan çekimler yaklaşık 2.5 ay sürdü. Ekip Sultansazlığı, Derinkuyu, Niğde, Aksaray gibi geceleri soğuk olan yerlerde zor şartlar altında çalıştı. Ancak çıkan sonuçtan memnunlar, bilakis koşullara birlikte göğüs germenin onlara birlik duygusunu verdiğini söylüyorlar.

Dizinin müzikleri ilk sezonda olduğu gibi Mercan Dede’ye ait. Senaryo, Itır Arda ve Avni Tuna Dilligil’in kaleminin ürünü. Dramaturji ise Mustafa Altıoklar’a emanet. Dizinin oyuncu kadrosunda yer alan diğer isimler ise şöyle: Serdar Orçin, Emel Çölgeçen, Cankat Aydos, Mehmetcan Mincinozlu, Ahsen Türkyılmaz ve Çiğdem Selışık Onat.

Dizinin ana kadrosu Taner Ölmez, Aybüke Pusat ve Hande Soral, dizi yayınlanmadan önce seyircilerin heyecanını öldürmemek için ser verip sır vermeden, canlandırdıkları karakterleri anlattılar.

Çınar teşkilatta  yalnız bir komiser

Taner Ölmez (Çınar)

• Biraz True Detective dizisini hatırlatan, mistik olayların işlendiği bir polisiye. Benzer bir metot izliyor. Ama Alef’in birinci sezonuna da çok yakın olduğunu söylemeliyim.

• Bu, bir turizm bölgesinde işlenen bir seri cinayet hikayesi. Benim canlandırdığım karakter Çınar bir komiser. Bu işin peşine düşerek orada farklı bir şey olduğunu ortaya çıkarıyor. Diğer polislerin aksine hikayede olağan dışı bir şey olduğunu fark ediyor. Bunu okuma provasında da söylemiştim, bir şehirde kısa zamanda birden fazla cinayet işleniyorsa ortalık ayağa kalkar. Hatırlıyorum, benim çocukluğumda da “Kasımpaşa Canavarı” gibi dedikodular vardı. İşte bu dizide de enteresan şeyler oluyor. Belki bu müdüre göre kapatılması gereken bir cinayet soruşturması. Ama benim karakterim durumu anlıyor ve o noktada aslında Defne’den (Aybüke Pusat) yardım alıyor. 

• Şifreleri Defne çözüyor aslında. Diğer polislerden böyle bir yardım alamıyor Çınar. Teşkilatta yalnız biri. 

• Dizide aile olarak yalnızca Su ve Çınar var. Bunlar çok didişen ama aynı zamanda birbirini çok seven bir abi-kardeş. Aslında birbirine çok benzer karakterler.

• Ben hikayeye tav oldum. Bir sürü fotoğraftan, andan oluşuyor. Bunu “Senaryoyu okuduğumda film oynadı” diye tarif ediyorum.

• Rol için aldığım ufak tefek eğitimler var ama daha öncekileri hatırlatan şeyler. Mesela daha önceden silah eğitimim vardı, onun üzerine bir ders aldım. Dövüş üzerinde çalıştım. 

• İlk sezonu sevenlerin bunu daha çok seveceklerini, sorularına yanıt alabileceklerini düşünüyorum. Ben okuldayken tarihle aram pek iyi değildi. Daha çok coğrafyayı severdim. Ama burada tarih bilinci çok önemli. Diziden önce 16’ncı yüzyıl ile ilgili bilgim de yoktu. Diğer yandan diziyi izleyen tarihçilerin de “Bak ne güzel, bunu işlemişler” diyeceğini düşünüyorum.

Dava dosyasıyla başlayan büyük aşk 

Aybüke Pusat (Defne)

• Karakterim Defne maktulün kızı. Çınar ile ilk bölümde tanışıyor. Onun yürüttüğü bir dava dosyasına yardımcı oluyor. Sonrasında da güzel bir aşk başlıyor. Aslında ortak bir hayat bağı bu. 

• Defne’nin babası sahaftı ve çok bilgili bir adamdı. Diğer yandan birçok travmatik şey yaşamış, kısır bir hayatı olan bir kadın. Babasının ölümüyle birlikte işler değişiyor. Bir noktadan sonra Çınar ile Bonnie ve Clyde gibi bir ikili oluyor. Bu ortaklık ve bilgi aktarımı ona iyi geliyor. 

• Defne’nin en sevdiğim özelliği, bildiğinin farkında olmadıklarını psikolojik gücü ve anneliğiyle ortaya çıkarabilmesi. Defne genç anne olmuş. 6 yaşında bir çocuğu var. En zorlandığım yer anneyi oynamaktı. 

• Beni dizinin senaryosu dışında en heyecanlandıran tarafı Gökhan Tiryaki oldu. Onun gözünden nasıl görüneceğini tahmin edebiliyor olduğumuz için okuduğumuzda, fotoğraf fotoğraf hepimiz ne olacağını gördük. 

• Dizide bilen kişi Defne olduğundan, bilgi benim karakterime ait olduğundan bir köprü gibiyim. Gerçek hayatta hiç bilmediğim, karşılaşmadığım şeyleri biliyor olma hali ve bu yolculuk ilginçti. Bu arada tek bir harf, tek bir uzatma ya da kısaltma bambaşka anlamlara geliyor. Onlara özellikle dikkat ettik ve üstünden geçtik. 

Gizli travmayı atlatmaya çalışıyorlar

Hande Soral (Su)

• Kız kardeşin aslında hikayenin gizemiyle ilgisi yok. Ama Su ve abisi Çınar arasında inanılmaz bir bağ var. Çünkü anne-baba yok, sadece ikisi kalmışlar. Birlikte yaşıyorlar. Ve sakladıkları bir travmaları var. O travmayı birlikte atlatmaya çalışıyorlar. İşin polisiye tarafıyla hiç ilgisi olmayan tek karakter ben olabilirim.

• Ben biraz daha abisine köstek olan, ev hayatında da zorluk çıkaran biriyim. Yaşama şekli ve dikbaşlılığı ile duygusal anlamda yani. Çatışmamızın sebebi birbirine benzer karakterler olmamız. Çınar asi bir kız kardeşle uğraşmak zorunda. 

• Canlandırdığım karakterin en sevdiğim tarafı dikbaşlı olması ve ele avuca sığmayan yanıydı. Herhangi bir zorluğunu yaşamadım. Benim kendi fiziksel zorluklarım (Hamileliğini kastediyor) vardı. O kadar uzun süre Kapadokya’da kalmadım. Orada bir setin içinde yaşıyorsunuz gibi. Doğal olarak öyle bir yer.  Gökhan Tiryaki ve tüm ekiple birlikte çalıştığım için çok memnunum.

• Seyirciler bilmedikleri birçok yeni şeyi öğrenecekler. Ben de, “Aa böyle miymiş?” diyerek “Böyle bir alet mi varmış?”, “Böyle bir bilim dalı mı varmış?” diyerek oynadım. Bunlara şaşıracaklarını düşünüyorum.