27 Kasım 2024, Çarşamba Gazete Oksijen
Haber Giriş: 29.07.2022 04:30 | Son Güncelleme: 10.11.2022 17:17

Zeytin Ağacı: Tam bitti derken yeniden başlayan hayatlar

Netflix’in yeni yerli dizisi Zeytin Ağacı ruhlarını onarmaya çalışırken yeni deneyimler yaşayan üç arkadaşı yıldız karması bir kadroyla anlatıyor  
Zeytin Ağacı: Tam bitti derken yeniden başlayan hayatlar

Hepimiz acılar çekiyor böyle büyüyor, olgunlaşıyoruz. Anne-babalarımızın, atalarımızın kaşını gözünü miras aldığımız gibi travmalarını da taşıyoruz. Netflix’in yeni yerli dizisi Zeytin Ağacı- Another Self ruhumuzun kırılan yerlerini onarırken yerine nasıl yeni deneyimler yaşayabileceğimizi anlatıyor.  Sekiz bölümlük dizinin başta Tuba Büyüküstün, Boncuk Yılmaz, Seda Bakan, Fırat Tanış olmak üzere yıldız oyunculardan oluşan bir kadrosu var. Yönetmen Burcu Alptekin senaristi Nuran Evren Şit. Bölümler 55 dakika. 

Belki de anksiyete, depresyon, korku ve bağımlılıklarımızın kökeni kuşaklar boyunca çözümlenememiş meseleler. Dünyadaki yeri ve amacını bulmak isteyen herkes bir noktada geçmişiyle yüzleşmek zorunda. İşte burada Zeytin Ağacı gibi hikayelere büyük iş düşüyor. 

Ada (Tuba Büyüküstün), Sevgi (Boncuk Yılmaz) ve Leyla (Seda Bakkan) dostlukları üniversiteye dayanan üç kadındır. Sevgi avukat, Ada başarılı bir cerrah, Leyla ise kurumsal bir işte çalışmak yerine evliliğine yoğunlaşmış bir influencer’dır. Sevgi’ye kanser teşhisi konması arkadaşlıklarında bir dönüm noktası olur. Sevgi, hastanede tedavi olmak yerine Ayvalık’ta Zaman (Fırat Tanış) adında bir adamı bulmak üzere Ayvalık’a gitmeye kararlıdır. Ada ve Leyla bu karara ilk başta şüpheyle yaklaşsalar da yine de arkadaşlarının peşinden giderler. Bu yolculuk onların hayatını baştan sona değiştirecektir.

Zeytin Ağacı bu senenin en çağdaş, yenilikçi ve tatlı yapımı. Drama ile komedi arasında gidip geliyor. Birilerini önemsemek, intikam almadan affetmek, gururunu bir kenara koyabilmek, kimsenin mükemmel olmadığını anlamak, yardımlaşma hepsi bu dizide. Yayınlandığı andan itibaren aile dizimi çalışmalarının ve dizinin sıklıkla referansta bulunduğu Mark Wollyn’in Seninle Başlamadı kitabının popülerliğinin artacağı ise muhakkak. 

Dizinin senaristi Nuran Evren Şit ve oyuncuları O2’nin sorularını cevapladı:

“Ada kaçtıklarıyla yüzleşmek zorunda…”

Tuba Büyüküstün

Tuba Büyüküstün  (Ada)

Canlandırdığınız karakter başarılı bir cerrah. Mesleğinin de etkisiyle olayları akıl yoluyla çözmeyi seçen bir kadın. Hayatta her şeyi akıl yoluyla çözebilir miyiz, yoksa bazen ruh da önemli mi? Nasıl bir denge kurulabilir?

Ben bunu ruh değil de, daha çok duygular ve kalp olarak tanımlardım. Tabi ki her şeyi akıl yolu ile çözmek mümkün değil. İnsan dediğimiz varlığın aklı da vardır, kalbi ve duyguları da. Biri diğerinden üstün değildir. Sadece akıl ile hareket edersek duyguları yok saymış oluruz, sadece duygularla hareket edersek aklı yok saymış oluruz. Varlığımızın bölünmez parçalarıdır akıl ve kalp. Birinden birini reddedip, yok saymadığımız sürece akıl ve kalp ittifakta çalışırlar. Kalbinle hisseder, aklınla uygularsın. Bu da bize bütünlüğü, dengeyi ve iyi hissetmeyi  getirir. 

İlişkilerde bazen taraflar başka kişilere yönelebilir, “sadakat” sarsılabilir. Bu konuda canlandırdığınız karakter Ada üzerinden neler söyleyeceksiniz?

Sadakat konuşulmaya başlandığı noktada biten bir şey. Her ne kadar karşı tarafın beklentisi üzerinden tanımlansa da, sadakat aslında insanın kendi içinde olan, içsel bir bağlılığın ifadesi.  Sadık olmak, bağlı olmaktır aslında ve birine ya da bir şeye bağlanabilmek için güven duygusuna ihtiyaç duyarız.

Ada’nın hayat ile olan bağında bir güven eksikliği var. Kendisini ne kadar aklı ile güçlü tutmaya çalışsa da, kendine ait olmayan bir kıyafet giymiş üstüne. Hayat bir noktada kendimizi bize yaklaştırmak için o kıyafeti çıkarmamız gereken durumları önümüze getiriyor.  Ada da hayatında başına gelen olaylardan dolayı, daha az kırılmak için akılcı olmayı seçmişken, kaçtığı şeylerle yüzleşmek zorunda kalıyor. Hem kendine hem duygularına, hem de hayata güvenme yolculuğuna çıkıyor aslında.

Kadınların arkadaş olması ve dayanışmaları neden önemli? Bunu dizideki üç arkadaş üzerinden anlatabilir misiniz?

Ada, Sevgi ve Leyla’nın üniversitede başlayan arkadaşlıkları yıllar içinde en zor zamanlarında bile onlara güç veren bir dostluğa dönüşmüş. Ada aklı, Leyla neşesi, Sevgi de daha çok duygularıyla yaşıyor. 

Üç kadının bu kadar yakın arkadaş olmasında belki de en büyük etken, hayata farklı yaklaşmaları. Birbirlerine bu farklı bakış açıları ile destek vermeleri, herkesin kendisinde olanı paylaşmaya gönüllü olması dostluklarını beslemiş. Kendilerine doğru çıktıkları bu yolculukta da en büyük zenginlikleri, birbirlerine verdikleri güven, şefkat ve anlayış. Bu hikayede çok güzel bir arkadaşlık ilişkisi izliyoruz, birbirlerine nasıl tutunduklarını, birbirlerine nasıl ilaç, deva olabildiklerine çokça şahit oluyoruz.

 “Kadının varoluş mücadelesi insanlık tarihi kadar eski…”

Boncuk Yılmaz

Boncuk Yılmaz (Sevgi)

Her bir bölümde seyircilere yastan, aydınlanmaya kadar çok farklı duygular yaşatıyorsunuz. Bu rolü canlandırırken zorlandığınız konular oldu mu? Nelerdi?

Zeytin Ağacı kendi yolunu kendi bulan bir yolculuktu. Sevgi’yle tanıştığım ilk andan itibaren, birbirimizi anlama yolculuğumuzun taşsız, topraksız olacağını düşünmüştüm. Ama bilmediğim, deneyimlemediğim duygulara sahipti Sevgi. Onu anlamaya başladıktan sonra çok zorluk çıkarmadı bana diyebilirim. Yönetmenimiz sevgili Burcu Alptekin ile hep bir ortak noktada buluşmayı başardık sanırım.

Canlandırdığınız karakter hayatında çok önemli bir dönüm noktası yaşıyor. Üzerinde Zaman’ın etkisi muhakkak ama ben kendi yaptıkları ile ilgili konuşmak istiyorum. Ne yaptığı zaman dönüşmeye başlıyor? 
Bahsettiğim yolculukta, yolunu kaybettiğini düşündüğü zamanlar Sevgi’nin dönüm noktası oluyor. Tam kaybolmak üzere olduğunu sandığında karşısına pusulalar çıkıyor. Bu pusulaların en mühimi de umut elbette. Umut ve cesaret, hayatına yenilik ve şifa olarak dönüyor. Arkadaşlarının desteği yoluna ışık oluyor. Bu ışık sayesinde kendi olma ve hayallerini gerçekleştirme hikayesi de başlamış oluyor.

Kadınların arkadaş olması ve dayanışmaları neden önemli? Bunu dizideki üç arkadaş üzerinden anlatabilir misiniz?
Kadının varoluş mücadelesi, neredeyse insanlık tarihiyle eş zamanlı diye düşünüyorum. Ve bu mücadelede, kadınların kendilerini ve birbirlerini güçlendirmekten başka seçeneği yok. Ya da bu, en güçlü seçenek diyebiliriz. Birbirimize güvenmek ve sonsuz destek olmak önceliğimiz olmalı.

Zeytin Ağacı ismiyle müsemma... Buradaki kadınlar, kökleri çok ama çok güçlü bir ağacın kırılgan dalları ve şifalı zeytinleri gibi. Ama tüm bu kırılganlıkların önündeki set, bir arada olmanın gücü. Dostluk, bu ağacın suyu güneşi aslında. Birbirlerinin sınırlarına, kızgınlıklarına, yaralarına, acizliklerine, güçlerine, umutlarına, cesaretlerine yoldaşlık yapıyorlar. Birbirlerinin gözüne bakarak görüyor, dimdik duruyorlar. Kadın, kadının kardeşidir.Kadın kadının cesaretidir. Kadın kadının umududur.Bu proje özelinden çıkıp şunu söylemek istiyorum; Canım zeytinler, hepinizi, hepimizi çok seviyorum.

“Her şeyle mücadele edebilmek için dostluk çok önemli…”

Tuba Büyüküstün - Seda Bakan

Seda Bakan (Leyla)

Canlandırdığınız karakter bir influencer. İlk bakışta çok yüzeysel görünen ardından seyircinin onunla özdeşleşerek duygusal olarak fena halde bağ kuracağı bir karakter. Nasıl ona bir oyuncu olarak derinlik kattınız? 
Bu dönemde herkes birilerini etkilemenin peşinde. Herkes influencer olmak istiyor. Açıkçası internette çok malzeme var. Bu nedenle ben de karakterle ilgili araştırma yaparken hiç zorlanmadım. Leyla’nın farkının şu olduğunu düşünüyorum. Hayatında video ve fotoğraf çekmek dışında başka şeyler yapıp hayatını idame ettirmek zorunda olduğunun çok farkında. Hayatın gerçeklerinden kaçamıyor.

İlişkilerde bazen taraflar başka kişilere yönelebilir, “sadakat” sarsılabilir. Bu konuda canlandırdığınız karakter Leyla üzerinden neler söyleyeceksiniz? 

Ben ve Leyla bu konuda farklı kutuplarız. O her şeye rağmen kocasından vazgeçmiyor. Çok fazla şans veriyor. Hayatını tamamen mükemmel gözüken ailesine adamış. Ben bunu yapabilir miydim bilmiyorum. Herkes hata yapabilir, hatalar affedilebilir elbet ama kendine saygısını da kaybetmek istemeyen birine göre fazla sabırlı geliyor bana!

Kadınların arkadaş olması ve dayanışmaları neden önemli? Bunu dizideki üç arkadaş üzerinden anlatabilir misiniz?
Bence kadın ve erkek diye ayırmak anlamsız. Dost olmak çok önemli bir konu. Bu üç kadın da yaşadıkları tüm zorluklara karşı çok büyük bir dayanışma içindeler. Hayatlarındaki tüm olumsuzluklara rağmen umut ve ilham verici yanları kendilerine her şeyle mücadele edebilecek gücü veriyor. Bunu da ancak insanın ya ailesi ya da dostu yapabilir diyorsun diziyi izleyince.

“Yarım kalmış hikayeye uygun şarkı seçtik…”

Murat Boz

Murat Boz (Toprak)

Toprak’la Ada’nın bir türlü birbirinden kopamamasının nedeni nedir sizce? 
Yarım kalmış hikayeleri var ve hala birbirlerini seviyorlar.
Dizide uzun bir süredir sahneden uzak kalmış ve hayallerini ertelemiş bir müzisyeni canlandırıyorsunuz. Ünlü ve çok sevilen bir müzisyen olarak bu role nasıl yaklaştınız? Sizi nerelerden yakaladı?
Beni yakalayan sebeplerin başında Toprak’ın müzisyen olması geliyor. Benzer süreçlerle ben de kariyerimin başında yüzleştim. Bu durum beni karaktere daha da yakınlaştırdı.

Dizide bir Duman şarkısı olan Haberin Yok Ölüyorum’u yorumluyorsunuz. Şarkı seçimi nasıl oldu? Yorumlarken nelere dikkat ettiniz? Nasıl karşılanacağını düşünüyorsunuz? 

Yönetmenimiz Burcu Alptekin ile senaryoya, Ada’nın ve Toprak’ın hikayelerine uygun şarkılar seçmeye özen gösterdik. Yorumlarken dikkat ettiğim şey senelerdir alışık olduğum okuma tarzının dışında bir okuma yapmak oldu. Toprak bir rock şarkıcısı ve stüdyo aşamasında o tarzda yorumlamaya çalıştım. Okumalardan önce de birçok rock grubunun konserlerini ve canlı performanslarını izledim, çok faydası oldu. Nasıl karşılanacak bilmiyorum ama dinleyenlerin beğeneceğine inanıyorum.

“Pozitif bilimden uzaklaşmamak lazım…”

Rıza Kocaoğlu

 

Rıza Kocaoğlu ( Tevfik Fikret / Fiko)

Tevfik Fikret ya da Fiko, cesareti ve sağlamlığı ile dikkat çeken bir genç adam. Belki de dizinin en iyimser karakteri. En azından ilk bakışta. Sizi karaktere çeken ne oldu? Rolünüzü ne tür bir yaklaşımla ele aldınız?

Karakterden ziyade senaryoda beni çeken senaryonun tamamı ve kurduğu yapı oldu. Karakterin de temiz yanını görmek, yaşamla mücadele şeklini ele almak ve böyle bir şeyin içinde yolculuk yapmak bana da iyi gelecek diye düşündüm. İlk okuduğumda beni çeken şeyler bunlar oldu.

Harika bir kastla birlikte çalıştınız. Ayvalık’ta birlikte çalışmak nasıldı?

Bunu Ayvalık’a, Cunda’ya sorun ☺ Mükemmeldi. Zaten o kadar güzeldi ki hala kopamıyoruz, birlikte güzel vakit geçirmeye devam ediyoruz. Çok güzel çalıştık birlikte, çok da güzel eğlendik. O yüzden kimi zaman çalışmayı eğlenceye, kimi zaman da eğlenceyi çalışmaya dönüştürdük.  Güzeldi.

Canlandırdığınız her bir rolle birlikte yeni bir şeyler öğreniyorsunuz. Bir dizi sona erdiğinde tahminen o dünya ile ilgili ortalama bir insandan çok daha fazlasını biliyorsunuz. Nedir fikirleriniz geleneksel olmayan iyileşme yöntemleriyle ilgili? 

Böyle bir şeyin varlığını biliyordum ancak ne olduğu hakkında çok da bilgim olmadığının farkına vardım. Genellikle böyle şeylere kapalı değilimdir ama beni içine alması çok da kolay olan şeyler değildir. Bunu deneyimlemenin gerçekten insanlara nasıl etki ettiğini kendim deneyimleyerek gördüm. Kendi köken aile açılımımda neler hissettiğimden anlayarak, bunun insanların hayatına değen bir şey olduğunu gözlemledim. Bu tarz alternatif yöntemler elbette var ancak pozitif bilimden de uzaklaşmamak gerektiğini düşünüyorum.  

“Zaman kendisine ‘guru’ dedirtmezdi…”

Fırat Tanış- Boncuk Yılmaz

Fırat Tanış (Zaman)

Siz dizinin en kilit karakterini bir guruyu canlandırıyorsunuz. Spiritüel dünya ile aranız nasıl? 

“Guru” demek ne kadar doğru bilmiyorum, Zaman kendisi için guru dedirtmezdi, gibi geliyor. Oyunculuk sanatının ruhsal - spiritüel olanla (ruhani değil) mutlak ilgisi vardır; şahsen bilimsel (maddeci) bir bakış açısına sahibim.

Zaman hem bilge, hem de içinde acılar barındıran bir insan. Gözlerindeki keder, ruhundaki süküneti performansınızda birebir görebiliyorum. İlk senaryoyu okuduğunuzda fiziksel ve ruhsal olarak onu nasıl hayal ettiniz? 

İzlediğiniz ve izleyecek olduğunuz gibi birini hayal ettim.

Zaman hikayesini tam anlamıyla öğrenmediğimiz tek karakter. El verdiği, kalplerine dokunduğu bu tayfadan sizce Zaman ne öğrendi? 

Her şeyin zamana tabi olduğunu öğrenmiş olsa gerek.

“Söylemesi kolay, yapması zor…”

Serkan Altunorak

Serkan Altunorak  (Selim)

Selim şefkatli, açık görüşlü ve medeni bir erkek olarak Türk dizileri için taptaze bir soluk getirecek muhakkak. Sizce Ada ile olan ilişkisine nasıl yaklaşıyor? 

Herkes gibi Selim de evliliğini devam ettirebilmek ve sevdiği kadını kaybetmemek için son derece ısrarcı, kararlı davranmaya çalışıyor ama zamanla o da anlıyor ki zorla güzellik olmuyor. Herkesin zaman içinde değiştiği, zamanında alınan kararların bazen eskisi gibi olamayacağı gerçeğiyle yüzleşiyor. Selim özelinde cevap verecek olursam her yolu deniyor ama o da hatalara düşüyor ve sonucuna katlanmak zorunda kalıyor. Şöyle bir gerçek var ki genç yaşta başlayan uzun süreli ilişkiler -istisnalar hariç- zamanla yerini tekrara, sıkıcılığa, tekdüzeliğe ve alışkınlığa dönüşebiliyor. İzlerken Selim-Ada ilişkisinde bu detayları tüm yönleriyle görebileceğiz.

Senaryoyu okuduğunuzda sizi en çok ne heyecanlandırdı? 

Büyük olayların ya da büyük büyük sözlerin, karakterlerin olmadığını görmek ilk okuduğumda beni mutlu eden şeylerden biri oldu. Hayatın genel akışı içinde hepimizin içinde kaldığı durumlar ve bunun çok sade bir dille anlatılması, üzerine bir de eklenen olaylar ve bu olaylara karakterlerin verdiği tepkiler derken kendimi işin içinde buluverdim. Tam da düşündüğüm gibi harika bir ekiple, her anından çok büyük zevk aldığım bir iş oldu.

Bu hikayede kendiniz ve genel anlamda insanlık adına neler öğrendiniz? Ne anlam çıkardınız?

Ne yaparsak yapalım geçmişimizden, köklerimizden onların hikayelerinden ve kendi oluşturduğumuz hikayelerden kaçamıyoruz. Kabul etsek de etmesek de doğrularımızla, hatalarımızla bu hayatı biz yaşıyoruz ve bir noktada aldığımız kararlar doğru ya da yanlış bir başkasının hayatına mutlaka temas ediyor ve bu sorumluluk bazen çok fazla olabiliyor. O sebeple içinde kaldığımız ve bir çıkış aradığımız durumlarda, önce kendimizi dürüstçe yargılayıp daha sonra diğer insan ya da insanlarla ilgilenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Söylemesi her ne kadar kolay gibi görünse de, uygulamada hepimizin zorlandığı bir mevzu olduğunu da gayet iyi biliyorum.

“Aile dizimiyle yaşadığım dönüşümü diziye taşıdım…”

NURAN EVREN ŞİT --Senarist

Seninle Başlamadı dizide sürekli referansta bulunulan bir kitap. Size nereleri ilham verdi? 
Bu kitabı yıllar önce okuduğumda, ailelerimizin ve atalarımızın bugünkü hayatımıza olan görünmez etkisini, yazarın kendi hikayesi üzerinden anlatması beni çok etkilemişti. Mark Wolynn kendi sağlık problemine bir çare aramak için dünyayı dolaşıp çeşitli tedaviler deniyor ancak sonunda eve dönüp anne ve babasıyla barıştığında sorununun kendiliğinden hal olduğunu fark ediyor. Bunun üzerine pek çok araştırma yapıp, kuşaklar arası travma aktarımı üzerine çalışan bir terapist haline geliyor. Kitapta pek çok bilimsel veriden de yola çıkması, bilim adamları ve psikanalistlerin konuya yaklaşımını ele alıp, yaşanmış hikayelerdenörnekler vermesi, anlattıklarını herkes için daha ikna edici bir hale getiriyor. Dizide Ada’nın bu kitapla olan bir nevi mücadelesini de izliyoruz, sorguladığı şeylere bu kitap vesilesiyle cevaplar almaya da çalışıyor. Bu bakış açısını anlamak ve reddetmek arasında gidip gelirken, hikâyenin içindeki bir enstrüman da bu kitap.

Hiç böyle bir aile dizimi çalışması yaptınız mı?

Evet, son 5 yıldır, aralıklarla bu çalışmalara katılıyorum. Yakın çevremde de katılanlar, merak gittikçe artıyor. Dünyanın her yerinde bu konunun eğitimlerini veren Enstitüler açıldı. Bu çalışmalar, Türkiye’de de yaygın bir şekilde yapılmaya başlandı. Ancak gerçekten yetkin, eğitimli ve deneyimli rehberlerle yola çıkılması lazım. Bu çok önemli. Ben bu konudaki eğitimini Almanya’da tamamlamış olan Sabri Salış’ın yaptığı çalışmalara katıldım, o günden sonra kendi hayatımda yaşadığım dönüşümlerle de bu konuyu bir dizide ele alma fikri oluştu. Sabri Bey, Zeytin Ağacı’nda yazım ve çekim aşamasında bu sahnelere danışmanlık yaptı.

Çok güçlü, çok çağdaş ve çok etkileyici bir hikaye bu. Ancak birçok insan gibi ailesinde de çaresiz hastalıklar olan biri olarak şunu sormadan yapamayacağım. Sevdikleri ağır hastalıklarla mücadele eden kişiler diziye nasıl yaklaşmalı? 

Ben bu diziyi babamı kanserden kaybettikten hemen sonra yazmaya başladım. Teşhisten sonra 2 ay içinde kaybettik, büyük bir şoktu bizim için. O dönemde yaşadıklarımız, hissettiklerimiz, çaresizliğimiz, çare arayışlarımız, bir hasta yakını olmak, onun için elinden bir şey gelmemesi ve insanın içine oturan o duyguyu çok yakından tanıyorum.

Dizide bahsettiğiniz Köken Aile Açılımı’na; hastalıklara bir çare, bir tedavi yöntemi olarak yaklaşmak yerine; hastalıkların ruhsal kökeni, ya da kuşaklar arası travma aktarımı gibi konularla tanışmak, hayatımızda neyi neden yaşadığımıza dair bir ipucu bulma aracı olarak bakmak bu durumları yaşayan insanlara yeni bir bakış açısı verebilir mi?

Bu düşünce bu diziyi yazma motivasyonlarımdan biriydi. Çözümsüz zannettiğimiz her şeyin dönüşme ihtimali olabilir. Kesin yargılar yerine, ihtimallere kapımızı açmak… Bu bakış açısına yaklaşmak bile çok şeyi değiştirebilir, umuda hepimizin ihtiyacı var.

Dizi tıpkı hayat gibi bir döngüyü anlattığı için bunu sormak istiyorum. Evet bir sonu var ama devamı da gelebilir gibi... Ne diyorsunuz? Bu hikaye burada sona mı erdi yoksa devamı gelebilir mi? 

Tabii ki devamı olmasını umut ederek yola çıktık. Karakterlerimizi daha pek çok macera ve keşif bekliyor. Ucu bucağı olmayan bir denizde yüzmeye devam ediyoruz, nasıl ki insan hayatında bir sorun çözüldüğü zaman, yeni sorunlarla, yeni çözümlerle tanışmamız gerekiyorsa Zeytin Ağacı’ndaki karakterler için de bu geçerli. Hele de ortaya çıkan uyumu gördükten sonra, onlar için yeni hikayeler yazma isteğim had safhada. Dilerim bu yolculuğun devamı gelir.

Dizinin İngilizce sözlü özgün müziği hakkında bilgi verebilir misiniz? Sözleri size ait...

Dizinin orijinal müziklerini yapan Özgür Buldum, jenerik için bir tema hazırlamıştı ve bu temaya İngilizce söz yazarak bir şarkı yapma niyeti olduğunu söyledi. 190 ülkede yayınlanacağı için şarkının İngilizce olması, daha çok kişiye ulaşması için çok doğru bir fikirdi bence. Dizide ne söylüyoruz, bununla uyumlu bir şarkı olması için benden katkı rica etti. Şarkı sözü daha önce yazmamıştım ama onunla konuştuktan sonra gece 3’te bu şarkının sözlerini mırıldanarak uyandım ve hemen not aldım. Özgür’le paylaştım ve çok beğendi. Sonra sözleri müzikle uyumlu hale getirmek için üzerine beraber çalıştık ve ortaya Another Self orijinal şarkısı çıktı. Selin Geçit’in yorumuyla şarkıyı ilk duyduğumda tüylerim diken diken oldu. Benim için müthiş bir heyecan ve deneyim oldu. Dilerim insanlara ulaşır, dokunur…