20 Mart 2025, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 08.03.2025 14:02 | Son Güncelleme: 08.03.2025 16:05

Trump, Euro Bölgesi’nde borç krizini mi tetikleyecek?

Trump, Euro Bölgesi’nde borç krizini mi tetikleyecek?
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Desmond Lachman

American Enterprise Institute'da kıdemli araştırmacı olan Desmond Lachman, Uluslararası Para Fonu'nun Politika Geliştirme ve İnceleme Bölümü'nün eski müdür yardımcısı ve Salomon Smith Barney'de gelişmekte olan piyasalar ekonomi stratejisti olarak görev yaptı.


ABD Başkanı Donald Trump, ikinci döneminin ilk kabine toplantısında, Avrupa Birliği'nden yapılan tüm ithalata yüzde 25 oranında kapsamlı bir gümrük vergisi getireceğini açıkladı. Ancak Trump ticaret savaşında Avrupa cephesini açmadan önce kıtanın kötü giden ekonomisini göz önünde bulundurmak gerek.

Alman ekonomisi uzun süreli bir gerileme yaşarken, İtalya ve Fransa ciddi kamu borcu sorunlarıyla boğuşuyor. Belki o zaman Trump, "Önce Amerika" gündeminin bir parçası olan gümrük vergisi eylemlerinin Avrupa çapında bir durgunluğu ve bir başka Euro Bölgesi borç krizini tetikleme riski taşıdığını kavrayabilir.

Bazıları Trump'ın Avrupa'nın kaderiyle ilgilenmediğini iddia edebilir. Ancak 2010 yılında Yunanistan'da yaşanan borç patlamasının ABD ve dünya finans piyasalarını ne kadar sarstığı göz önüne alındığında, Avrupa Birliği'nin ikinci ve üçüncü en büyük ekonomileri olan (ve Yunanistan'ınkinden kat kat büyük olan) Fransa ve İtalya'da yaşanacak benzer krizler, piyasalar ve küresel ekonomi için gerçekten yıkıcı sonuçlar doğuracaktır. Bu da Trump'ın en son ihtiyaç duyacağı şeydir. 

Almanya'nın son dönemdeki ekonomik sıkıntıları, Shakespeare'in üzüntüleri gibi, "tek tek casuslar değil, taburlar halinde geliyor." Bunlar arasında Covid ile ilgili tedarik zinciri aksaklıkları, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin neden olduğu enerji şoku, Çin'in Alman sermaye mallarına olan talebinde büyük bir yavaşlama (Çin konut piyasası balonunun çöküşünü takiben) ve özellikle otomotiv ve temiz enerji sektörlerinde Çinli firmaların artan rekabeti yer alıyor. Bu koşullar altında ve ihracatın GSYH'sinin yaklaşık %50 'sini oluşturduğu düşünüldüğünde, Almanya'nın ABD'nin ithalat tarifelerini karşılaması mümkün değildir.

Yukarıda bahsedilen şokların Alman ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerini abartmak zordur. Pandeminin başladığı 2020'den bu yana ABD ekonomisi %12 büyürken, Alman ekonomisi üretimde hiçbir büyüme yaşamadı ve hatta 2023'te henüz toparlanamadığı resesyona girdi. Şimdi de Bundesbank, Trump'ın önerdiği ithalat tarifelerinin Alman ekonomisinin 2027 yılında %1,5 oranında daralmasına neden olabileceği uyarısında bulunuyor. 

Ne yazık ki tüm işaretler Trump'ın ticaret savaşının bir sonraki hedefi olarak gözünü genelde Avrupa'ya, özelde ise Almanya'ya diktiğini gösteriyor. Çelik ve alüminyum ithalatına getirdiği %25'lik gümrük vergisinin ardından Trump, ABD'nin büyük bir bölümünü Almanya'dan ithal ettiği otomobil ve eczacılık ürünlerine de benzer vergiler getirmeyi planlıyor. Trump ayrıca Amerika'nın ticaret ortaklarını "karşılıklı" gümrük vergileriyle tehdit ederken, ABD ile büyük ikili ticaret fazlasına sahip ülkeleri hedef alma sözü verdi. 2024 yılında Almanya'nın Amerika ile ticaret fazlası 72 milyar dolara ulaşarak rekor kırdı.

Bu arada İtalya ve Fransa'nın kamu borcunun GSYH'ye oranı 2010-12 Euro Bölgesi borç krizi sırasında olduğundan daha yüksek. Bu hükümetler de sürdürülemeyecek kadar büyük bütçe açıkları verdiler, ancak kamu maliyesi sorunlarını ele alacak siyasi iradeden yoksun görünüyorlar.

Harekete geçmek için siyasi iradeye sahip olsalar bile, İtalya ve Fransa'nın kamu borçlarını sürdürülebilir bir yola sokmaları zor olacaktır. Euro kuşatmasında sıkışıp kalan bu ülkeler, kemer sıkmanın toplam talep üzerindeki daraltıcı etkisini telafi etmek üzere ihracatı veya tüketici talebini artırmak için faiz oranı veya döviz kuru politikasını kullanamazlar. Dahası, Alman ekonomisindeki önemli bir gerileme bu ülkelerin borç yüklerini azaltmalarını daha da zorlaştıracaktır çünkü ihracatlarına olan talep düşecektir.

Avrupa'nın son umudu, Trump'ın çok geç olmadan Avrupa'da bir resesyon ve borç krizini tetiklemenin Amerika'nın ekonomik çıkarlarına uygun olmadığını anlamasıdır. Yunanistan'ın borç krizinin de gösterdiği gibi, ABD finans sistemi Avrupa ekonomisine önemli ölçüde maruz kalmaktadır. Aynı zamanda, S&P 500 şirketlerinin karlarının yaklaşık %40 'ı denizaşırı operasyonlarından elde edildiği için, Euro Bölgesi’nde yaşanacak bir durgunluk Trump'ın çok sevdiği borsa için de kötü haber olacaktır.

Ancak umut bir strateji değildir, özellikle de Trump'ın agresif bir "Önce Amerika" ticaret politikasına tamamen bağlı göründüğü bir zamanda. Bunun yerine Avrupalı yetkililer kendilerini topyekûn bir ticaret savaşına hazırlamalıdır. En iyi savunma, Avrupa Merkez Bankası'nın eski başkanı Mario Draghi'nin geçtiğimiz eylül ayında bloğun rekabet gücünü yeniden tesis etmek için önerdiği cesur yapısal reformları gerçekleştirmek olacaktır.

© Project Syndicate, 2025