Sabri Ülker Vakfı’nın destekleriyle Harvard Üniversitesi bünyesinde genetik ve metabolik hastalıkların oluşmasını önlemek ve yeni tedavi stratejileri geliştirmek adına sekiz yıldır Harvard Sabri Ülker Merkezi’nde temel bilim çalışmalarını yürütülüyor. Temel hedefi en çetin ve karmaşık metabolik kontrol mekanizmalarını ortaya çıkarmak olan merkezde, 2021 yılında keşfedilen ve daha önce varlığı bilinmeyen kontrol mekanizmaları, obezite, diyabet, karaciğer hastalığı gibi metabolik hastalıklara çare bulmak adına önemli gelişmeleri hayata geçirdi.
Merkezde yapılan çalışmalar hakkında bilgi vermek için düzenlenen toplantıya Harvard Sabri Ülker Merkezi Başkanı Prof. Gökhan Hotamışlıgil, Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker ve Sabri Ülker Vakfı Genel Müdürü Begüm Mutuş katıldı. Toplantıda merkezin önümüzdeki yıllardaki hedefinin elde edilen sonuçların hayata geçişini hızlandıracak hem temel hem de uygulamaya yönelik çalışmalar üzerine odaklanmak olacağı açıklandı.
"Türk bilim insanlarına destek oluyoruz"
Harvard Üniversitesi’nde çalışmalarına başlayan Sabri Ülker Merkezi’nin açıldığı günden bu yana tüm dünyada önemli bilimsel çalışmalara imza attığını ifade eden Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker "Türk bilim insanları, artık bilim dünyasında çok önemli bir yere sahip. Genç bilim insanlarımız desteklenirse başaramayacakları şey yok. Harvard Sabri Ülker Merkezi’nde Türkiye ve diğer ülkelerdeki en iyi kurumlardan seçilen genç akademisyenlere burs ve birlikte çalışma imkanı sağlayarak, merkezimizde çeşitli projelerde görev almalarına, mesleklerini daha ileri bir boyuta taşımalarına ve buradan tüm dünyaya yayılmalarına da destek oluyoruz" dedi.
"En büyük hayalimiz"
Yıldız Holding olarak en büyük hayallerinin Türkiye’ye bağımsız bir bilim enstitüsü kazandırmak olduğunu önemsediklerini belirten Ülker, “2014 yılında Harvard Sabri Ülker Merkezi ile başlayan yolculuğumuzun Türkiye’de de yeşermesini sağlayacağız. 2024 yılında Harvard Sabri Ülker Merkezi’nin 10’uncu yılında Türkiye’de de bir bağımsız bilim enstitüsü kurmayı hedefliyoruz. Bu en büyük hayalimiz” şeklinde konuştu.
Türkiye’de mevcut mevzuata göre bilimsel enstitülerin sadece üniversite bünyesinde faaliyet gösterebildiğini ifade eden Ülker, yapılacak bazı düzenlemelerle Türkiye’nin de bilimde önemli yollar kat edebileceğini belirtti: “Mevzuatta düzenlemelere ihtiyaç var. Bilimin ülkemizde de yeşermesi için bu değişikliklere ihtiyaç var. Bağımsız araştırmaların yürütülebileceği enstitüler, ülkemizde bilimsel verimliliği artıracaktır” diye konuştu.
“Dünya çapındaki araştırmalara katkıda bulunmak”
Sabri Ülker Vakfı Genel Müdürü Begüm Mutuş ise vakfın amacının kurulduğu günden itibaren dünya çapındaki bilimsel araştırmalara katkıda bulunmak olduğunu söyledi. Mutuş "Bunu yaparken Türk bilim insanlarını ve ülkemizin genç bilim insanlarına da ilham verecek, rehberlik edecek çalışmaları desteklemek en önem verdiğimiz konuların başında geliyor. Nihai hedefimiz; dünya çapındaki bilimsel araştırmalara katkıda bulunmak” dedi.
"İnsan çalışmalarına geçilecek"
Geleceğe sağlıklı miraslar bırakmak için çalışan merkezin imza attığı önemli çalışmalarla ilgi bilgi veren Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, gelecek dönem çalışmaları ile ilgili şunları söyledi: “Evrensel bilimin bu şekilde bir paydaşı olmak hepimizi çok mutlu ediyor ve onur veriyor. Ancak tabi ki daha yolun başlangıcındayız. Gelecek dönemdeki odak noktamız ortaya çıkardığımız bu yeni temel mekanizmaları daha derinlere taşımak. En önemlisi de bu temel mekanizmalara dayalı özgün ve etkin uygulamalara geçiş sürecini mümkün olduğunca hızlandırmak. Şu an elimizde çok uzak olmayan bir gelecekte insan uygulamalarına geçmesini öngördüğümüz veriler ve bu geçişi sağlayacak ön moleküller ve müspet deliller mevcut. En büyük hayalimiz merkezimizin bilimsel ağını daha yaygın ve güçlü hale getirerek insan sağlığını ve yaşamını tehdit eden en zorlu hastalıklara küçük bile olsa olumlu bir katkıda bulunmak.”
Diyabet tedavisinde yeni umut
Harvard Sabri Ülker Merkezi’nde Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil liderliğindeki araştırma ekibi; 2021 yılında, metabolizmanın düzenlenmesine yardımcı olan ve hem tip 1 hem de tip 2 diyabetin iyileşmesinde önemli bir rol oynayan FABKIN hormonunu keşfetti. Araştırmacı Dr. Kacey Prentice’in önemli katkıları ile tamamlanan ve Aralık 2021'de Nature'da yayınlanan makale, vücudun yağ hücrelerinden salgılanan FABKIN'in kan seviyelerinin, tip 1 veya tip 2 diyabetli farelerde ve insan deneklerde anormal derecede yüksek olduğunu gösterdi. Genetik ve biyokimyasal çalışmalar, FABKIN hormonuna yönelik tedavi yöntemlerinin klinik öncesi modellerde diyabet tedavisinde çok umut verici olumlu etkilere sahip olduğunu ortaya çıkardı ve insan uygulamaları için geçiş sürecini başlattı.
İnsülin direncine yol açan yeni bir mekanizma bulundu
Araştırma ekibinin 2021’deki bir diğer keşfi; obezitede yağ dokusunun neden olduğu inflamasyonu etkileyen ve insülin direncine yol açan yeni bir mekanizmanın bulunması oldu. Hotamışlıgil’in ekibi; adiposit adı verilen ve vücudumuzda yağ depolayan hücrelerdeki kalsiyum salgılayan kanalların kronik inflamasyondaki etkisi ve obezite ile ilişkili metabolik komplikasyonlara karşı yeni tedaviler sunabileceğini gösteren bir çalışma yürüttü. Harvard Sabri Ülker Merkezi’ndeki araştırmacılardan Ekin Güney, Ana Paula Arruda ve Güneş Parlakgül liderliğindeki çalışma grubu, yıllardır cevabı bulunamayan “Obezite demetaflamasyonu ne tetikler ve nasıl yayılır?” sorusuna dair çok önemli yanıtlar sundu. Merkezde daha önce yapılan ve hücre içi kalsiyum trafiğinin metabolizmadaki önemini gösteren çalışmalar ile birlikte, metabolik bozuklukların düzeltilebilmesi, sistemik insülin direnci, glikoz metabolizması bozuklukları ve inflamatuar stresi engellemek için etkin yöntemler ortaya çıkarılmış oldu.
Moleküler mimari bozuklukların tamiratı mümkün
Sabri Ülker Merkezi araştırmacıları, Güneş Parlakgül ve Ana Paula Arruda’nın öncülük ettiği ve metabolizmanın kontrolünde yepyeni bir kavram ortaya koyan bir başka çalışmada, 9 Mart 2022’de Nature dergisinde yayımlandı. Bu çalışmada, hücre içi moleküler yapıların organizasyonunun bir hücrenin metabolik faaliyetlerinde hem sağlık hem de hastalıkta önemli rol oynadığını ve bu moleküler mimari bozuklukların tamiratının mümkün olduğunu ortaya çıkardı. Bu çalışmanın bir önemli özelliği de karaciğer dokusunun şimdiye dek en yüksek hacim ve çözünürlükte görüntülenmesi ve ortaya çıkan bu veri tabanının daha pek çok araştırma grubuna ve yeni soruların çözümüne imkân sağlaması.
23 bilim insanı çalışıyor
Bilim dünyasında önemli çalışmalar imza atılan merkezde farklı ülkelerden 5’i Türk olmak üzere 23 bilim insanı görev alıyor ve 10 farklı proje yürütülüyor.