Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, 2019 yılında Türkiye’de 5 bin 765 organ nakli gerçekleşirken, bu sayı 2020 yılında 3 bin 853’e düştü. Bu düşüşün temel sebebi ise Covid-19. Pandeminin organ nakilleri üzerindeki etkisi Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada gözlemleniyor. Öyle ki, Bağış ve Nakil Küresel Gözlemevi’ne (GODT) göre, 2019 yılında tüm dünyada 153 bin 863 organ nakli gerçekleşirken, 2020’de 129 bin 681’e indi. Pandeminin etkisinin hafiflemesiyle dünyada ve ülkemizde nakillerde tekrar artış görülmeye başlandı. Dünyada 2022 yılı sonunda 157 bin 494,ülkemizde de 5 bin 269 organ nakline çıktık. Fakat tam yeniden ivme kazandığımız sıralar Türkiye 2023 yılında bir düşüş daha yaşadı. 2023’ü tamamlamaya yaklaşırken, şu ana kadar 4 bin 434 nakle gelebildik. Bu düşüşte ise şubat depremleri etkili oldu. Bütün bu sebepler sonucunda organ bağışları ve nakillerinde Türkiye yıl be yıl gösterdiği gelişmeyi kaybetti.
Covid sonrası 10 yıl geriye gittik
Organ Nakli Koordinatörleri Derneği Başkanı Nilgün Bilal Covid öncesi, beyin ölümü olan kişilerde organ bağışlama oranı yüzde 27 iken, Covid sonrası bu oranın yüzde 16’ya düştüğünü anlatıyor: “Önceden beyin ölümü gerçekleşmiş yakını bulanan nerdeyse her 4 aileden biri bağış yapıyordu. Şimdi her 6 aileden biri yapıyor. Her bağıştan en az 7-8 kişinin organ nakli olacağını düşünürsek, yaklaşık yüzde 10’luk bir düşüşün bile ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz. 2010-2020 arasındaki 10 yılda, yoğun bakım servisi ve halka verilen eğitimlerle bağışlar her yıl birkaç puan arttı. Sağlık Bakanlığı’na bağlı ulusal koordinasyon sistemi iyi işledi, insanlar bilinçlendi. Fakat Covid’in sonuna geldiğimizde 2010 rakamına geri düştük. Yani Covid bizi organ bağışlama oranında 10 yıl geriye götürdü.”
Beyin ölümü vakalarının çoğu temaslıydı
Bilal’e Covid sonrası yaşanan bu düşüşün sebeplerini sorduğumuzda, “En önemli sebep yoğun bakımların tamamen pandemiye ayrılması. Beyin ölümü tanısı koyabileceğimiz hastaların büyük çoğunluğu ya Covid’liydi ya da temaslıydı. Temaslı bir kişinin organ bağışı gerçekleşemez. Bir yandan da, normalde travma yoğun bakımlarında, beyin kanaması geçiren, kaza sonucu kafa travması yaşayan veya beyin tümörü gibi vakalardan beyin ölümü tespiti yapıyor, organ bağışı talep ediyoruz. Pandemide kısıtlamalar sebebiyle daha az trafik kazası ve travma vakaları gelmeye başladı. Bunun da etkisi oldu” yanıtını aldık.
Geçtiğimiz günlerde Organ Nakli Koordinatörleri Derneği 3-9 Kasım tarihleri arasında kutlanan Organ ve Doku Bağışı Haftası kapsamında, ‘İzin Ver, Yaşasın’ kampanyasıyla Türkiye’nin en büyük iyilik hareketini başlattı. 3 Kasım’da ONKOD ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleşen buluşmada, pandemi gibi sarsıcı süreçlerin de etkisiyle ülkemizde kadaverik (kadavradan nakil) donör sayılarının 234’e kadar düştüğü açıklandı.
Depremle bağışlar 3 ay durduruldu 2021-2022 yıllarında pandeminin etkisini hafiflemesiyle küçük artışlar gördüklerini anlatan Bilal, bu sefer de depremin bağışları sekteye uğrattığını söylüyor: “Düşüş hızlı olsa da artışlar yavaş olur. Yoğun bakımlar Covid’den arınmaya başlamıştı. Ayrıca potansiyel vakalarda hastayı kendi halinde ölüme bırakmak yerine beyin ölümü tanısı koyup ‘organları başkasına faydalı olabilir' tespitini yapmak da emek istiyor. Salgın hafifleyince yeniden atlanmadan beyin ölümü tanıları konuyordu ki, bu sefer de deprem felaketiyle karşı karşıya geldik. Bakanlık 3 aylığına organ bağışlarını durdurdu. Çünkü o süreçte kimsesiz bir şekilde, tanımadığı hastanede hatta tanımadığı şehirlerde hayatını kaybeden insanlar oldu, böyle bir ortamda etik ihlal olmaması adına bağış sisteminin durdurulması gerekiyordu.”
Bekleme listesi değişiklik göstermez
Bütün bunların sonucunda organ bağışında yakaladıkları ivmeyi kaybettiklerini ifade eden Bilal,
“Düşüş en çok kalp ve akciğer nakillerine yansıdı. Türkiye’de şu an 23-24 bin arası böbrek bekleyen, 2 bin civarı karaciğer, bin civarı kalp, 150’ye yakın da akciğer bekleyen hasta var. Bağışlardaki düşüş bekleme listesine pek yansımaz. Bunun sebebi, karaciğer, kalp, akciğer listesinde beklemede olan hastaların büyük çoğunluğunun hayatını kaybetmesi. Böbrek bekleyen hastalar ise yakınlarından nakil alabiliyor ya da diyalize bağlı yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Yani bekleme listesinde oranlar sabit kalıyor, fakat listedeki isimler değişiyor. Birileri hayatını kaybediyor, yeni hastalar listeye giriyor” diye konuştu.
Farklı ülkelerden nakil için geliyorlar
Nilgün Bilal’e Organ Bağışı ve Nakli Uluslararası Kayıt Kuruluşu’nun (İRODAT) 2021 yılını analiz eden verilerine göre dünyada canlı donör oranında 71 ülkeden nasıl 1.sıraya yerleştiğimizi de sorduk. Bilal’den aldığımız yanıt, “Verilere göre, hayatını kaybeden donörlerin oranında da 71 ülkeden 49. sıradayız. Türkiye’de nakillerin yüzde 85’i canlı donörlerden gerçekleşiyor. Halbuki tam tersi, yüzde 85 oranında kadavralardan bağış alabilseydik, canlı vericilere ihtiyacımız bu kadar olmazdı. Yeterince kadavra bağışı olmayınca, insanlar 2 tane böbrek ve karaciğerinden birini yakınlarına veriyor. Burda toplumumuzun sosyokültürel özellikleri, aile bağlarının kuvvetli oluşu devreye giriyor. Kardeşler, halalar, teyzeler çekinmeden yakınları için bağış yapıyorlar. Ayrıca, sağlık sistemimizin gelişmiş olması ve organını bağışlayan bireyin başarılı ameliyatlar sebebiyle hiçbir sağlık sıkıntısı çekmeden hayatını devam ettirişi de etkili. Hatta, Türkiye’ye dünyanın farklı ülkelerinden organ nakli olmak üzere donörüyle birlikte gelen birçok hasta bulunuyor” şeklinde oldu.