Geçtiğimiz ay Bodrum Deniz Müzesi’nde, Deniz Ülkesi başlığıyla bir sergi açıldı. Bodrum Belediyesi Kültür A.Ş. bünyesinde faaliyet gösteren müze, Halikarnas Balıkçısı’nın “Merhaba”sı eşliğinde küresel bir dostluk ve barış çağrısında bulunuyor.
Bodrum Belediyesi Kültür Sanat Eğitim Spor Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ve bünyesinde faaliyet gösteren Bodrum Deniz Müzesi çalışmalarıyla, Halikarnas Balıkçısı'nın doğum günü olan 17 Nisan, 2022 yılında “Merhaba Günü” ilan edilir. Bu yıl aynı tarihte açılan Deniz Ülkesi sergisinde İstanbul, Londra, Lizbon, Zürih, Nisiros, Bakü ve Bodrum’da yaşayan sanatçıların yapıtları yer alıyor. Müzenin koleksiyonuna sızan yapıtlar birbirleriyle diyaloğa girerken izleyicinin de biriktirdiği sözlere de sızmayı deniyor.
Küratörlüğünü Canan Cürgen Gültaş, Elvan Erdin ve Züleyha Altıntaş’ın yaptığı sergide Ahmet Sarı, Ariane Severin, Banu Birecikligil, Başak Kaptan Şiray, Canan Cürgen Gültaş, Ebru Nakamura, Elvan Erdin, Evrim Kavcar, Genco Gülan, Gözde Mimiko Türkkan, Gülşah Bayraktar, Kıymet Daştan, Kemal Tufan, Lee Garcia, Okay Özkan, Özge Topçu, Samantha Louise Emery, Seda Hepsev, Sibel Horada, Şenay Ulusoy, Volkan Aslan ve Züleyha Altıntaş’ın yapıtları yer alıyor. Sanatçılar birbilerine, müzeye ve denize Orhan Veli Kanık’ın şu mısralarıyla bağlanıyor: “.../Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol / Git gidebildiğin yere.”
Hayatla iç içe olan alternatif sanat mekânları yaratmak
Serginin küratörleri Bodrum ve İstanbul’da yaşayan, sanatın yaratıcı ve dönüştürücü gücüne inanan, sanat ve müzebilim alanında deneyimli ve birikimli bir güncel sanat grubu. Amaçları, sanatı alışılageldik galeri mekânlarından taşırıp, gündelik hayatla iç içe olan alternatif sanat mekânları yaratarak izleyiciyi bu yeni mekânlarda buluşturmak, Bodrum’un çağdaş sanat yaşamına katkı sunmak. Yenilikçi bir bakış açısıyla sergi temaları oluştururken kâr amacı gütmeyen bir inisiyatif alarak sanatçılara eşit fırsatlar yaratmak, izleyiciyi sanatçılarla buluşturmak ve sanatı toplumsal hayatın bir parçası hâline getirmek ise bir diğer hedefleri. Bugüne kadar farklı disiplinlerden sanatçılarla küratöryel işbirlikleri geliştirerek Bodrum’da iki sergi gerçekleştirmişler. Ayşe Teyze isimli ilk grup sergilerinde 22 sanatçının katılımı ile Dağbelen Köyü’ndeki tipik bir kerpiç köy evinde izleyici ile buluşturmuşlar. Toplumsal ve öznel belleğimizdeki Ayşe Teyze çağrışımlarına odaklandıkları sergiyi kadın emeğini görünür kılma çabasıyla kurgulamışlar.
Deniz Ülkesi sergisinde de küratörler, Bodrum Deniz Müzesi’nin biriktirdikleri, Bodrum’ın hafızası ve sanatçıların deniz ile kurdukları bağ vasıtasıyla bu sergiyi kurgulamışlar.
Orhan Veli’nin mısraları ve Halikarnas Balıkçısı’nı buluşturan deniz bir ülke olmuş ve müzeye yerleşmiş. Sanatçılar müzeye, Orhan Veli’ye ve Cevat Şakir’e dokunarak sızmışlar denize ve Bodrum’a…
Deniz kabukları resme, yosunlar heykele, sandal şiire, şair sanatçıya dolanıyor
Doğal malzemeler, denizin getirdikleri, kumaşlar, desenler, çizgiler, dalgalar, rüzgâr,bulutlar ve daha nicesi. Deniz kabukları resme, yosunlar heykele, sandal şiire, şair sanatçıya dolanıyor bu sergide.
Bu yaz Bodrum’ yolunuz düşerse eğer ülkemizin ilk ve tek özel denizcilik müzesi olan Bodrum Deniz Müzesi’ne uğramdan dönmeyin. Hem müzeyi hem de yapıtları aynı anda deneyimlemeyi sağlayan sergi, Bodrum’a başka türlü bakmak için bir deniz dolusu metafor sunuyor. Zira gerçekler Bodrum’un kıyılarını, tepelerini denizini ve suyunu talan edip ilk mavi yolculukları iyice denizin dibine gömerken yalnızca şiirler kalıyor geçmişe sarılmak için.
Cevat Şakir, Bodrum’a bakar, onu sever, okşar. Deniz ülkesidir sürgün için vardığı yer. Yazıyı onun sözleriyle tamamlamalı. Benan Kapucu’nun Açık Radyo’da Sesli Doğa Tarihi Müzesi programlarının kaydını dinlerken okudum bu alıntıyı. Şöyle anlatıyor balıkçı Bodrum ile ilk göz göze gelişini: ““Yolun her dönemecinde manzara değişiyordu; işte sazlık bataklık Varvil ovası. Köylülere göre bu yerin kemikli sivrisinekleri bile varmış. Geceleyin hızla taban tepildikçe insanın yüzüne iri yağmur damlaları çarpıyormuş gibi sivrisinekler yağarmış; kulaklarda da sert sert çınlar gibi ardı arkası kesilmeyen bir vızıltı. Biraz ötede bir zeytinlik… Sağanak, okşayan tatlı bir avuç gibi yaprakları sıvazlayınca gümüşi bir hare yürütüyor, füüü … üüü diye ılık bir yelpazeleyiş işitiliyordu. İşte Ekinambarı Köyü. Sonra birden manzara görkemli oluverdi. Çamlık, Akarsu, Sarısu, sonra yine dağ, bir köy; köylü kadınlar karpuz kavun kesmekte; kara ve ak üzüm, çövenotu (öyle bol ki yeryüzünü helvaya çevirebilir), dünyada soyu tükenmiş yalnız buralarda kalmış ademotu (madragor), kösele gibi sert yapraklı kurtotu, ılgın, sandal ağacı, renk renk hayıtlar, ay ışığında yaprakları mavi mavi çakan yabani sakız, karabaş, laden, adaçayı, yaban nanesi, kekik, çetinlik kırlalesi, çobançantası, civanperçemi, kardelen, gelincik papatya, gülhatmi, yabani hanımeli, çan çiçeği, kandilli sümbül, çayır güzeli, kadın tuzluğu, haseki küpesi, mersin. Daha sayayım mı Bunlar yüzde biri bile değildi yahu!”
Şimdi Bodrum’u nasıl dinliyoruz oysa nasıl başlamıştı şairin gözlerinde mavi….
Sergiyi 30 Haziran’a dek Bodrum Deniz Müzesi’nde ziyaret edebilirsiniz.