Esin Hamamcı
Türk sanayisinin öncü şirketlerinden SANKO Holding 120. yılında başarı hikâyesini doğduğu topraklar Gaziantep’teki Sahre sergisiyle kutladı. 8 Kasım’da tarihi Pürsefa Hanı’nda başlayan serginin açılışına Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Hakan Aslansoy, SANKO Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Güner Dağlı gibi önemli isimlerle iş adamları da katıldı. Serginin küratörlüğünü ise Ayça Okay üstlendi.
Tekstil, enerji, inşaat gibi pek çok farklı sektörlerde faaliyet gösteren SANKO Holding’in 120 yıllık hikayesi bir sergiyle taçlandırılırken “6 gün çalış 1 gün dinlen” bakış açısıyla şekillenen Sahre geleneğinden ilham alıyor. Fırat Engin, Leyla Emadi, Nergiz Yeşil, Hakan Yılmaz, Jennifer İpekel ve Murat Germen gibi sanatçıların birbirleriyle diyalog halindeki eserleri geçmişle geleceği bir arada sunuyor. Dijital sanat eseriyle kırkyama gibi geleneksel teknikler bir arada kullanılarak hem Antep’in hem de bölgenin zengin üretimlerini aile, gelenek, bağlılık gibi kavramlar çerçevesinde vurguluyor. Sahre’nin detaylarını küratör Ayça Okay’dan dinledik.
Sahre’nin hikayesi nasıl başladı?
Bir süredir SANKO Holding’in kültür ve sanat alanındaki çalışmalarını tek çatı altında topladığı yeni bir platformu geliştirmek üzere holdingin kurumsal iletişim ekibi ile çalışmalar yürütüyoruz. Bundan 120 yıl önce tohumları atılan köklü endüstri kuruluşunun gelişimi de ülkemizin modern ulus inşa sürecinin Anadolu’daki yansımalarına dair bir arşiv niteliğinde denilebilir. Bu vesile ile 120 yıllık hikâyeyi onurlandırmak üzere yola çıktık ve yereldeki değerleri evrensel temalarla buluşturmak üzere çağdaş sanatçılar ile güç birliği yaptık. Sahre kavramı Gaziantep bölgesinde geçmişten günümüze istikrar ile sürdürülen bir etkinlik. Antep halkının 6 gün çalış ve 1 gün dinlen bakış açısı ile şölen ve dinlence olarak bir aradalık, buluşma ve çeşitli paylaşımlarda bulunmayı temsil eden bu gelenekten ilham aldık. SANKO’nun 120 yıla yayılan kuşaklararası değer transferi, kolektif üretim, gelecek nesillerin yaşam kalitesini gözeten yaratıcı üretim metotları ve teknolojik gelişim gibi değerlerinden beslenen sanatsal ifade biçimini endüstrinin imkanlarıyla buluşturan bir sergi tasarladık.
Kökenlerini Gaziantep’in “Sahre” geleneğinden alan sergi gelenek, aile ilişkileri ve yapısı gibi konulara değiniyor. Bu geleneği anlatmak ve sergiyle nasıl ilişkilendiğinden bahsetmek ister misiniz?
Sahre aslında merkez veya çevre fark etmeksizin hepimizin hayatında yer edinen bir etkinlik. Çünkü hepimiz yaşamı kutlamayı kendimizce yapmaya çalışıyoruz. Ancak söz konusu Gaziantep olduğunda daha katmanlı bir yapıda karşımıza çıkıyor. Gündelik hayat telaşımızın dışına çıkıp kendimizi ve çevremizde olup biteni analiz etmek, daha güçlü değerler etrafında üretimlerimizi şekillendirmek ve fayda sağlamak üzere başka insanlarla bir araya gelip paylaşımlarda bulunmak sahrenin doğasında var. Bunu bölgede çeşitli sebeplerle organize edilen esnaf sahrelerinden de anlayabiliriz. Nesillerdir devam eden bu gelenek kimi zaman esnafların dertlerini paylaştığı birer toplantı kimi zaman ise kırsalda keyifli bir şölen olarak ortak paylaşım alanı olarak karşımıza çıkıyor.

Sergide hangi sanatçıların hangi türlerinden kaç eserini izleyebiliyoruz?
Sahre’de SANKO Holding’in varlık gösterdiği farklı sektörlerdeki üretim biçimleri ile davet ettiğimiz sanatçılarımızın ifadelerini kesiştirdiğimiz yaratıcı alanlar oluşturuyoruz. Genel Yönetim Kadrolarından mühendisler, İSG uzmanlarından üretim bandı başındaki sorumlu personellere kadar herkesin dahil olduğu ve sanatçılarımızın fikir ve yorumlarının hayata geçmesine destek olduğu bir süreç tasarladık. Makine ve endüstri estetiği üzerine yoğunlaşan pratiği ile Murat Germen holding üretim tesislerini lensinden yorumlarken SANKO Holding çalışanlarının katıldığı atölye çalışması ile kolektif bir projeye dönüştürdü. Leyla Emadi, beton ve kökleri iç içe kullanarak aile bağlarını, kuşaklararası güç birliğini yücelten bir çalışma sunuyor. Fırat Engin, neon tipografi ile sahre geleneğine atıfta bulunan “Rafık”, “Hasbihal”, “Elden Ele”, “Vuslat” sözcüklerini eserine taşıyor. Jennifer İpekel, geri dönüşümlü kumaşlar ve batik, dikiş ve kırkyama gibi geleneksel tekniklerle bölgenin efsane/destan, gelenek ve öğretilerini soyut bir biçimde yeniden canlandırıyor. Nergiz Yeşil, bio sanat çalışmalarıyla doğa ve sürdürülebilirliği bir araya getiriyor. Hakan Yılmaz, ilmek ve düğüm metaforlarıyla SANKO'nun tarihini dijital bir deneyim alanında sunuyor. Yılmaz’ın çalışması, holdingin istikrarlı büyümesini ve sürdürülebilirlik odağını dijital bir hikâye ile izleyiciye aktarıyor.
Anadolu topraklarında, Antep’in tarihiyle iç içe izlenebilen bu sergide modern dokunuşlar da var. Örneğin Hakan Yılmaz’ın dijital sanat eseriyle, Nergiz Yeşil’in geri dönüştürülmüş elyafları kombucha mantarlarıyla dönüştürerek sergilediği eserleri bir arada. Gelenekselle çağdaş olanı entegre etmekteki hedefleriniz nelerdi?
Bölgenin doğasında bu var. Bunu görmezden gelmek mümkün değil. Sanayi gücü ile bölgeye en büyük ekonomik katkıyı sağlayan Gaziantep, kültürel, tarihi ve sosyal zenginlikleriyle eski ve yeniyi buluşturan bir şehir. SANKO’nun değer üretme biçimine de doğrudan yansıyan bir anlayış biçimi bu. Şirket yıllardır geleneksel üretimi yaratıcı biçimlerde dönüştürerek yeni modeller kurguluyor. Bu projedeki sanatçıların bir araya gelmesindeki başlıca motivasyon budur.
Sergide yer alan altı sanatçıyla çalışmanın arka planını paylaşabilir misiniz? Sanatçıların SANKO’dan ilhamla oluşturduğu eserler sizin için ne ifade ediyor?
Proje benim için çok özel çünkü heyecan duyarak kabul ettiğim ve 2024 yılında Türkiye’de Baksı Müzesi’nden sonra yaptığım ikinci sergi ve açıkçası tıpkı Bayburt’un Bayraktar Köyü gibi Gaziantep’te Bakırcılar Çarşısı’nda kullanım amacı zamanla dönüşen tarihi bir handa bunu yapıyor olmak küratöryel söylemimle örtüşüyor. Sosyal etki odaklı ve sanat üretimini düşünceler, teoriler, deneyler gibi belirli süreçlerin destekleyicisi olarak görüyorum ve çağdaş sanatın yapay sınırlarının ötesine geçmeyi hedefleyen işler yapmaya gayret gösteriyorum. Çok kıymetli 6 sanatçımız ile bu projede çalışırken prodüksiyon sürecinde çok aktif rol aldım. Bu sayede hemen her konuda sonucunu tam olarak kestiremediğimiz çıktılar üzerinde tartışma ve fikir geliştirme imkanı bulduk. Endüstride her şey çok net, çıktılar belli, dışarıdan olası müdahalelerin etkisi minimize edilerek üretim gerçekleşiyor. Sanat üretimi ise bunun tam zıttı. Bu oksimoron diyebileceğimiz süreç sonucunda her gün 500 kişinin ziyaret ettiği bir sahre ortaya çıktı. Başından sonuna çok keyifliydi. Sanatçı dostlarıma davetimi kabul ettikleri için teşekkür ediyorum. Bana göre bu her sanayi kuruluşu için yeni bir önerme. Sanatçı ve endüstriyi bu denli iç içe üretim gerçekleştirebilmesi için alan açmak.
Sürdürülebilirlik de gelenekselin yanı sıra öne çıkan bir tema. SANKO Holding’in bu konudaki yaklaşımlarını yansıtma konusunda nasıl bir çalışma yürüttünüz?
Sanatçılarımıza, geri dönüştürülmüş veya atık malzemelerin kullanımını tanıtmak, SANKO’nun bu konudaki hassasiyetini anlatmak amacıyla keşif gezileri ve araştırma geliştirme toplantıları düzenledik. Bu süreçte, uzman ekiplerle birlikte çalışarak süreci yönettik. Geziler, yalnızca endüstri tesisleriyle sınırlı kalmadı; aynı zamanda kent arşivi, müzeler, bölgenin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacak sanat etkinlikleri, tarihi kazı alanları ve gastronomi gibi farklı unsurları da içeriyordu. Yerel üreticileri gezdik. Jennifer İpekel’in eserinin üretim sürecine dahil olan Kilis’te yaşayan yorgan işçiliği ustası Aziz Bey ile yolumuz bu şekilde kesişti mesela. Bu projede yalnızca materyaller üzerinden bir sürdürülebilirlik hedefi değil unutulan gelenek ve üretim biçimlerini de sürdürmek ve yeniden düşünmeye, hak ettiği değeri vermeye çalışmak vardı. 120 yıldır hikayesini yaratan SANKO Holding’i ben iyi bir endüstriyel hikaye anlatıcısı olarak tanımlıyorum.
SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adil Sani Konukoğlu: “Birlikten kuvvet doğar”
120 yıllık kurumsal birikiminizi ve değerlerinizi, bu sergi vasıtasıyla gelecek nesillere nasıl aktarmayı planlıyorsunuz?
120 yıllık köklü birikimimizi ve değerlerimizi gelecek nesillere aktarmak gibi önemli bir sorumluluğumuz var. 120. yıl sergimiz, bu hedef doğrultusunda attığımız anlamlı adımlardan biri. Geleceğe bırakmak istediğimiz miras, sadece sanayi üretimindeki başarımız değil, aynı zamanda sorumluluklarımızı yerine getirme biçimimiz, sürdürülebilirliği iş modelimiz haline getirmemiz ve topluma katkı sağlama kararlılığımızdır. Sahre sergisi, bu mirası gençlerle paylaşmak için anlamlı bir köprü niteliği taşıyor.
Sergiyi tasarlarken, yalnızca tarihimizi anlatmayı değil, sanatla iç içe bir deneyim paylaşımı yaratmayı amaçladık. Kuruma ait aile, bağlılık, kolektif çalışma, sürdürülebilirlik gibi ortak değerlerimizi çağdaş sanat yoluyla izleyicilerle buluşturarak hep birlikte 120. yılımızı kutlamak istedik.
SANKO’nun hikayesi, sadece bir şirketin başarı öyküsü değil aynı zamanda aile bağlarının, dayanışmanın, çok çalışmanın ve bu topraklardan kazandığımızı yine bu topraklara sunma gayretinin öyküsü. Bu sergide kuruluşumuzun ilk günlerinden itibaren iz bırakan dönüm noktalarını dijital sanat ve deneyim alanlarıyla anlatırken, sanatçılarımızın faaliyet alanlarımızla bağlantılı materyaller ve üretim süreçlerini yorumladıkları sanat eserlerinde hikayemizi izleyiciyle buluşturuyoruz.
Aile, gelenek ve bağlılık gibi değerler SANKO’nun temel taşları arasında. Bu değerlerin modern iş dünyasındaki önemine dair görüşleriniz nelerdir? Sahre’de bunu nasıl izliyoruz?
SANKO’yu SANKO yapan en temel unsurlar ailemizden ve kültürümüzden gelen, aileyi, geleneği ve bağlılığı esas alan değerlerdir. Bu değerlerin kurumsal başarının ve sürdürülebilirliğin tam kalbinde olduğuna inanıyoruz. Çünkü bağlılık olmadan bir ekip inşa edemezsiniz, gelenekleriniz olmadan bir yön çizemezsiniz, aile ruhu olmadan dayanışma ve aidiyet hissini yaşatamazsınız.
SANKO’da biz bu değerleri her zaman koruduk ve geliştirdik. Aileden kastım sadece Konukoğlu ailesi değil, aynı zamanda 14.000 kişilik büyük SANKO ailesidir. Her bir çalışanımız, bu büyük yapının ayrılmaz bir parçasıdır ve her bireyin emeği, başarımızın temel taşını oluşturur. “Birlikten kuvvet doğar” anlayışını sadece bir slogan olarak değil, her gün işlerimize yansıyan bir ilke olarak yaşatıyoruz. Bu değerlerin modern iş dünyasında önemi giderek artıyor. Artık insanlar, çalıştıkları kurumdan yalnızca maddi değil, manevi bir tatmin de bekliyor. Bir ailenin parçası olma hissi, sürdürülebilir bir büyümenin de anahtarı. Biz bunu çalışanlarımızla ilişkilerimizde ve iş yapış biçimimizde sürekli yaşatıyoruz.
Sahre sergisi de bu anlayışın bir yansıması. Serginin küratöryel düzeni, SANKO’nun geçmişten bugüne uzanan hikayesini anlatırken; eserler, bu hikâyeyi oluşturan insanların emeğine, bağlılığına ve ortak değerlerine odaklanıyor. Bu sergide çalışanlarımızın çektiği fotoğraflar da yer alıyor. Fotoğraf sanatçısı Murat Germen’in liderliğinde çalışanlarımızla gerçekleşen fotoğraf atölyesinden bir seçki yapıldı.
SANKO’nun değerlerini ve birikimini yeni hikayelerle güçlendirmek temennisiyle 120. yılımızı kutluyor, bu anlamlı sergiye eserleriyle katkı sunan sanatçılarımız Leyla Emadi, Fırat Engin, Jennifer İpekel, Nergiz Yeşil, Hakan Yılmaz, Murat Germen’e, sergi küratörü Ayça Okay’a ve emek veren tüm çalışma arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
Sahre sergisini 9 Aralık tarihine dek Pürsefa Hanı'nda ziyaret edebilirsiniz.