Serra Akıncı
Márquez’in çoğu kitabını defalarca okumuş biri olarak Güney Amerika turuna çıkmış arkadaşlarımın Cartagena durağına katılma şansını kaçırmadım. Üstelik ocak ayıydı ve sıcak iklimdeki deniz kenarına ışınlanmak, durumu daha da cazip kılıyordu. Bogota bağlantılı bir uçuşla Cartagena’ya vardığımda havaalanında beni karşılayan Corona bira standı, dev dalgalı sörf posteri ile önündeki ışıklı ‘This Is Living’ yazısı, bu seyahatin iyi geçeceğinin müjdecisiydi adeta. Kalacağım Hotel Casa La Mantilla balkonlarından yeşillikler ve çiçekler taşan kolonyal binaların sıralandığı sokaklardan birindeydi ve kapıdan içeri girince kendimi küçük tropikal bir avluda buldum. Cartagena’yı bölgelere ayırarak anlatmak daha açıklayıcı olacak, o yüzden şöyle yapalım: