Ugly King Production, Yılmaz Güney'in hapisten kaçış hikayesinin filme çekileceğini duyurdu. Yapımcılığını Kazım Çarman, yönetmenliğini Cihan İnan'ın üstleneceği, Yılmaz Güney'in hayatını anlatacak filmin yerli ve yabancı oyuncu seçme çalışmalarına yakın zamanda başlanması bekleniyor. Filmde, Güney'in Isparta yarı açık ceza evinde yatarken Hubschmide'e gönderdiği mektubun ardından yaşananlar, yarım kalan Yol filminin tamamlanma süreci, Isparta cezaevinden Rodos Adası'na, İsviçre ve Fransa'ya uzanan kaçış hikayesi işlenecek.
İsviçreli yapımcı Edi Hubschmid, Güney'in hapishaneden kaçışı ve ölümüne kadar geçen süreyi "Yol Bir Sürgün Hikayesi" adlı kitapta toplamıştı. Yılmaz Güney, Adana'nın Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda, ilçe hakimi Sefa Mutlu'yu öldürdükten sonra 19 yıl hapis cezasına çarptırılmış, 5 yıl hapis yattıktan sonra 1981'de izinli olarak çıktığı cezaevinden yurt dışına firar etmişti.
Yılmaz Güney hakkında
Asıl adı Yılmaz Pütün olan usta sinemacı, Hamit ve Güllü Pütün çiftinin çocuğu olarak 1937'de Adana'nın Yenice köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Adana'da tamamlayan Güney, harçlığını çıkarmak üzere henüz 13 yaşındayken bisikletiyle sinemalara 16 milimetrelik film bobinleri taşıdı ve sırtındaki panoda film afişleri sergiledi.
Başarılı sanatçı, And Film ve Kemal Film şirketlerinin bölge temsilciliklerinde film dağıtıcılığı yaptı. Güney'in edebiyata ilgisi sinemaya yönelmesinde önemli etkenlerden biri oldu.
Sinemaya Atıf Yılmaz ile adım attı
Yaşar Kemal aracılığıyla Yeşilçam'ın usta yönetmenlerinden Atıf Yılmaz ile tanışan Güney, usta yönetmenin bir süre asistanlığını yaptı. Yılmaz Güney, 1959'da senaryosunu kendisinin kaleme aldığı, Atıf Yılmaz'ın yönettiği Bu Vatanın Çocukları ve Alageyik filmleri ile ilk kez profesyonel anlamda oyunculuk yaptı. Bu filmlerin ardından "Güney" soyadını kullanmaya başlayan sanatçı, 1961'de Atıf Yılmaz'ın Tatlı Bela film setinde yönetmen yardımcılığı yaparken tutuklandı ve 1962'ye kadar cezaevinde kaldı.
Sinemaya 1963'te yeniden dönen Güney, ağırlıklı olarak macera filmleri çekti ve 1963 yapımı "İkisi de Cesurdu" adlı filmde canlandırdığı kabadayı karakteriyle büyük beğeni topladı. Bu yıllarda Çirkin Kral lakabını alan usta sanatçı, yönetmenliğini Lütfi Akad'ın yaptığı 1967 yapımı "Hudutların Kanunu" filmindeki rolüyle, 1967 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi Erkek Oyuncu seçildi.
Güney, ilerleyen yıllarda Kahreden Kurşun, Ben Öldükçe Yaşarım, Kızılırmak, Karakoyun, İnce Cumali, Çirkin Kral, Seyit Han, Toprağın Gelini, Aç Kurtlar, Zeyno, Acı, Vurguncular, Baba ve Ağıt'ın da aralarında bulunduğu yüzü aşkın filmde yönetmen, senaryo yazarı ve oyuncu olarak yer aldı.
Umut ile siyasi filmlere öncü oldu
Askerliğini 1968-1970'de tamamlayan Güney, 1970 yılında senarist, yönetmen, yapımcı ve başrol oyuncusu olarak yer aldığı Umut filmiyle Adana Altın Koza Film Festivali'nden 6 ödülle dönerek Türk sinema tarihinde çığır açtı. Yılmaz Güney'in sinema tekniği, dili ve politik yönüyle diğer yapımlarından ayrılan Umut adlı filmi, daha sonra çekilecek siyasi filmlerin de öncüsü oldu.
Umut Antalya Altın Portakal Film Festivali'nden En İyi Erkek Oyuncu, Grenoble Film Festivali'nden Seçici Kurul Özel Ödülü'nü kazandı. Sansür Kurulu tarafından yasaklanan film, 2015'te "47. Sinema Yazarları Derneği Türk Sineması Ödül Töreni'nde, yüzyılın en iyi 10 Türk filmi arasında ilk sırada yer aldı.
Güney, 1972'nin mart ayında devrimcilere yardım gerekçesiyle yeniden gözaltına alınarak, 10 yıl hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı. 1974'te genel afla serbest kalan sanatçı, aynı yıl, yönetmen, yapımcı, senarist ve başrol oyuncusu olarak yer aldığı Arkadaş filmini tamamladı.
Bir cinayet olayına adının karışması sonucu 1974'te 19 yıla mahkum edilen Güney, cezaevinde kaldığı süreçte eşine yazdığı mektupları, "Selimiye Mektupları" adlı kitapta topladı.
Yol ile Türk sinemasını dünyaya duyurdu
Yılmaz Güney'in cezaevindeyken senaryosunu kaleme aldığı "Sürü" filmi, yönetmen Zeki Ökten tarafından beyaz perdeye aktarıldı. Senaryosunu Güney'in yazdığı, yönetmenliğini ise Şerif Gören'in üstlendiği 1981 yapımı Yol filmi ise 1982'de Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ödülüyle ayrılarak bu festivalde ödül kazanan ilk Türk filmi oldu.
Askeri darbenin ardından 1982'de Türk vatandaşlığından çıkarılan sanatçı, Fransa'da 1983'te çektiği Duvar filmiyle 1984'te Cannes Film Festivali Jüri Özel Ödülü'ne aday gösterildi. Türk sinemasının dünyaya açılmasında önemli bir yeri olan, eserleriyle yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda ödül alan Güney, 114 filmde oyuncu, 26 filmde yönetmen, 15 filmde yapımcı, 64 filmde ise senarist olarak yer aldı.
Yılmaz Güney, mide kanseri sebebiyle 9 Eylül 1984'te Fransa'da hayata veda etti ve Paris'te Pere Lachaise Mezarlığı'na defnedildi.