İngiltere’de 2024/25 sezonu geçen hafta oynanan karşılaşmalarla sona erdi. Ancak yeni sezon yeşil sahadan önce parlamento koridorlarında başladı. İngiliz parlamentosunda komite aşamasına giren Futbol Yönetim Yasası’nın yaz aylarında yasalaşması hedefleniyor. Futbol kulüplerinin yönetiminden mali denetime kadar pek çok kritik alanda devlet müdahalesini öngören yeni yasa, Premier Lig’in 30 yılı aşkın bir süredir devam eden bağımsızlığını da tehdit eder nitelikte
İngiltere Başbakanı Keir Starmer için futbolun bir halkla ilişkiler faaliyetinden ötesi olduğunu söylemek mümkün. Özellikle de Aston Villa’yı mı, yoksa West Ham’ı mı tuttuğunu karıştıran Rishi Sunak’la veya tüm Londra takımlarını desteklediğini söyleyen Boris Johnson’la kıyaslandığında…
Sıkı bir Arsenal taraftarı olan Starmer, futbolla ilgili bir röportaj verdiğinde 1989’da Anfield’da oynanan bir Liverpool maçına referans verecek veya Londra ekibinin 2003’teki efsane kadrosuna değinmeden geçemeyecek kadar oyunla iç içe bir isim. Şimdiyse, 1992’de oluşturulan Premier Lig’le bugünkü haline kavuşan İngiliz futbolunun geleceğini belirleyecek yasa tasarısının dolaylı mimarlarından biri olmaya hazırlanıyor.
İngiliz futbolunda son 30 yılın en önemli yapısal değişimi olarak görülen ve Avam Kamarası’nda komite aşamasına kadar gelen Futbol Yönetim Yasası, İngiliz futbol piramidinin en üstünde yer alan beş ligde mücadele eden takımlar için düzenlemeler öngörüyor.
İşçi Partisi hükümetinin yaz aylarında yasalaşmasını hedeflediği tasarı, İngiliz futboluna yeni bir düzenleyici kurum getirilmesini öngörüyor.
‘Bağımsız Futbol Düzenleyicisi’ olarak anılan bu kurum, kulüplerin mali durumlarını denetlerken aynı zamanda lisanslama yetkisine de sahip olacak. Son yıllarda tartışmalı hale gelen kulüp sahipliği konusuyla ilgili düzenlemeler de tasarıda yer alırken, yeni yasa aynı zamanda taraftarlara kulüp yönetimine dahil olma hakkı sunuyor.
Bir başka deyişle, Premier Lig’in 30 yılı aşkın süredir devam eden bağımsızlığı son buluyor, İngiliz futboluna devlet müdahalesi geliyor.
İngiltere’nin yeni futbol yasasında neler var?
Yeni yasa tasarısı temelde İngiliz kulüplerinin finansal sürdürülebilirliğine odaklanıyor. Yasanın kalbinde 7 kişilik bir kuruldan oluşan Bağımsız Futbol Düzenleyicisi (IFR) yer alıyor.
Tasarıda bu kurulun amacı, “İngiliz futbolunun ve kulüplerinin mali sağlamlığını korumak, İngiliz futbolunun mirasını güvence altına almak” olarak tanımlanıyor. Yeni yasaya göre kurulda yer alacak başkan dahil 7 kişi doğrudan Kültür, Medya ve Spor Bakanı tarafından belirleniyor.
Yeni yasa genel hatlarıyla şunları getiriyor:
- IFR’ın elinde tuttuğu en önemli güç kulüpleri lisanslama yetkisi olacak. İngiliz erkek futbolunun en üst 5 ligindeki kulüplerin finansal durumları, faaliyet yapısı ve yöneticilerinin uygunluğu bu kurul tarafından incelenecek. Lisans alamayan kulüpler, lige katılamayacak. Kurulun ayrıca para cezası verme yetkisi de olacak.
- IFR ayrıca kulüp sahipliği konusunda da İngiliz futbolunun tek yetkili organı olacak. İngiliz futbol kulüplerinin satın alınması süreci bu kurul tarafından denetlenecek ve satış IFR’ın onay vermesi durumunda gerçekleşecek.
- Bu bağlamda İngiliz futbolunda ilk kez, “başkanlığa yeterlilik” testi yapılacak. IFR, kulüplerdeki pozisyonlara uygun olmadığı değerlendirmesi yapılan yöneticileri görevden alabilecek.
- Kulüp sahipleri ve yöneticileri için yeterlilik kriterleri, 'doğruluk ve dürüstlük, mali sağlamlık ve suç bağlantısı olmayan kaynaklardan edinilmiş varlık' olacak. IFR, kulüp sahipleri ve yöneticilerin uygun olup olmadığına bu kriterlere göre karar verecek.
- Kurul ayrıca kulüplerin mirasının korunmasında da sorumlu bir yapı olarak görev yapacak. Bu kapsamda kulüpler, IFR’ın onayı olmadan isim, logo, forma rengi ve stadyumlarını değiştiremeyecek, bulundukları şehirden taşınamayacak. Tüm bunlar için taraftar onayı aranacak.
- IFR ayrıca kulüplerin yurtdışında katılacağı turnuvaları yasaklama yetkisine sahip olacak. Ancak bunun için de kurum, taraftar görüşüne başvurmak zorunda.

Paraşüt ödemeleri: İngiliz futbolunda gelir dağılımı değişecek
Premier Lig’in kurulmasından önceki son sezon olan 1991/92 sezonunda en üst ligde mücadele eden 22 İngiliz kulübünün toplam geliri 170 milyon sterlindi. Aradan geçen 30 yılı aşkın sürede Premier Lig büyük bir küresel başarı hikayesine dönüştü ve gelirlerini 30 kattan fazla artırdı.
Londra merkezli bir danışmanlık şirketi olan LCP’nin İngiliz futbolunun mali durumuna ilişkin hazırladığı rapora göre, kulüpler 2022/23 sezonunda toplam 7,2 milyar sterlin gelir elde etti. Ancak bu rakam futbol piramidinin en tepesinde kaldı.
Toplam gelirin yüzde 48’i ‘Big Six’ olarak adlandırılan Manchester United, Manchester City, Liverpool, Arsenal, Chelsea ve Tottenham tarafından elde edilirken, tüm Premier Lig ekiplerinin toplam gelirdeki payı yüzde 85’e kadar ulaştı.
İngiliz futbolunu yeniden yapılandırmayı hedefleyen yasa tasarısı, hükümet tarafından atanacak Bağımsız Futbol Düzenleyicisi’ni elde edilen gelirin alt liglere dağıtılması konusunda da yetkili hale getiriyor. Mevcut durumda Premier Lig yönetimi, ligden düşen takımlara üç yıl boyunca ‘paraşüt ödemesi’ adı verilen ve yayın gelirlerinin yüzde 45-55’ini kapsayan bir ödeme yapıyordu.
Bu durum da küme düşen takımların, alt ligde mücadele ettikleri rakiplerinden mali olarak bir hayli avantajlı konuma geçmelerine neden oluyordu.
Alt ligleri yöneten EFL (English Football League) artık bu ödemelerin alt liglerdeki tüm ekiplere dağılacak şekilde yapılmasını istiyor. Yeni düzenlemeye göre tüm liglerin temsilcileri bir araya gelerek bu gelir dağılımı üzerinde bir anlaşmaya varacak. Ancak anlaşma sağlanamaması durumunda Bağımsız Futbol Düzenleyicisi’nin bir gelir dağılımı belirleme ve bağlayıcı karar alma yetkisi olacak.
Bu da üyeleri hükümet tarafından atanacak yeni kurumun, futbol kulüplerinin gelirlerinde doğrudan söz sahibi olması anlamına geliyor.
Konuyla ilgili Oksijen’e değerlendirmelerde bulunan The Independent’in baş futbol yazarı Miguel Delaney, “İnsanlar Premier Lig’e baktığında sadece gelen parayı görüyor ancak bu paranın zamanla büyük sorunlara yol açtığını fark etmiyorlar. Mevcut yönetim modeli bu sorunları çözmekle ilgilenmiyor” ifadeleriyle meselenin özündeki problemlerden birinin bu gelir akışının yönetilmemesi olduğuna dikkat çekti.

Premier Lig kulüpleri yeni düzenlemeden hoşnut değil
Premier Lig’in 30 yılı aşkın süredir devam eden bağımsız yapısını ortadan kaldıran yeni düzenleme, İngiliz futbolunun en tepesinde yer alan kulüpler tarafından tepkiyle karşılandı.
Bazı maddelerin gerekliliği kabul edilse de kulüplerin önemli bir kısmı yeni düzenlemeyle IFR’a verilen yetkilerin ve gelir dağılımına ilişkin maddelerin İngiliz futbolu için ‘felaket’ olacağını düşünüyor.
Örneğin Cyrstal Palace Başkanı Steve Parish, yeni düzenlemenin ülke futbolunu ‘felç edeceğini’ ve İngiliz kulüplerini yurtdışındaki rakipleriyle rekabet edemez hale getireceğini söyledi. Aynı zamanda bir Lordlar Kamarası üyesi olan West Ham Asbaşkanı Karren Brady ise tasarıyla ilgili parlamentoda yürütülen görüşmelerde ‘futbolun riskli bir iş’ olduğunu savundu ve ekledi:
“Futbol bir risktir. Yükselmeye çalışmak da risktir, küme düşmemeye çalışmak da... Bu işin doğası risklidir ve sürdürülebilir kılmaya çalışmak, bu riskleri ortadan kaldırmak anlamına gelir, ki bu da rekabeti ortadan kaldırır ve oyundan alınan keyfi azaltır”
Son olarak futbolun nasıl jeopolitik bir silaha dönüştüğünü anlatan States of Play isimli bir kitap kaleme alan Miguel Delaney, Oksijen’e yaptığı değerlendirmede Premier Lig kulüplerinin sadece kendi çıkarlarını düşündüğünü ve futbolun genel durumuyla ilgilenmediğini söyledi.
“Premier Lig, dünya futbolunun en büyük ekonomilerinden biri haline geldi ve İngiliz futbolunda fiili güç merkezi konumunda” diyen Delaney, sözlerine şöyle devam etti:
“Premier Lig elinde tuttuğu gücü oyunun geri kalanı üzerinde kullanmakla ilgilenmiyor. Çünkü Premier Lig aslında bir üyelik kulübü gibi işliyor; tüm kararlar oy çokluğuyla alınıyor ve her kulüp, daha doğrusu kulüp sahipleri, kendi çıkarları doğrultusunda oy kullanıyor. Alınan kararların oyunun geneli üzerindeki etkileri hiç analiz edilmiyor. Oysa bu kararların enflasyon gibi sorunlar üzerinde büyük etkileri var”
Yasayı fazla ‘müdahaleci’ bulan ve İngiliz futbolunun küçülmesine neden olacağını öne süren Premier Lig kulüplerinin bir süredir lobi faaliyetleri yürüttüğü ve milletvekilleriyle bir dizi toplantı gerçekleştirdiği biliniyor.
Bu toplantılardan çıkan en önemli somut sonuçsa IFR’a verilen ‘İngiliz futbolunun finansal büyümesinde sorumlu olma’ görevi. Kulüp sahipleri bu maddeyle birlikte IFR’ı, piramidin en tepesindeki kulüplerin başarılarının sürdürülebilir kılınması konusunda da sorumlu tutmayı hedefliyor.

Bury FC, Avrupa Süper Ligi ve taraftar etkisi
Futbol Yönetim Yasası’nın geçmişi, Manchester bölgesinde yer alan 80 bin nüfuslu Bury kentinde bundan 7 yıl önce yaşanan olaylar zincirine kadar uzanıyor.
2018’de mali darboğaza giren kentin 124 yıllık futbol kulübü Bury FC, hiçbir futbol geçmişi olmayan, ekonomik gücü tartışmalı iş insanı Steve Dale tarafından sadece 1 sterlin bedelle satın alınmıştı. Dale satın alma sonrası kamuyouna verdiği ilk demeçlerden birinde, “Bury nedir, bilmeden aldım” diyerek kulübün kaos dolu günlerinin kapıda olduğunun işaretini veriyordu.
Nitekim Dale yönetimindeki kulüp birkaç ay içinde futbolcu ve personel maaşlarını ödeyememeye başladı. Bury, tüm ekonomik zorluklara rağmen 2018/19 sezonunda League Two’dan League One’a yükselme hakkı kazansa da, mahkeme celpleri ve soruşturmalarla geçen 2019 yazı kulüp için bir kabusa dönüştü.
Yaz sonunda da EFL, Bury FC’yi tüm profesyonel liglerden men etme kararı aldı. Karar 1992’den sonra alınan ilk men kararıydı. 134 yıldır faaliyet gösteren kulüplerini kaybeden Bury taraftarının isyanı İngiltere’nin dört bir köşesinde konuşuldu ve kulüp sahipliği konusunun da etraflıca tartışılmasına zemin hazırladı.
Bury FC’nin başına gelenlere, yeni yasayla ilgili tartışmalarda sıkça atıf yapıldı. Lisans sistemi, kulüp satışının IFR onayına bağlanması gibi düzenlemeler bu çöküşten ders alınarak yazıldı.
İngiltere, ulusal miras olarak görülen futbol kulüplerinin taraftarların elinden gidişini konuşurken, 2021’de ortaya atılan Avrupa Süper Ligi projesi ikinci dalga şok etkisi yarattı.
Premier Lig’in ‘Büyük Altılısı’, kıta Avrupası’nın diğer büyükleriyle ortak bir lig kurma kararı almıştı. Bu karar İngiliz taraftarlar arasında büyük infial yarattı. Nitekim ortaya konan sosyal ve siyasi baskı kulüpleri 48 saat içinde geri adım atmaya zorladı.
Ancak yaşananlar İngiliz hükümetinin ‘futbolun çıkarlarını koruyacak bir düzenleme eksikliği’ algısını güçlendirdi. Harekete geçen Boris Johnson hükümeti eski Spor Bakanı Tracey Crouch’u görevlendirerek, ‘Futbol Yönetiminin Taraftar Öncülüğünde İncelenmesi’ başlıklı bir değerlendirme raporu hazırlattı.
İngiltere genelinde 130’dan fazla kulüp ve 20 binden fazla taraftarla görüşen Crouch’ın hazırladığı rapor, genel hatlarıyla bugünkü Futbol Yönetim Yasası’nın temelini oluşturdu.
Yeni yasada yer alan IFR’nın kulüplerin yurtdışındaki turnuvalarda boy göstermesini yasaklama yetkisi de Avrupa Süper Ligi tartışmalarına tamamen kapıyı kapatan bir düzenleme olarak tasarıya girdi.
Öyle ki, Premier Lig patronlarının hoşnut olmadığı, alt lig ekiplerininse can simidi olarak gördüğü yeni yasanın ilk maddesi, İngiliz futbolunun sürdürülebilirliğini ‘taraftarlar ve kamu yararına hizmet etmesine’ bağlıyor.
Yani yeni yasa kağıt üzerinde, taraftarı ve onun çıkarlarını futbolun merkezine alıyor ancak sonuç uygulamada gizli olacak.
Kaynak: Gazete Oksijen