25 Haziran 2025, Çarşamba
Abone Ol Giriş yap
Haber Giriş: 21.02.2025 04:30 | Son Güncelleme: 24.02.2025 06:57

Gergin maçların ustası Mourinho yeniden kredi arayan Buruk’a karşı

Fenerbahçe derbiye yukarı yönlü grafikle gelirken Galatasaray bir buçuk aydır oyun açısından erozyon yaşıyor. Ancak derbiler kötü gidişatı kırmak için fırsattır ki bu da Buruk adına önemli bir motivasyon
Gergin maçların ustası Mourinho yeniden kredi arayan Buruk’a karşı
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Emre Özcan

Galatasaray ve Fenerbahçe uzun zamandır ilk kez bu kadar final niteliğinde bir mücadeleye çıkıyorlar. Geçtiğimiz sezon oynanan 37. hafta maçı elbette önemliydi ama Fenerbahçe’nin galibiyeti sadece işi son haftaya bıraktı ve Galatasaray’ın şampiyonluğunu erteledi. Bir önceki sezon Galatasaray’ın kazandığı 3-0’lık maç da yine Galatasaray kaybetse dahi çok büyük problem teşkil etmeyecek bir mücadeleydi.

İki takımın iki galibiyeti de şampiyonluk yolunda büyük bir etki yaratmadı. Ama bu sezon her şey farklı olabilir.

Galatasaray 9 artı 1 puan peşinde

Galatasaray kazansa fark 9 puana çıkacak ve averaj üstünlüğüyle birlikte aslında o puan farkı minimum 10 puanmış gibi bir etkiye sahip olacak. Bu da farkın dört maça çıkması demek. 24 hafta sonunda dört maçlık bir fark yaratmak işi büyük ölçüde bitirmek anlamına geliyor. Zira kalan 12 maç içinde Galatasaray’ın dört kez kaybetmesi gerekirken Fenerbahçe’nin de hiç puan kaybetmeden devam etmesi şart hale gelecek ve bunun için ufak çaplı bir mucize gerekiyor.

Fenerbahçe fikstürde avantajlı

Peki Fenerbahçe kazanırsa? Fark 3 puana inecek ve bu kez de sarı-lacivertlilerin avantajından bahsetmeye başlayacağız. Zira iki takımın fikstürüne bakınca Galatasaray’ın maçları çok daha zor. Sarı-kırmızılılar Beşiktaş, Trabzonspor, Göztepe, Samsunspor ve Eyüpspor gibi takımlarla deplasmanda oynayacak ve Fenerbahçe için böyle bir durum mevcut değil. Dolayısıyla Fenerbahçe’nin böyle bir durumda 3 puanlık avantajı nötrleyeceğini ve en az Galatasaray kadar şampiyonlukta söz sahibi olacağını kestirmek de zor değil.

Jose Mourinho (Fotoğraf: Getty Images)

 

Ev sahibinin savunma ikilemi

Peki takımlar ne durumda? Burada da Fenerbahçe avantajlı bir şekilde derbiye geliyor. Onların grafiği yukarı yönlüyken ev sahibi için de tam tersini söyleyebiliriz. Galatasaray yaklaşık bir buçuk aydır oyun olarak erozyon yaşıyor. Göztepe’yi yendiği maçtan bu yana hiçbir maçı rahat kazanamadılar ve saha içi problemler yaşadılar. Bunun belirli nedenleri var. Bazı oyuncuların yaşadığı form kaybı takımı da aşağı çeken unsurların başında geliyor. Mertens bir buçuk aydır yokları oynuyor. Bu periyodun öncesinde şov yapan Yunus Akgün de önce form kaybetti, sonra da sakatlandı. Keza Davinson’daki düşüş de biraz bu döneme denk geldi. Bir de denklemin içine giren üçlü savunma unsuruyla birlikte Galatasaray’ın oyununda uyumsuzluklar da arttı. Yapılan transfer operasyonu tamamen üçlü savunmaya yönelikti ve Alkmaar-Çaykur Rizespor maçlarıyla birlikte artık buna dair bir sorgulama da mevcut. İki maçın da üçlü savunmayla çok kötü başlaması ana plana dair soru işaretlerini artırmış durumda. Rizespor maçında dörtlü savunmaya döndükten sonra ve Mertens’in yerine Sara’nın geçmesiyle birlikte Galatasaray’ın oyununda ciddi bir iyileşme ortaya çıktı. Alkmaar maçındaysa dörtlüye döndükten birkaç dakika sonra takımın sahada 10 kişi kalması bir şanssızlıktı. Ama gerçek şu ki Galatasaray bu sezon 3-5-2 ya da 3-4-3 oynadığı maçlarda genellikle (Tottenham maçını bir istisna olarak değerlendirebiliriz) iyi performanslar sergileyemedi. O halde transfer operasyonunu buna uyarlamak ne derece doğruydu? Cuesta üçlü savunmanın sağına, Frankowski sağ kanat bekine, Morata da ikinci forvetine transfer edildi. Hal böyleyken dörtlü savunmanın tekrar ana plan haline gelmesi de o kadar kolay değil. Tüm bu uyarılara karşın Okan Buruk’un önündeki en büyük sınavlardan biri takımın ana dizilişini bulmak olacak gibi görünüyor ve 24. haftası gelen bir ligde bu durum muhakkak ki dezavantaj.

Mourinho’nun ısrarı işe yaradı

Fenerbahçe’deyse bu sorunlar ağırlıkla bitmiş durumda. Aralık ayında oynadıkları ve Eyüpspor’la 1-1 berabere kaldıktan sonra döndükleri üçlü savunmadan orta vadede istediğini almaya başlayan Jose Mourinho, bu dizilişten vazgeçmeyeceğini her defansında gösterdi. Onlar da ocak ayı transfer dönemini tamamen üçlü savunmaya göre kurguladılar. Stoper rotasyonunu derinleştirdiler. 3-5-2 türevleriyle sadece arkayı daha sağlama almadılar, aynı zamanda Edin Dzeko’yu da Youssef En-Nesyri’yle aynı anda sahaya atmanın formülünü bulmuş oldular. Aynı zamanda bu hamleyle dörtlü savunmanın sol beki olarak çok iyi performanslar sergileyemeyen Filip Kostic’i de kendi zirvesini gördüğü birincil pozisyonuna çekme şansını elde ettiler.

Fenerbahçe için de işler hemen iyiye gitmedi. İlk maçlarda üç stoperle oyunu kurmak ve topu ilerletmek yönünden ciddi sıkıntılar yaşadılar. Bu yüzden işin üretkenlik kısmında problem yaşadıkları maçlar da oynadılar. Ama oyuncular sisteme alıştıkça Milan Skriniar gibi bir stoperin arka tarafa katılmasının da etkisiyle oyun iyiye gitmeye başladı. Arka tarafta yaşadıkları sakatlıklar Sofyan Amrabat’ı mecburi bir şekilde stoper hattının merkezine götürdü. Bu durum orta sahada yaşadığı sorunları ortadan kaldırdığı gibi Fred-Szymanski arasında da muazzam bir uyumun ortaya çıkmasını sağladı. Dolayısıyla Fenerbahçe için her şey iyiye gitti.

Oyun tercihini beklenti şekillendirecek

Peki tüm bunlar Fenerbahçe’nin bu maçta çok daha avantajlı olması için yeterli mi? Bir derbi deplasmanı için bunu söylemek pek kolay değil. Derbiler kötü gidişatı kırmak için her zaman büyük bir fırsattır ve Galatasaray’da da Okan Buruk için bu önemli bir motivasyon olacak. İki senedir Galatasaray’ı şampiyonluğa götüren genç teknik adamın Avrupa maçlarında yaşadığı hüsranlar var olan kredisini çok hızlı bir şekilde bitirme noktasına getirdi ve bu maç onun için bir fırsat olabilir. Ama Jose Mourinho da gergin ortamların en “winner” hocalarından biri olarak bu derbiye ikinci kez geliyor ve ilk maçta yaşadığı mağlubiyeti tersine çevirmek için yeterli tüm motivasyona sahip. Bir 90 dakikayı oynamak için hâlâ dünyanın en güvenilir hocalarından biri olarak Fenerbahçe camiasının da şampiyonluk yarışını tersine çevirmek için şu anda en güvendiği isim konumunda.

Maçın nasıl geçeceğiyle alakalı bir saha içi öngörüsünde bulunmak bu kez epey zor. Mourinho bu tarz maçlarda hep çok dengeli ve reaktif ana planlar yaptı ve bu kez de benzerini görmemiz şaşırtmayacak. Ama Galatasaray’da Okan Buruk’un tavrını kestirmek imkansız. Maça çok tempolu bir giriş Galatasaray için mantıksız bir başlangıç senaryosu değil. Ama bu maçta galibiyetten ziyade yenilmemeyi ön plana koyacak bir Buruk’un da yine dengeli, rakibi tartan bir ana plan çizmesi de gayet olağan. Fenerbahçe’nin önde baskı yapması Galatasaray’ın arka taraftaki problemlerini düşününce daha mantıklı olan. Dolayısıyla Mourinho’dan özellikle Galatasaray’ın Alkmaar maçlarındaki Hollanda ekibinin karşılama planını temel alan bir yaklaşım da elbette tüm dengeci tavrına karşın çok sürpriz olmaz.

Okan Buruk (Fotoğraf: Getty Images)

 

Yabancı hakem çare olur mu?

Böyle bir ortamda alınan yabancı hakem kararı maçın asıl akışını belirleyen şey olabilir. Futbolda hakem hataları hep vardı ve bundan sonra da olmaya devam edecek. Ama hakemlerin Türkiye’de salt taraflılık üzerinden değerlendirildiği bir ortamda yabancı hakemin en büyük katkısı insanların objektiflik algısına yapacağı hizmetten ziyade tempo üzerinde olabilir. Ülkedeki gerginliğin her geçen sezon üstüne koyarak devam etmesiyle artık bu maçlar yönetilemez hale gelmiş durumda. Bunu son birkaç yılın Galatasaray-Fenerbahçe derbilerinde gözlemlemek mümkün. Maç hangi tarafın stadında oynanırsa oynansın bu fikstürün hakemleri üzerlerindeki baskıdan dolayı artık bu maçları tam kontrol altında, en ufak bir müdahalede faulle keserek ve sürekli durdurarak oynatıyorlar. Bu insan doğasının standart sonuçlarından biri ve bir hakem eleştirisi değil, tersine bir ortam ve atmosfer problemi. Bunu yapan hakemin tek amacı maç kont-rolünden çıkmadan, başını derde sokmadan mücadeleyi sonlandırmak. En ufak bir tempo yükselişi hata yapmaya müsait bir ortam çıkaracağı için sıklıkla oyunu keserek maçı öldürmekte kendileri açısından güvenilir bir taraf buluyorlar. Yabancı hakem bu ortamdan o yönde etkilenmeyerek maçın temposunu da serbest bırakarak daha keyifli bir maç izlememizi sağlayabilir. Ya da sağlamaz ve maç sonunda onun da bir tarafa hizmet ettiğini konuşuruz. Zaten şöyle bir atmosferde neden konuşmayalım ki?