19 Aralık 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 12.07.2024 04:36 | Son Güncelleme: 12.07.2024 04:36

Montella ile tamam mı devam mı?

Montella gösterdiği performansla bu takımı 2026 Dünya Kupası’na hazırlamayı hak etti. Peki biz ona bu şansı verecek miyiz? Hollanda maçının gecesinde başlayan bazı operasyonlar mevcut federasyon yönetiminin yetersizliği ve belirsizliğiyle birleşince bu soruya evet cevabı vermek zorlaşıyor…
Montella ile tamam mı devam mı?

Emre Özcan

Bir takımın ya da teknik adamın başarısını nasıl ölçersiniz? İyi futbol, sonuç, kupa? Bugünlerde başarıyı tayin ederken bu mefhumlar eğilip bükülerek istenen derecelendirme rahatlıkla yapılabiliyor. Bir teknik adam sonucu aldı ama oyun yeterli olmadıysa başarısızlık bu oyun yokluğu, tam tersindeyse kupasızlık ya da sonuçların iyi olmaması üzerinden tanımlanabiliyor. Vincenzo Montella üzerinden yaklaşık bir aydır bunu deneyimliyoruz ve Euro 2024’te elde ettiğimiz çeyrek final bir başarısızlık oluşturmadığı için hocayı başarısız tayin etmek için mesele oyun yetersizliği okumasına geliyor. Yapılan yorumlar da ekseriyetle bağlamından çıkarılıyor. 

Oysa her şey karşındakini anlamaya çalışmakla başlar. Vincenzo Montella’nın yaptığı tercihlerin neden olduğunu sorgulamadan, hocanın hangi saiklerle bazı konuların altını çizdiğini ve bunları uyguladığını analiz etmeden hocanın başarısına dair çıkarımda bulunmak herhangi bir değer üretimine girmiyor. 

Santrforsuz oyunun nedeni ne?

Santrfor konusu Semih Kılıçsoy’la bağlantılı bir şekilde İtalyan teknik adamın en çok eleştirildiği konuların başında geliyor. Gürcistan maçının ikinci yarısıyla birlikte ortaya çıkan santrforsuz oyun belli ki Montella’nın turnuva öncesinde muhabirler farkına varmadan takıma yerleştirmeye çalıştığı konseptlerden biriydi. Evet, bu oyunun ortaya çıkmasında geçen hafta belirttiğim üzere Barış Alper Yılmaz’ın 9 numarada bekleneni verememesi etkili olmuş görünüyor ki aynı oyuncu elendiğimiz Hollanda maçının büyük bölümünü santrforda geçirdi ve gayet de iyi oynadı.

Montella oyuncu ilişkileri, ana planları ve bulduğu palyatif çözümlerle çok iyi bir turnuva geçirdi.

Fakat genel olarak sağ kenarda daha iyi performanslar gösterdi ve onu birincil pozisyonlarından birinde kullanmak elbette hocanın sorun yaşamak istemediği konulardan biriydi. Fakat santrforsuz oyun sadece bunun alakalı değil ve Arda Güler’den verim alabilmek için de önemliydi. Hocanın kafasındaki üçlü orta sahada Hakan Çalhanoğlu ve Arda Güler, oynadığımız rakiplerin fizik gücünü düşününce riskli bir hale geliyor. Orta saha üçlüsünü fiziksel yönden daha yoğun hale getirmek dışında Montella’nın kafasında muhtemelen başka bir şey daha vardı: Kontra temelli reaktif bir ana plan tercih edildiği için ilk 11’de Barış Alper Yılmaz ve Kenan Yıldız gibi iki tane kontra oyuncusu isteyen hocanın Arda Güler’in yaratıcılığını maksimize etmek için onu en uçta oynatmaktan başka bir çaresi olmayabilir. Kenan Yıldız’ın performansını yeterli bulmayabilirsiniz. Ama onun oynamadığı durumda da 9 numaradan ziyade Kerem Aktürkoğlu gibi yine benzer bir profile ihtiyaç vardı ve santrforsuz oyun bu yönden ziyadesiyle anlaşılır görünüyor.  

Peki saha içi dışında santrfor için mevcut isimlere bakınca hocaya hak vermek mümkün değil mi? Cenk Tosun’un yaşı ve fiziksel durumu nedeniyle düzenli 11’i kaldıracak durumda olmaması, Bertuğ Yıldırım’ın uluslararası tecrübesinin ve son sezon aldığı dakikaların yetersizliği faktör olamaz mı? Ya da gerçekten Semih Kılıçsoy mu oynamalıydı? Kariyerinde üst düzey futbolu ilk kez bu sezon itibarıyla oynayan ve 23 maçta attığı 11 golle dikkat çeken genç oyuncunun milli formayı alabilecek yeteneğe sahip olduğu açık. Ama ya genel tecrübe? Veya takımın toplam tecrübesi?  

Avusturya maçında Arda Güler ve Kenan Yıldız’la başladığımız maç 60 yıl aradan sonra bir ülkenin Avrupa Şampiyonası elemelerine iki tane 19 yaş altı oyuncuyla başladığı maç oldu. Dolayısıyla bu seviyede bariz olan durum şu ki genç oyuncular o kadar da çok tercih edilmiyor. Peki Montella zaten iki tane oynatıp beklenmeyen bir şey yaparken neden üçüncüsünü oynatması için baskı yapıyoruz ki? İtalya’nın, İspanya’nın, İngiltere’nin bu maçlarda oynatabileceği 19 yaş altı oyuncuları hiç mi olmadı? Yoksa tercih mi edilmediler? Zaten bu konuda yeterli çabayı gösteren bir teknik adamı hangi amaçla böyle zor bir durumun içinde bırakıyoruz? Saha içi, moral motivasyon ve tecrübe yönünden verilen kararın açık ve objektif nedenleri mevcutken santrforsuz oyun olmaz safsatasıyla takıma ekstra sorunlar çıkarmayı anlamak mümkün değil. 

Keza çok benzer cümleleri üçlü savunma eleştirileri üzerinden de kurmak mümkün. Her ne kadar üçlü savunma üzerinden gelen eleştiriler son iki maçta oynanan futbol nedeniyle daha düşük olsa da bu ülke oyununun kanayan yaralarından biri olarak durumdan nasibini aldı. Halbuki Avusturya maçındaki üçlü savunmayla Hollanda maçındaki üçlü savunmanın nedenlerinin farklı olduğunu görmek o kadar zor değil. Avusturya’nın ceza sahası yüklemelerine karşı ve muazzam preslerini kırmak için ekstra stoper tercih ettiğimiz maçtan sonra Hollanda maçındaki üçlü savunmanın nedeniyse rakibin beşli hücum hattı oldu. Ama salt nedenler elbette sadece rakiple alakalı olamaz. Üçlüye döndükten sonraki bireysel performans yükselişleri de kayda değer oldu. Oldukça kötü bir hazırlık dönemi geçiren Merih Demiral’ın üçlü savunmayla çıktığımız ilk maçta ortaya koyduğu kariyer gecesi, Samet Akaydin’in kusursuz Hollanda performansı ve hatta ilk maçlarda savunma problemleri yaşayan Abdülkerim Bardakcı’nın son iki maçtaki performans artışları. Bunların hepsi üçlü savunmayla alakalı olarak değerlendirilebilir. Ferdi Kadıoğlu’nun arkadaki ekstra stoperden mütevellit hücumdaki özgürleşmesi de. Sahada verdiğiniz bir kararın olumlu ya da olumsuz, zincirleme sayısız katkısı var ve Vincenzo Montella da bunları genellikle olumlu etkileriyle oldukça iyi kullandı.  

Elbette her şeyimiz mükemmel değildi ama sonuçta gösterdiğimiz başarı istatistiklere de yansıdı. Turnuvanın pres, gol beklentisi, son 20 metrede pas ve üçüncü bölgeye geçiş sayısı gibi gelişmiş metriklerinin hemen hepsinde ilk 10’dayız ve rakamlar son sekize kalışımızı doğruluyor. Peki nerelerde kötüyüz? Savunmada. Turnuvada gol beklentisi yaratmada ne kadar iyiysek rakiplere verdiğimiz gol beklentisinde de o kadar kötüyüz ve son sekizdeyiz. Bu da bizim kazandığımız maçlarda neden bu kadar pozisyon verdiğimizi ya da Hollanda maçında 6 dakika içinde o basit golleri nasıl yediğimizi çok iyi anlatıyor. 

Vincenzo Montella sayısız sıkıntı, takımcılığın milli takıma yaptığı korkunç etki, kötü federasyondan gelen olumsuzluklar içinde gerçekten mükemmele yakın bir iş çıkardı. “Başarı var ama oyun yok” maalesef turnuvanın gösterdiği rakamlar ve yurtdışı basının yaptığı yorumlarla taca çıkıyor ama bunu kabul etsek buradan bir Montella yetersizliği çıkarabilir miyiz? Zira iyi oyun olsa ve sonuç gelmese de benzer tartışmaları hatta muhtemelen çok daha kuvvetli şekilde yaşamayacak mıydık? O halde bir teknik adamın bir takımdaki tek yaşama şansı iyi oyun ve başarı mıdır? Eğer öyleyse hayatınızın büyük bölümünde mutsuz olacaksınız demektir çünkü bunun ikisini birden özellikle de milli takım futbolunda bulmak gerçekten çok zor. 

Hoca oyuncu ilişkileri, ana planları ve bulduğu palyatif çözümlerle çok iyi bir turnuva geçirdi. Kadro üzerindeki hakimiyeti bunca kargaşa içinde belki de en değerlisi. Gösterdiği performansla bu takımı 2026 Dünya Kupası’na hazırlamayı hak ettiği de açık. Peki biz ona bu şansı verecek miyiz? Hollanda maçının gecesinde başlayan bazı operasyonlar mevcut federasyon yönetiminin yetersizliği ve belirsizliğiyle birleşince bu soruya evet cevabı vermek maalesef zorlaşıyor.