Arda Öztaşkın / Konuk Yazar
Bir evin olsun, bir karın, bir de öküzün.
Karını parayla satın al ki
Gereğinde yürüsün öküzün ardından…”
Bu satırlar Yunan didaktik şiirinin babası ünlü ozan Hesiodos’a ait. Yazıldığı zaman MÖ 8. yüzyıl…
“…ve kadınlar bizim kadınlarımız…
…anamız, avradımız, yârimiz ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen…” Bu dizeler büyük usta Nazım Hikmet’e ait.
“… kız evlatsın, eğeceksin boynunu
Davul zurna gideceksin yabana!
Gelin değil yoz tarlada ırgatsın,
Kadın değil, ana değil, kul köle…” Bu dizeler de Rıfat Ilgaz’ın…
Tıpkı, Nazım Hikmet gibi, o da usta diliyle toplumun kadına bakışını ortaya koyuyor. Hesiodos’un yazdığı satırlarla, Nazım Hikmet ve Rıfat Ilgaz’ın bu dizeleri yazdığı tarihler arasında asırlar var. Aradan asırlar geçmesine rağmen, kadının toplumda değişmeyen konumunu yansıtan bu dizeler için tüm insanlığın utanç duyması gerekmiyor mu?