05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 28.11.2025 04:36 | Son Güncelleme: 28.11.2025 04:36

Marmara kıyıları iklim değişikliğine karşı savunmasız

Yeni yapılan bir analiz Marmara kıyılarının büyük bölümünün fiziksel ve sosyoekonomik açıdan savunmasız olduğunu ortaya koydu. Kıyı yönetiminde doğa temelli, bölgesel bir planlama şart
Marmara kıyıları iklim değişikliğine karşı savunmasız
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Zeynep Tan/[email protected]

Marmara Denizi kıyılarında yapılan son iklim risk analizine göre, bölgede yaklaşık 1,6 milyon kişi yüksek risk altında yaşıyor. Kıyı şeridinin yüzde 60’ı orta risk, yüzde 12’si ise yüksek risk kategorisinde yer alıyor. En kırılgan iller arasnda arasında Kocaeli yüzde 26,5 ile ilk sırada bulunuyor. Yalova yüzde 18,4 ve Bursa yüzde 18,2 oranlarıyla onu izliyor. İstanbul’da Marmara kıyısında yaşayan nüfusun yüzde 12,2’si yüksek risk altında. Tekirdağ’da bu oran yüzde 16,6, Çanakkale’de yüzde 11,1, Balıkesir’de ise yüzde 10,1 olarak hesaplandı.

Bu tablo, Marmara Denizi çevresindeki yerleşimlerin farklı düzeylerde ama ortak bir tehdit altında olduğunu gösteriyor. Fırtınalar, kıyı erozyonu ve deniz seviyesinin yükselmesi, tüm kıyı kentlerini etkileyen tehditler.

Kapalı deniz, yoğun etki

Marmara Denizi’nin yarı kapalı yapısı, iklim değişikliğinin etkilerini bu bölge için daha karmaşık hale getiriyor. Deniz seviyesindeki yükselme, artan fırtına sıklığı ve kıyı erozyonu, özellikle sanayileşmiş ve yoğun nüfuslu kıyılarda etkisini artırıyor. Stanford Üniversitesi’nin Doğal Sermaye Projesi kapsamında geliştirilen InVEST Kıyı Kırılganlık Modeli kullanılarak yapılan analiz, Marmara kıyılarının büyük bölümünün fiziksel ve sosyoekonomik açıdan savunmasız olduğunu ortaya koydu. Kıyılardaki doğal alanların önemli kısmı son 50 yılda yerleşim ve sanayi baskısı altında kayboldu. Bugün kıyı çizgisinin büyük bölümü, doğal süreçler yerine insan eliyle şekillenmiş. Bu nedenle kıyı koruma ve planlama politikalarının yalnızca mühendislik çözümlerine değil, doğa temelli yöntemlere dayanması gerektiği vurgulanıyor.

Kocaeli, Marmara’daki en yüksek riskli nüfusa sahip il konumunda. Yoğun sanayi faaliyetleri, nüfus baskısı ve fırtına sıklığı, taşkın tehlikesini artırıyor. Yalova’da kıyı şeridinin daralması ve erozyonun hızlanması, hem kıyı ekosistemlerini hem de yerleşim alanlarını tehdit ediyor. Bursa ve Balıkesir kıyılarında toprak kaybı ve kıyı erozyonu öne çıkarken, İstanbul’un doğu kıyılarında deniz seviyesinin yükselmesi ve fırtınalar nedeniyle taşkın riski artıyor. Çanakkale Boğazı ve Tekirdağ çevresindeki kıyılar, görece korunaklı yapısıyla diğer bölgelere göre daha az kırılgan durumda olsa da, uzun vadede bu bölgeler de deniz seviyesindeki yükselmeden etkilenebilir.

İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Cem Gazioğlu, Marmara kıyılarının iklim değişikliği, deniz seviyesi yükselmesi ve yoğun insan baskısı karşısında hızla savunmasızlaştığını belirtiyor. Gazioğlu, doğal kıyı alanlarının neredeyse tamamen ortadan kalktığını vurgulayarak, “Kıyılar savunmasız, riskler büyüyor. Çözüm ekolojik ve bütüncül bakışta,” diyor.

Prof. Dr. Cem Gazioğlu

 

İklim senaryoları: Yanıltıcı rahatlama uyarısı

Gazioğlu’na göre, deniz çayırları, sulak alanlar ve kıyı ormanları gibi habitatların korunması, bölgesel direncin artırılmasında kritik rol oynuyor. “Bugün atılacak adımlar, yarının ekonomik kayıplarını, sosyal krizlerini ve ekolojik yıkımlarını önleyebilir. Marmara Denizi’nin sesi, dünyanın birçok kıyı bölgesiyle aynı noktada birleşiyor,” diye ekliyor.

Araştırmada, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) verileriyle hazırlanan farklı emisyon senaryoları da değerlendirildi. Düşük ve orta emisyon senaryolarında Marmara’daki risklerin bugünkü düzeyine yakın kalabileceği öngörülürken, yüksek emisyon senaryosunda kısa vadede bazı bölgelerde kırılganlığın azaldığı görülüyor. Ancak bu geçici bir tablo. Gazioğlu'na göre, uzun vadede artan deniz sıcaklıkları, daha şiddetli fırtınalar ve ani deniz seviyesi yükselmeleri, taşkın ve erozyon risklerini katlayarak artırabilir. 

Ne yapılmalı?

Uzmanlara göre Marmara kıyıları için acil ve bütüncül bir yaklaşım gerekiyor. Her kıyı kenti için ayrı uyum ve koruma planları hazırlanmalı.

  • Merkezi politikalar yerel farklılıkları göz ardı etmemeli. Doğa temelli çözümler -deniz çayırlarının, sulak alanların ve kıyı ormanlarının korunması ve restore edilmesi-önceliklendirilmeli.
  • Altyapı planlamasında taşkın ve erozyon riskleri dikkate alınmalı, yeni yerleşim ve sanayi yatırımları risk haritalarına göre yönlendirilmeli.
  • Erken uyarı sistemleri güçlendirilmeli; yerel yönetimler, bilim insanları ve sivil toplum arasında iş birliğiyle uygulanabilir eylem planları oluşturulmalı.
  • En önemlisi, Marmara kıyılarındaki müdahaleler yalnızca mühendislik çözümleriyle sınırlı kalmamalı, sosyal, ekonomik ve ekolojik boyutları birlikte ele alan “bütünleşik kıyı yönetimi” anlayışı benimsenmeli.
  • Sonuç olarak Marmara Denizi’nin kapalı coğrafyası ve yoğun nüfus baskısı, onu iklim krizinin en kırılgan bölgelerinden biri haline getiriyor. Bugün atılacak her adım, yarının ekonomik kayıplarını ve ekolojik yıkımlarını önlemenin anahtarı olabilir.