23 Aralık 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 03.06.2022 04:30 | Son Güncelleme: 03.06.2022 04:30

Türkiye’nin karnesi: Evet ama yetmez!

Önde gelen fosil yakıt tedarikçilerinden Rusya’nın Ukrayna işgali gelişmiş ülkelerin GOP26 Glasgow zirvesinde ortaya koyduğu planlara darbe vurdu. Kömüre yönelim artarken Türkiye de çok etkilenen ülkeler arasında. Dünyaya verilen vaatlere sadık kalmak için köklü değişiklikler gerekiyor… 
Türkiye’nin net bir hedef koymadığı “kömürü bitirme” süreci çok da hızlı işlemiyor. Dünya gaz arzındaki Rusya kaynaklı sorunlar ve liranın değer kaybı kömüre yönelme riskini artırıyor.
Türkiye’nin net bir hedef koymadığı “kömürü bitirme” süreci çok da hızlı işlemiyor. Dünya gaz arzındaki Rusya kaynaklı sorunlar ve liranın değer kaybı kömüre yönelme riskini artırıyor.

"Kendi mezarımızı kazıyoruz"  Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres geçen kasım ayının ilk yarısında Glasgow’da düzenlenen dev iklim zirvesinin açılışında böyle demişti.  COP26 adıyla bilinen zirve birkaç önemli uzlaşma dışında iklim eylemcileri arasında hayal kırıklığı yarattı. Sonuç paktındaki “kömüre son vermek” ifadesinin “kullanımı azaltmak” şeklinde değiştirilmesi niyet ve kararlılık sorunlarına işaret ediyordu.

Yunanistan’ın eski maliye bakanı iktisatçı Yanis Varoufakis zirvede Batı’nın krizden doğan bir fırsatı teptiğini şöyle anlattı:

“Almanya linyit santralleri inşa ederken, Fransa nükleer enerji kapasitesini iki katına çıkarırken ve ödeyemediği borç yükü altında ezilen diğer AB üyeleri yeşil geçiş konusunda kaderine terk edilmişken yenilenebilir enerji konusunda dünyanın geri kalanındaki liderlere nasıl vaaz verecekti ki?” 
Zirvenin nadir olumlu taraflarından biri Joe Biden yönetimiyle Paris İklim Anlaşması’na dönen ABD ve onun ardından en büyük ikinci kirletici olan Çin’in nihayet iş birliği yapma çağrısıydı.

Savaş planları altüst etti

Ancak evdeki hesap çarşıya uymayacaktı. Çünkü Avrupa’da yeni mezarlar kazılmak üzereydi. Rusya’nın binlerce cana mal olan Ukrayna işgali yarattığı yıkımla beraber iklim hedeflerinin bir kez daha ikinci plana itilmesine neden oldu.

Washington Post köşe yazarı Ishaan Tharoor geçen ay “Ekonomik daralmaya ilişkin korkular, Almanya’yı Rus petrol ve gazından vazgeçme konusunda garip bir çizgiye ilerlemeye zorladı. Yaklaşan ara seçimler yüzünden Biden yönetimi benzin fiyatlarını düşürme çabalarına öncelik veriyor ve Biden’ın iklim taahhütlerinin yoldan çıkmasından korkan çevrecileri kızdırıyor.” Yaygın olarak kabul edilen bir hesaba göre tüm kısıtlamalara karşın AB ülkeleri her gün Rus gazına 450 milyon dolar, petrolüne de 400 milyon dolar harcıyor. 

Sloven düşünür Slavoj Žižek geçen hafta Oksijen’de de yayımlanan yazısında şöyle diyordu:

“Avrupa’nın seçenek olarak görmeye yanaşmadığı bir gerçek var: Rusya’ya askeri olmayan müthiş güçlü bir baskı uygulayarak gezegen için de büyük bir iyilik yapabilir.” 

Peki bu değişim fırsatı tamamen tepilirse ne olur?

Dünya Meteoroloji Organizasyonu (WMO) ve Birleşik Krallık Met Office’in geçen hafta yayımladığı rapora göre dünyanın sanayi öncesi seviyelerden 1.5 derece daha sıcak hale gelmesinin önümüzdeki 20 değil beş yıl içinde gerçekleşmesi olasılığı artıyor. 

Türkiye’de ne değişti?

Geçen yılki İklim Zirvesi’ne Türkiye ilk kez Paris İklim Anlaşması’nı kabul eden bir ülke olarak katıldı. Halen katılmayanlar İran, Eritre, Libya ve Yemen. Bu imza  2053’te net sıfır karbon salımı hedefini kabul etmek anlamına geliyor. Ancak Türkiye önümüzdeki kasım ayında yapılacak COP27 zirvesine kadar emisyonları artırıp sonrasında iniş eğrisine geçmeyi vaat ediyor. 

Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı, İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, Glasgow zirvesinin ardından kaleme aldığı makalede şöyle diyordu:

“Burada her ne kadar murat ‘kömürün kademeli olarak terk edilmesi’ konusunda bir karar almak olsa da elektrik üretiminde ‘kömürün kademeli olarak azaltılması ve düşük verimli desteklerin sonlandırılması’ olarak yer alması da ilk kez olması hasebiyle memnun edici olarak karşılandı.” 

Yani Türkiye kömür konusunda “evet ama yetmez” diyordu.   Oysa Türkiye’nin kendi kömür karnesi hiç de parlak değil.  Global Energy Monitor (GEM) adlı sivil toplu kuruluşunun geçen günlerde yayınlanan bir raporuna göre Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) üyelerinin büyük kısmı kömürle işleyen yeni bir termik santral projesi planlamıyor. Bu ülkelerde planlanan yeni kömür santrali projelerinin yüzde 74’ü Türkiye’de. 

Türkiye kömür santrali kapasite artışı planlayan ülkeler sıralamasında da üst basamaklarda yer alıyor. 
GEM raporunda “hükümetin kömür yanlısı politikaları” eleştirilirken yeni projelerin kamuoyunda ciddi tepki alması ve finansman güçlükleri nedeniyle iptal edilen projeler bulunduğu not ediliyor.

Küresel Karbon Projesi (GCP) verilerine göre de Türkiye karbon salımı listesinde 14’üncü sırada. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı geçen hafta Türkiye’nin güneş paneli üretiminde Avrupa’da birinci, dünyada dördüncü sırada olduğunu açıkladı. Bakanlık, yenebilir enerji kurulu gücünün yüzde 54’e yükseldiğini söylüyor. Ancak Türkiye Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) aynı fikirde değil, enerji üretiminde bu oranın yalnızca yüzde 35 olduğunu söylüyor. Bakanlığın verilerine hidroelektrik santralleri kullanımı da dahil ediliyor. 

Türkiye 2030’a kadar kömürden çıkarsa elektrik sektörü kaynaklı karbon emisyonları 2035 yılında 2021 yılına kıyasla yüzde 82.8 düşecek

Türkiye’nin enerji üretiminde 2021’de fosil yakıtların payı yüzde 65 olarak gerçekleşti. Yani Türkiye’nin net bir hedef koymadığı “kömürü bitirme” süreci çok da hızlı işlemiyor. Üstelik dünya gaz arzındaki Rusya kaynaklı sorunlar ve liranın değer kaybı kömüre yönelme riskini artırıyor. Oysa Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) kısa süre önce yayınladığı yayınladığı “Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım Kömürden Çıkış 2030” raporunda bu tarihe kadar kömürden tamamen çıkılırsa elektrik sektörü kaynaklı karbon emisyonlarında 2021 yılına kıyasla 2035 yılında yüzde 82.8’lik bir düşüş yaşayacağı öngörülüyor.

Başımıza ne gelir?

Dünyanın iklim vaatlerini yeterince ciddiye almaması nedeniyle yaşanacak sorunlar suların yükselmesinden ibaret değil. Dünya Sağlık Örgütü ve BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 9 Mayıs’ta yayınladığı Sağlık ve İklim Değişikliği Türkiye Profili’nde sağlık riskleri şöyle sıralanıyor:
• Su kaynaklı hastalıklar
• Asalakların yol açtığı vektörel hastalıklar
• Yetersiz beslenme ve gıda kaynaklı hastalıklar
• Solunum yolu hastalıkları
• Isı stresi 

Rapor “Aşırı olaylar nedeniyle Türkiye ormanlarının özellikle iklim değişikliği riski altında olması beklenmekte. Ayrıca, değişen yağış düzenlerinin genel olarak orman üretkenliğini azaltacağı tahmin edilmekte” diyor. Oysa geçen yıl yaklaşık 1.4 milyon dönümünü kaybettiğimiz ormanlar, iklim değişikliğine karşı koymak ve uyum sağlamak adına en önemli güvencelerimizden. 

Türkiye Glasgow’da neler vaat etti?

• Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 133 ülke 2030 yılına kadar orman kaybını ve arazi bozulmasını durdurmak ve tersine çevirmek için birlikte çalışmayı taahhüt etti.
• Dünya Liderler Zirvesi’nde yayınlanan Atılım Ajandası’nın Türkiye tarafından her biri  ayrı ayrı imzalanan dört kategorisi şunlar: Enerji, ulaştırma, çelik ve hidrojen.
• Türkiye’nin de dahil olduğu 20’den fazla ülke Uluslararası Havacılık İklim Hedefleri Koalisyonu deklarasyonunu imzaladı. 
• Türkiye ile beraber 100’den fazla ülke ve otomobil üreticisi, lider piyasalarda en geç 2035 yılına kadar ve 2040 yılına kadar tüm dünyada, tüm yeni otomobil ve kamyonet satışlarının sıfır emisyon olmasını taahhüt etti.
• Kömürden Temiz Enerjiye Küresel Geçiş Deklarasyonu’nu imzalayan ülkelerden büyük ekonomiler 2030, daha az gelişmiş olanlar 2040 yılında kömürden çıkış sözü veriyor. Bu ülkeler arasında Türkiye yok.