Biyolog Paul Ehrlich 1968 yılında yayınlanan “Nüfus Bombası” kitabında insanların çok hızlı üremesi sebebiyle gıda kıtlığı başlayacağını ve kısa süre içinde “yüz milyonlarca” insanın açlıktan öleceğini yazmıştı. Önce “fazlalık nüfusu yıldızlar arası ulaşımla başka gezegenlere gönderme” fikrine kafa yordu. Devamında ise “gönüllü yöntemler başarısız olursa zorunlu” ve sıkı bir doğum kontrol uygulaması getirilmesini savundu.
Aşırı nüfusun kaygılandırdığı insanlar hâlâ var. Ancak özellikle zengin ülkelerdeki esas endişe bunun tam tersi. Çok sayıda çocuğu olan Elon Musk’a göre “Düşük doğum oranları medeniyetin sonunu getirecek.”
Nüfus halen artıyor olsa da doğurganlık oranı, yani bir kadının yaşamı boyunca doğurabileceği bebek sayısı hızla düşüyor. Mesele zengin ülkelerle sınırlı değil. Şu an dünya nüfusunun üçte ikisinin yaşadığı ülkelerde doğurganlık oranı nüfusu sabit tutmak için gereken 2.1’lik “ikame oranının” altında. Kolombiya’nın Bogota kentindeki doğurganlık oranı (0.91) Tokyo’dakinden (0.99) daha düşük.