19’uncu yüzyılın sonlarına doğru New York’ta bir cerrah olan William Coley şaşırtıcı bir gözlemde bulundu. Boynundaki tümör nedeniyle ölümle burun buruna gelen hastalarından biri, ciddi bir bakteriyel deri enfeksiyonuna yakalandıktan sonra iyileşmişti. Meraklanan Coley, bu bulguyu tekrarlamaya çalıştı ve hastalarına öldürülmüş bakterilerden oluşan bir kokteyl enjekte ederek kanserlerinin gerilemesini sağladı.
Sonunda binden fazla hastayı bu şekilde tedavi etti ve genellikle başarılı oldu. Coley’in mantığı, enfeksiyonun bağışıklık sistemini kanserle savaşması için tetikleyebileceğiydi. Yaşadığı dönemde tartışmalı olan bu fikir, 1950’lere kadar bilim insanları tarafından daha yaygın bir şekilde kabul görmeyecekti. Bugün bu fikir, bağışıklık sistemini tümörleri tanıması ve yayılmalarıyla mücadele etmesi için eğitmeyi amaçlayan ve “kanser aşıları” olarak bilinen yeni nesil tedavilerin oluşturulmasına yönelik çabaları yönlendiriyor. Şu anda deri ve yumurtalıklardan beyin ve akciğerlere kadar her yerde bulunan kanserlere karşı denemeler devam ediyor. Yarım yüzyıl boyunca hayal kırıklığı yaratan çıkmaz sokaklardan sonra, umut verici sonuçlar ortaya çıkmaya başlıyor.