İstanbul’un ‘en büyük’, dünyanın en geniş alana yayılan 3’üncü kütüphanesi olan Rami Kütüphanesi 13 Ocak’ta açıldı. 36 bin m² kapalı alan, 51 bin m² yeşil alan ve 4 bin 200 kişilik oturma kapasitesine sahip bu yeni kütüphane, kitap tutkunlarının merakını cezbetti. 250 bin açık raf, arşivinde 1 milyon 800 bin adet derleme nüshası kitap, 110 bin matbu nadir eser ve 120 bin kitap dışı materyal olmak üzere, toplamda 2 milyonun üstünde eser kütüphanede bir araya getirildi.
Açılışın üzerinden 24 saat geçmeden “kitap tutkunu” bir arkadaşımla yola düştük. Amacımız tüm günü mekanda geçirmek, kitapların arasında kaybolmaktı. Kütüphanenin hedef kitlesi öğrencilerin ulaşım için toplu taşıma kullanacağını düşünerek biz de aynı yolu seçtik; Mecidiyeköy’den metrobüse bindik. Edirnekapı’da inip 200 metre yürüdükten sonra T4 Topkapı- Mescid-i Selam Tramvay Hattı’na geçtik. Rami durağında indiğimizde karşımızda dev kütüphane duruyordu.
Eski dokulu taş duvarlar ile cam ve çelik konstrüksiyonun buluştuğu bu mimari biçimi geçmişle bugünü buluşturması bakımından pek hoşumuza gidiyor açıkçası. Daha ilk adımdan bir Avrupa şehrinde bir müze geziyormuşuz hissine kapılıyoruz. Girer girmez gözlerimiz bir yerleşim planı arıyor. Ne yazık ki girişe henüz böyle bir bilgi panosu yerleştirilmemiş. İnternetten bakalım diyoruz, kütüphanenin tam olarak bitmemiş sitesinde de yok. 400 personelin görev yaptığı kütüphanenin bir güvenlik görevlisine yolumuzu soruyoruz, yanıtı ilginç:
- “Aslında kütüphane açılmadı, şimdilik sadece gezmek için.”
- Peki sistem ne zaman çalışmaya başlar?
-“Bize söylenen bir şey yok.”
O zaman mecbur biz de kitap peşinde koşmayacak, gezen kalabalığa katılacağız. Bu arada kalabalık, bir alışveriş merkezi kitlesinden farksız. Bebek arabasıyla gelip gezen de var, kol kola dolaşan kız grupları da...
Biraz yürüdükten sonra, 10 dakikadır aradığımız tabelayı buluyoruz. Böylece anlıyoruz ki biz A binasındayız ve bu bölüm laboratuvarlara, hat ve ciltleme atölyelerine ve yazma eserlere ayrılmış. Bir de aynı koridorda Atatürk İhtisas Kütüphanesi var. 22 bin kitap ile Türkiye’nin en büyük Atatürk İhtisas Kütüphanesi burası.
Sadece içi değil avlusu da görkemli
B Bloku’na geçince ortamda çocuk sesleri çınlamaya başlıyor. Masal Oyun Alanı, 3-6 Yaş Oyun Salonu, İlköğretim Çalışma Salonu ve Çocuk Kitaplığı bu koridorda. Küçük çocuğu olan mahalleli o gün parka gitmek yerine kütüphanenin oyun alanını görmeye gelmiş. Koridorun devamında Lise Hazırlık ve Üniversite Hazırlık Çalışma Salonları yer alıyor. Daha ilk günden öğrenciler tüm salonları doldurmuşlar. Test çözüyorlar.
Rami Kütüphanesi’nin en önemli bölümünü İhtisas Kütüphaneleri oluşturuyor. Felsefe ve psikoloji, doğa bilimleri ve matematik, toplum bilimleri, din, güzel sanatlar-eğlence, spor ve edebiyat ihtisas kütüphaneleri C koridorunda konumlanıyor. Koridorlar aynı zamanda birer sergi alanı olarak da kullanılıyor. Mesela şu anda Gürbüz Doğan Ekşioğlu’nun kitap konulu çizimleri var. Tarih ve coğrafya, dil ve bilim ihtisas kütüphaneleri de D koridorunda.
Bahçeye çıkmadan gözümüz köşedeki tuvaletlere takılıyor. Hem erkek, hem kadın hem de çocuk figürü duruyor kapının üzerinde. “Aile tuvaleti mi burası acaba?” diye soruyorum içeriden çıkanlara. “Hayır ortak kullanımlı tuvalet burası, üniseks” diyorlar. Daha önce restoranlarda ya da barlarda paylaşımlı tuvaletler görmüştüm ama bir devlet kurumunda ilk kez denk geldiğim için şaşkınım.
Sıra binanın ortasındaki avluda.Bu alan bir park gibi düzenlenmiş. İçerinde yürüyüş ve bisiklet yolları olduğunu söyleyince büyüklüğü gözünüzde canlanabilir. 1000 m²’lik bir yapay göleti var. Etkinlikler için 6 adet amfi düzenlenmiş. Cam bir fanusu andıran geniş bir de Kahve Dünyası yer alıyor, içerisi tıklım tıklım. Kütüphanenin en iddialı olduğu konu sürdürülebilirlik. Burası Türkiye’nin Biosphere Sürdürülebilir Müze Sertifikası’na sahip ilk yapısı. Peki bu ne demek? Restorasyon tekniklerinden altyapı sistemlerine, atık yönetimi, sürdürülebilir altyapı ve enerji verimliliği sistemlerine kadar sürdürülebilir mimari için gereken tüm adımlar atılmış. Yağmur suyu kullanılıyor, atıklar geri dönüşüme gidiyor.
Kütüphanenin önemli bir iddiası da burada gerçekleştirecek etkinlikler. Instagram hesabından duyurular yapılmaya başladı. Takip edebilirsiniz.
Restore edilmedi neredeyse yeniden yapıldı
İsmi Rami Kışlası ama bina 1971’den beri kullanılmıyordu ve yıkık bir haldeydi. Bu arazi Osmanlı Sultanı II. Mustafa döneminde (1695-1703) sadrazamlık yapan Rami Mehmed Paşa’ya sultan tarafından çiftlik olarak armağan etmesiyle kayıtlara geçiyor. 1826 yılında kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusu için bu bölgede inşa edilen askerî kışla da Rami Kışlası olarak anılmaya başlanıyor. I. Dünya Savaşı’nın ardından tahrip olan kışla, Cumhuriyet Dönemi’nde işlevini koruyor ve 1971 yılına dek askerî amaçla kullanılıyor. Sonra mülki idareye devrediliyor ve emekliye ayrılıyor. Yıkık bir halde neredeyse 40 yıl geçiriyor.