Çocuklarımızın duygusal dayanıklılık kaslarını güçlendirmek gerek. Başarısızlıklara tahammül edebilmeleri ve onları sıçrama noktası olarak kullanmaları belki de edinebilecekleri en değerli güçtür. Birçok arkadaşımla çocuklarımızın gelişimi hakkında sohbet etme fırsatı buluyoruz. Özellikle okul çağında çocukları nasıl yönlendirmeli, hayatta mutlu ve başarılı olmaları için anne babalar neler yapmalı sorusu herkesin aklında. Benim bu sohbetler sırasında aklıma hep aynı Samuel Beckett alıntısı geliyor: “Fail. Fail again. Fail better.” Yani “Başarısız ol. Bir daha başarısız ol. Daha iyi başarısız ol.” Çocuklarımıza vereceğimiz en büyük hediyelerden biri başarısız olmaktan korkmamak ve bu şekilde gerçek potansiyellerine adım adım ulaşmalarını sağlamak olabilir mi? Herkes kendisinin ve çocuklarının başarılı olmasını ister. Ancak bazı topluluklarda başarısız olmaktan o kadar korkulur ki, kişiler başarısız olmaktansa hiç “yapmamayı” ve hiç “denememeyi” tercih etmeye başlar! Oysa gelişim sürecindeki çocukların belki başlarına gelebilecek en talihsiz olay bence budur. Teknoloji girişimcileri arasında bilinen bir sır vardır: Sık sık yeni deneyler yapıp, yanıldıkça bu deneylerden maksimum sonuç çıkararak hızla bir sonraki deneye geçmek bir girişimin çevikliğine işaret eder. Farkındaysanız bir önceki cümlemde hiç başarısızlık kelimesini kullanmadım. Başarılı girişimciler de kullanmaz. Onların dünyasında hiç bitmeyen bir deneme, yanılma ve öğrenme üçlüsü vardır. Riskler alınır, hatalar yapılır ama bu küçük hatalar sayesinde büyük evrimler mümkündür! Neden aynı prensibi kendi çocuklarımıza uygulamayalım? Risk almak ve başarısız olmaktan korkmamak kendine has bir kültür gerektirir. Bu kültürü bir aile ortamında yaratmak teknoloji girişimlerinde yaratmaktan çok da farklı olmayabilir.
Deneme yanılma kültürü
Bugüne kadar parçası olduğum tüm oluşumlarda çalışanlar risk alıp bir şeyleri denedikleri için cezalandırılmaz tam tersine yeteri kadar karşılaştırmalı deney yapmaz ve yeteri kadar başarısız olmazlarsa sorun çıkar (ki buna bazı durumlarda A/B testing deriz). Herkes bazı deneylerin başarısız olacağını bilir ama sonuç ne olursa olsun onlara dönüşü pozitiftir. Benzer bir anlayış ve kültürde gelişen çocukların da meraklarını hızla aksiyona çevirerek, hem limitlerini zorlamalarını sağlayabiliriz hem de başarısızlığı bir tabu haline getirmelerini engelleriz. Elbette girişimci ekipler mutlaka ve mutlaka yaptıkları hatalardan çıkarımlar yapmak durumundadırlar. Belki de bu yüzden, başarısızlıkla sonuçlanan denemelerin üzerine herhangi bir negatif bir anlam yüklemeden açık açık konuşmak özellikle Silikon Vadisi’nde çok net gördüğüm kültürel yapıtaşlarından biri oldu. Amerika’da benim liderlik anlayışımı kökten etkileyen ve 2020 yılının en popüler halka arzlarından biri olan Palantir’de, 5 Whys (5 nedenler) adını verdiğimiz saatler süren seanslarımız olurdu. Bu seansların tek amacı ekip olarak hayal kırıklığı ile sonuçlanan bir projeyi masaya yatırıp sonuçların altında yatan 5 nedeni derinlemesine konuşmaktı. Çayımızı kahvemizi alır, saatlerce neyi tekrar yapmayacağımıza ve neyi kesinlikle tekrar yapacağımıza karar verir seansın sonunda dersimizi almış bir şekilde yolumuza devam ederdik. Çocuklarımızın da hayal kırıklıklarını bir bilim insanı gibi masaya yatırmayı öğrenmeleri ve kendilerini üzmeden detaylı muhasebe yapmaları onların gelişimleri açısından kritik olabileceğini düşünüyorum. Ailede ne kadar çok insan kendi deneyimleri ile barışık olursa, çocukların da bu davranış biçimini örnek almaları doğal olacaktır.
Duygusal dayanıklılık
Sonuçta bir girişimin sahip olabileceği en önemli niteliklerden biri İngilizce’de resilience olarak tabir edilen, duygusal dayanıklılık kapasitesidir. Başarısızlıkları büyük bir drama veya utanca dönüştürmeden, düştüğünde kalkıp üzerine düşünebilen ve bir sonraki maceraya aynı hevesle devam edebilen girişimler ve kişilerin uzun maratonlarda çok daha başarılı olduğu nettir. Çocuklarımızın da duygusal dayanıklılık kaslarını güçlendirmek, onların hayatı hep gelişerek ve iyiye doğru giden bir macera olarak algılamalarını sağlayabilir. Bu anlamda başarısızlıklara tahammül edebilmeleri ve onları sıçrama noktası olarak kullanmaları belki de edinebilecekleri en değerli güç olabilir.