Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde (SBE) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler tezli yüksek lisans programı öğrencisi Abdullah Esin, CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atanmasına yönelik sosyal medya paylaşımları nedeniyle 8 Eylül’de gözaltına alındı, 9 Eylül’de “halkı suç işlemeye tahrik” (TCK 214/1) suçlamasıyla tutuklanarak Marmara Cezaevi’ne gönderildi.
27 yaşındaki Esin’in akademik süreci ise tutukluluğunun gölgesinde bambaşka bir krize dönüştü. Üniversite yönetimi, tezini teslim almayı reddetti. Bu, Boğaziçi Üniversitesi için de bir ilk niteliği taşıyor. Süreci, Esin'in danışmanı Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde öğretim üyesi Prof. Dr. Mine Eder ve avukatı Handenur Dayıca ile konuştuk.
'30 yıldır bu okuldayım, böyle bir şey görmedim'
Esin’in danışmanı Prof. Dr. Mine Eder, öğrencisinin tez sürecine dair şu bilgileri verdi:
“Abdullah 25 Ağustos’ta sözlü savunmasını yaptı ve başarıyla geçti. Savunmadan sonra bir aylık süre içinde gerekli düzeltmeleri yapıp tezi teslim etmesi gerekiyordu. 22 Eylül’de tüm düzeltmeler yapıldı, imzalar tamamlandı, CD’ler hazırlandı. Her şey teslim edilmek üzereydi.”
Ancak 9 Eylül’de tutuklanan Esin, tezini bizzat teslim edemedi. Danışmanı Mine Eder, daha önce benzer durumlarda teslimlerin öğrencinin yerine yapılabildiğini belirterek şunları söyledi:
“30 yıldır bu okuldayım, böyle bir şey görmedim. Öğrenci yurt dışında olabilir, başka şehirde olabilir; yakınları tezi teslim ederdi. Hatta kimi zaman idare, ‘yarın getirirsiniz’ diyerek ek süre tanırdı. Abdullah’ın tezini ise ‘öğrenci bizzat gelmeli’ diyerek kabul etmediler. Bu tamamen rutin dışı bir uygulama.”
Önce 'bizzat' denildi; sonra 'vekalet' istendi, daha sonra ise 'özel vekalet' talep edildi
Abdullah Esin'in tutukluluğu nedeniyle tezini bizzat teslim edemeyeceği bilgisinin paylaşılmasının ardından Prof. Mine Eder, Esin'in avukatı Handenur Dayıca'nın vekalet almasıyla süreci ilerletmeyi teklif etti. Eder ve Dayıca'nın 23 Eylül’de yaptığı girişimde bu kez genel vekaletname yeterli bulunmadı. Yönetim, “özel vekaletname” istedi.
Silivri’de çıkarılan özel vekaletle 24–25 Eylül’de yeniden enstitüye gidildi. Ancak bu kez de biçimsel düzeltme gerekçesiyle teslim alınmadı.
Mine Eder, yaşananları şöyle anlattı:
“Tezin birkaç sayfasında biçim kayması olduğu söylendi. ‘Yarın sabaha kadar düzeltelim, getirelim’ dedik. Buna rağmen ‘son gün bugün’ diyerek reddettiler. Normalde yüzlerce öğrenciye böyle esneklik tanınır. Bu kadar katı tutum başka hiçbir öğrencide yaşanmadı. Burada kasıt olduğu çok açık.”
Avukatı Handenur Dayıca ise süreçle ilgili hem üniversite içinde hem de yargı yolunda başvuruların yapılacağını belirtti:
“Bu yetkililerle ilgili ceza sorumlulukları uyarınca şikâyette bulunacağız. Ayrıca konuyla ilgili ayrı ayrı Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne ve rektörlüğe ek süre talebiyle yazılı başvuruda bulunduk. Eğer ek süre verilmez de tezini teslim etmediği gerekçesiyle Abdullah’ın okulla ilişiği kesilirse elbette idari dava yoluna gideceğiz.”

Süreç nasıl işliyor?
Boğaziçi Üniversitesi’nde tez süreci, öğrencinin jüri önünde yaptığı sözlü savunmayı başarıyla geçmesinin ardından işliyor. Savunma sonrası öğrenciye bir aylık süre tanınıyor; bu sürede jüri üyelerinin işaret ettiği düzeltmeler yapılıyor, imzalar toplanıyor ve tez, enstitüye teslim ediliyor.
Yönetmelikte, teslimin yalnızca öğrencinin kendisi tarafından yapılması gerektiğine dair bir hüküm bulunmuyor.
Eder, öğrencinin yurt dışında ya da şehir dışında olması durumunda yakınları ya da ciltçilerin teslimi gerçekleştirebildiğini de anlatıyor.
Esin de altı dönem boyunca eğitimini tamamladıktan, tezini savunduktan ve revizyonlarını bitirdikten sonra aynı sürecin parçasıydı.
'Esneklik konuşulurken engel çıkarıldı'
Prof. Dr. Mine Eder, ayrıca Boğaziçi Üniversitesi Senatosu’nda geçtiğimiz yaz görüşülen bir düzenlemeyi hatırlattı. Hocaların aktardığına göre senatoda, tutuklu veya hükümlü öğrencilerin eğitim süresine bakılmaksızın dönem izni alabilmesi yönünde bir değişiklik tartışıldı. Eder, “Senato böyle bir esneklik tanımayı konuşurken, Abdullah’a tam tersi biçimde engel çıkarılması kasıtlı görünüyor” dedi.
'Eğitim hakkı gasbedildi'
Danışmana göre Esin’in tüm akademik yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen, biçimsel gerekçelerle teslimin engellenmesi öğrencinin eğitim hakkını ortadan kaldırıyor:
“Jüri raporları tamam, ıslak imzalar atılmış, içerik onaylanmış bir tezden bahsediyoruz. Buna rağmen mezuniyet hakkı gasbedildi. Bu kabul edilemez bir hoyratlık. Altı dönem boyunca verilen emek bir kalemde silindi.”
Mine Hoca, Esin’in tez konusunun “savunma sanayisinin yeniden yapılanması ve otoriterleşme” üzerine olduğunu, revizyonları tamamladıktan sonra çalışmanın “gayet başarılı bir tez” olarak jüri tarafından onaylandığını da vurguladı.
Prof. Dr. Mine Eder, Esin'in koşullar elverse tezini kitaplaştıracağını, akademik kariyerine doktora ile devam edeceğini anlatıyor. Ancak şimdi okulun dilekçeyi reddetmesi hâlinde, öğrencinin programla ilişiği kesilecek.
“Bu çocuk çok başarılı bir öğrenciydi, pırıl pırıldı. Akademik olarak hiçbir sorunu yoktu. Şimdi eğitim hakkı göz göre göre elinden alınmak isteniyor” diyen Eder, hukuki sürecin takipçisi olacaklarını belirtti.
Esin'in avukatı: Bu düşmanlığa ve hukuksuzluğa karşı gerekli tüm başvuruları yapacağız
Esin’in avukatı Hande Nur Dayıca da üniversiteyi hukuksuz davranmakla suçladı. Sosyal medyada yaptığı açıklamada, “Boğaziçi Üniversitesi (SBE), Abdullah Esin’in tezini genel/özel yetkili vekaletname ibrazıma rağmen tarihinde görülmemiş bahanelerle teslim almayarak eğitim hakkını ihlâl etti. Bu düşmanlığa ve hukuksuzluğa karşı gerekli tüm başvuruları yapacağız” dedi.
Dayıca da üniversite senatosunun 24 Temmuz 2025 tarihli kararını hatırlatarak, “Senato tutuklu ve hükümlü öğrencilere eğitim süresine bakmadan izin verelim derken, SBE’nin Abdullah Esin’e karşı hasmane tutumunu nasıl açıklarsınız?” diye sordu.
Avukat Dayıca “eğitim hakkı” üzerinden yargıya başvuracaklarını, bu davanın “kesin kazanılacağına inandıklarını” söyledi.
Oksijene konuşan Dayıca, Esin’in durumunun yalnızca bireysel bir hak kaybı değil, daha geniş bir sorun alanına işaret ettiğini belirtti:
“Bugün Abdullah Esin temel hak ve özgürlüklerinden birini kullandığı için hem adeta cezalandırılıyor hem de uzun yıllardır öğrencisi olduğu ve büyük başarı gösterdiği okulu tarafından eğitim hakkı ihlâl edilerek ayrıca mağdur ediliyor. Bu bir temel hak ve özgürlükler krizine işaret ediyor. Türkiye’nin ifade özgürlüğü karnesi de maalesef pek iyi değil. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi tarafından 2015’ten bu yana Türkiye aleyhine verilen 864 karardan 203’ünde ifade özgürlüğü ihlâli var. Bu, en az her beş ihlâlden birinin ifade özgürlüğüne dair olduğuna işaret ediyor.”
Ne olmuştu?
CHP İstanbul 38. Olağan İl Kongresi’nin iptal edilerek kayyım atanmasına tepki olarak X platformunda paylaşım yapan Abdullah Esin, 8 Eylül 2025’te arkadaşının evinde gözaltına alındı. 9 Eylül’de çıkarıldığı mahkemece, iki paylaşımı gerekçe gösterilerek TCK 214. madde kapsamında “halkı suç işlemeye tahrik” suçlamasıyla tutuklandı. Davaya konu olan tweetleri şu şekilde:
Bankadan tüm paramızı çekmek de dahil gündelik hayatı durduracak her türlü eylemi harekete geçirerek yarından itibaren darbeye karşı direniş hattını kurmamız gerekiyor. Rejim, darbe hevesinin doğuracağı maliyeti yarından itibaren görmeli.
— Abdullah Esin (@AbdullahEsin) September 7, 2025
İstanbul’daki ilçe başkanlıkları önünde de toplanılmalı. Darbe rejiminin mahkeme kararlarının verdiği hükümlerin geçerliliği olmadığı gibi Valiliğin aldığı kararların da bir geçerliliği yok. Darbe rejimine karşı her yer direniş alanına çevrilmeli. https://t.co/yKVrfyVCYb
— Abdullah Esin (@AbdullahEsin) September 7, 2025
Esin önce Metris Cezaevi’ne, ardından da Silivri’de bulunan Marmara 1 No’lu Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Tutukluluk hâline yapılan itiraz gerekçesiz, matbu bir kararla reddedildi.
Avukatı Dayıca, Esin’in paylaşımlarının ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, ayrıca söz konusu içeriklerin Anayasa Mahkemesi’nin 2020 yılında iptal ettiği “sanal devriye” uygulamasıyla elde edildiğini vurgulayarak delillerin hukuka aykırı olduğunu belirtti.
Kaynak: Gazete Oksijen