25 Nisan 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 14.05.2021 06:00 | Son Güncelleme: 28.11.2022 18:00

Çocuğunuzun biyolojik saatini ayarlayın!

“LGS’ye 20 gün kaldı, artık çocuğunuzun hayatında hiçbir şeyi değiştirmeyin, rutinini bozmayın” diyor Yasemin Pakkan. Ama bunun bir istisnası var: Bugünden itibaren çocuk gece en geç 11’de yatıp, sabah 7.30’da kalkmalı, 8’de de kahvaltısını etmiş olmalı. Çünkü bu rutin en az iki-üç haftada yerleşir
Çocuğunuzun biyolojik saatini ayarlayın!
Mine Şenocaklı

[email protected] Bir çocuğun yaşayacağı en büyük sınav LGS, hem kendi hayatının yolunu çizecek hem de ebeveynlerinin hayatını etkileyecek. Bu sebeple, bir haftaya sığacak bir konu değildi, geçen hafta eğitim dendi mi akla gelen ilk isimlerden Özel Pakkan Eğitim Kurumları’nın kurucusu Yasemin Pakkan LGS’ye hazırlanan çocuklara altın değerinde öğütler vermişti. Ama biliyoruz ki bu sınava maaile hazırlanılıyor bizim ülkemizde ve çocuklara verilen öğütler kadar velilere verilen öğütler de hayat değiştiriyor. Bu hafta Yasemin Pakkan’la sohbetimize velilerle başladık. Pakkan, 75 dakikası sözel, 80 dakikası sayısal toplam 155 dakikalık sınava ilişkin, hem psikolojik hem de teknik pek çok uyarıda bulundu, hem velilere hem çocuklara... 

Çocuğun hayatındaki hiçbir şeyi değiştirmeyin

Hocam, geçen hafta “Bu son günlerde çocuklardan çok velileri uyarmak gerekiyor. Sakin olsunlar” demiştiniz. Peki bu son 20 gün için uyarılarınız neler? Çocukların hiçbir şeyini değiştirmeyin, her şeyi normal akışına bırakın. Beslenmesi, ilaç, vitamin, her şey bugüne kadar nasılsa öyle devam etsin. Akşamları film mi seyrediyor, bırakın seyretsin. Çocuklarınızı artık derslere, testlere boğmayın. Panik yapmayın, yaptırmayın. Kesinlikle arkadaşlarıyla karşılaştırmaya kalkmayın. Morallerini bozmayın. Çocuklar ellerinden geleni fazlasıyla yaptılar. Okuldan uzaklar, sosyal ve duygusal hiçbir hayatları yok. Onları daha fazla sıkmayın, rahat bırakın. 

İki sınav arasındaki 45 dakikaya dikkat!

Çocuğun hayatında sınav öncesi hiçbir şey değişmesin diyorsunuz… Kesinlikle… Rutini bozmayacaklar ama biyolojik saatlerini ayarlayacaklar. Sınavdan bir gece önce çocuğu erken yatmaya zorlamak doğru değil. Uyku tutmayacak ve sabah dinç kalkamayacak. Bu yüzden biyolojik saati birkaç hafta önceden ayarlamamız lazım. Yarından itibaren 7.30’da uyandıracağız çocukları ki, akşam en geç 11’de yatakta olsunlar. Kendimizden pay biçelim, sabah 11’de uyandık diyelim, gece erken saatte yatsak uyuyabilir miyiz? Ama 7.30’da uyanan çocuğun kesinlikle akşam 10’da uykusu gelir. Tabii ki dersleri gündüz çalışacak… Akşam yatmadan önce ufak yürüyüşler yapabilir, belki evin önünde kendini çok yormadan top oynayabilir, film izleyebilir. Korku filmi değil tabii… Son 20 günde sakin bir hayatı olsun lütfen. Sanki deneme sınavına gider gibi de sınava gitsin. 7.30’da kalktın, 8’de kahvaltını etmiş ol. Küçük bir şey ye. Fazla bir şeye gerek yok ama en azından aç da gitme sınava. Bu rutin en az 2-3 haftada yerleşir.  Hayatında kahve içmemiş çocuğa kahve içiriyorlar sınav günü. Uyanık kalsın diye… Maalesef çok aile var böyle. Çocuk her gün ne içiyorsa, onu içsin. Su mu su, meyve suyu mu meyve suyu… Alıştığı neyse o. Çocuğa ne istiyorsa onu vereceğiz. Bir de şu önemli, sen daha çok zekası açılsın diye çocuğa aşırı vitamin verir, her gün balık yedirirsen, en iyi ihtimalle kaşınmaya başlayacak çocuk sınavda.  Peki sınav esnasında özellikle neye dikkat edilmeli? Şimdi çok önemli bir şey söyleyeceğim. Anne babalar bu hatayı çok yapıyor. Sınav iki bölümden oluşuyor. Sözel ve sayısal diye… İkisi arasında 45 dakikalık bir mola veriliyor. Çocuk ilk bölümden çıkıyor, o sırada anne bir başka anneden ya da sınava giren öğretmenden öğreniyor, “Beşinci soru zormuş, cevabı b şıkkıymış, sen ne yaptın?” diye soruyor çocuğa. Eğer yanlış yaptıysa, her şey bitti. 45 dakika sonra gireceği sayısala öyle bir moralle giriyor ki çocuk, başarılı olması imkansız. Halbuki yanlış yaptığını bilmese, full yapmış olabilirim diye girecek sayısala.   Çocuklar soruları çözerken özellikle nelere dikkat etmeli? Öncelikle bütün çocukların bilmesini istiyorum, bu sınav sadece bilgi ve beceriyi değil, bir o kadar dayanıklılığı, soğukkanlılığı, dikkati, zamanı kullanmayı, stresi yönetmeyi, hafızayı ve o güne kadar edinilen kültür birikimini de ölçüyor. Sen bir soruyla 10 dakika uğraşıyor musun bakalım. Sonra bazen sosyal bilgilerde birinci soruda sana bir bilgi verir, sekizinci soruda o bilgiyi aklında tutup tutmadığını, yani hafızanı ve dikkatini ölçer. Onun için her bir soruyu çok dikkatli oku. Hızlı okumak marifet değil. Yavaş oku, altını çizerek oku. Sorunun en sonuna dikkat et. “Değil midir?”, yoksa “midir?” diye mi bitiyor. Ve bir de şunu unutma, sorular kolaydan zora doğru gitmeyecek. Özellikle matematikte 1, 2 ve 3’üncü sorular çok zor olabilir. Sakın moralini bozma, devam et sen. Sonra, geri döndüğünde bir bakacaksın, o çok zor zannettiğin soru sana kolay gelecek. 

Sadece bilgi veren, bilgi yumağı bir okul olmadığının altını kalın kalın çiziyor Yasemin Pakkan, Özel Pakkan Okulları’nı tarif ederken... Beykoz’daki Türk Alman Üniversitesi’nin yerleşkesi içinde, 15 dönüm arazi üzerindeki okul henüz üçüncü yılını yeni bitirdi. 63 öğrenciyle başlamışlar, bugün 300 öğrencileri var. Hedefleri beşinci yıl bittiğinde tamamen kontenjanı dolmuş, kurayla öğrenci alan bir okul olmak. Bu hedefe farklı bir bakış açısıyla ulaşmak istiyorlar. Birlikte ve sürekli öğrenmeye odaklanmışlar, en iyisini bulmak için. Bunu okul hayatının her alanına yaymak istiyorlar. Öğlen yemeklerine bile... Yasemin Pakkan, “Beslenmeyi de çok önemsiyoruz. Sağlıklı, sade ve besleyici ürünlerle artık yemekleri de burada yapacağız. Şunu istiyoruz biz, bir gün sadece mantı çıkaralım. Yanında çorba, sebze vermeyelim, tek çeşit olsun, ama o mantı çocuğun yediği en lezzetli mantı olsun” diyor.
Sadece bilgi veren, bilgi yumağı bir okul olmadığının altını kalın kalın çiziyor Yasemin Pakkan, Özel Pakkan Okulları’nı tarif ederken... Beykoz’daki Türk Alman Üniversitesi’nin yerleşkesi içinde, 15 dönüm arazi üzerindeki okul henüz üçüncü yılını yeni bitirdi. 63 öğrenciyle başlamışlar, bugün 300 öğrencileri var. Hedefleri beşinci yıl bittiğinde tamamen kontenjanı dolmuş, kurayla öğrenci alan bir okul olmak. Bu hedefe farklı bir bakış açısıyla ulaşmak istiyorlar. Birlikte ve sürekli öğrenmeye odaklanmışlar, en iyisini bulmak için. Bunu okul hayatının her alanına yaymak istiyorlar. Öğlen yemeklerine bile... Yasemin Pakkan, “Beslenmeyi de çok önemsiyoruz. Sağlıklı, sade ve besleyici ürünlerle artık yemekleri de burada yapacağız. Şunu istiyoruz biz, bir gün sadece mantı çıkaralım. Yanında çorba, sebze vermeyelim, tek çeşit olsun, ama o mantı çocuğun yediği en lezzetli mantı olsun” diyor.

Zor sorularla savaşma, atla!

Uzun matematik sorularını kısa yoldan çözmenin bir yolu var mı?  Matematik okumanın bir yöntemi vardır. Baştan başlayıp sonuna kadar okuma soruyu. Zaman kaybedersin. Sorunun en sonunda siyah yazılı bir kısım vardır, asıl soru odur, önce onu oku. Mesela, “Taralı alanın çevresini bul” demek ister. Onu oku, aklında tut, sonra baştan soruyu oku. Ama eğer sen matematik sorularını elinde kalem olmadan okuyorsan, vakit kaybediyorsun demektir. Bütün soruyu okuyup, sonra işlemleri yapmaya başlama. Oku, işlemini yap. Oku, işlemini yap. Aksi takdirde matematikte soruları yetiştiremezsin. Yapamadığın sorular için de ağlama. İlk sorular çok zor gelebilir. Hiç üzülme, yapamadıklarını hemen geç. Sonra bir bakacaksın, kolay sorular gelecek. 10, 11, 12, 13, 14 ne kadar kolaymış diyeceksin. Sonra bakacaksın, 15 çok zor, hemen geç 16’ya. Zamanın kalırsa geri dönersin. Beyin giderek öyle bir açılıyor ki, tekrar o en zor soruya geldiğinde, “Aman Allahım ne kolaymış!” diyorsun.  Zor gelenleri atlasınlar, kolayları bitirsinler, sonra geri dönsünler… Evet. Tek bir soruyla savaşırsan 10 dakika, diğerlerini bitirme şansın yok. Savaşma onunla. Önce bildiklerini bitir. 12 soruyu yaptın, banko oldu onlar, diğerlerine sonra geçersin. Zaten sınavda 20 sorunun 20’si de zor olmuyor. 10 tane kolay, 5 tane ehh işte, 3 tane çok zor, 2 tane de imkansız soruluyor. Eğer o çok zorları, imkansızları yaparsan Türkiye derecesi elde edersin. Derece yapmayı tabii ki hayal edelim ama ona odaklanmayalım. Sen 16-17 soruyu cebine koy önce, sonra baktın ki vakit var, geri kalan o 3-4 soruyla istediğin kadar savaş. Peki ya Türkçe? Türkçe bir paragraf veriliyor, “Bu paragrafa göre şu ne demektir?” diyor mesela. Şimdi sen o paragrafın dışına çıkıp okuduklarının senin için ne ifade ettiğini, duygularını katarsan işin içine yanlış yaparsın. Sadece o paragrafa bakarak cevaplandır soruyu.  Düz düşünecekler, geniş düşünmeyecekler öyle mi? Evet. Böyle sorularda çok zeki çocuklar başarısız oluyor. Özellikle de erkek çocuklar.

Çocuğunuzun kafasını idareli kullanın!

Yasemin Pakkan, LGS’de başarılı olmanın pratik yollarını basit bir örnekle açıklıyor: “Birinci sınıfa giden bir çocuğa ‘9 artı 8 kaç eder?’ diye sorduğunuzda parmak hesabı yapıyorsa, bu çocuk yaşam boyu matematikte zorlanacaktır. Bu çocuğa dokuzun tümlenmesini göstermelisiniz, 1’i ver 9’a, 9 mutlu olsun. Bak, 10 oldu. Ne güzel! Geride ne kaldı, 7. Demek ki cevap 17. Rakamlar dans etsin çocukta. Bu çocuk ilk 4’ü böyle bitirdiğinde, 5’e geldiğinde artık matematik problem olmayacak onun için. Tıkır tıkır gidecek. Yani çocukların kafasını idareli kullanalım, ezberletmeyelim.” 

Özellikle kız çocukları Çalıkuşu’nu okusun

Çocuklara bu son 20 günde ne okumalarını önerirsiniz? Ne olur, bütün kız çocukları Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanını okusun. O kadar güzel ki! Belki erkekler kitaptaki o inceliği anlamakta zorlanacaklardır. Ama özellikle kızlar çok sevecektir. Bir kere Çalıkuşu’nu okuyan çocuklar Anadolu’yu ve kültürümüzü öğrenecekler. Niye büyük şehirdeki çocuklar Türkçe’yi kırsaldakiler kadar iyi yapamıyor, çünkü sözcük hazneleri yok. Okusunlar bu kitabı, bilmedikleri pek çok şeyi öğrensinler. 

Bazı şeyler öğretilemez!

Kaçıncı sınıftan itibaren okumalarını öneriyorsunuz peki? İlkokul 4’ten itibaren… LGS’ye hazırlanan çocuklara “Sini nedir?” diyorsun, bilmiyor. “Bir sini baklava geldi” deriz değil mi? Hayatında duymamış şehir çocuğu. Veya döşek. Hiç duymamışlar. Somya? Yine bilmiyor. Köy çocukları hepsini biliyor ama. Hele kız çocukları, 6-7 yaşındayken annesine yardım etmeye başlıyor, kardeşine bakıyor, eve gelen kadınların sohbetlerini dinliyor... Oğlan gidiyor, babasıyla kahvede büyüklerden siyaset öğreniyor. “Ağaç yaşken eğilir” nedir biliyor kentteki çocuk, ama  “tefe koymak” nedir bilmiyor. Bu yüzden Türk yazarların kitaplarını okumak o kadar önemli ki! LGS’ye hazırlanacaklara ne öneriyorsunuz diyorlar bana. Bir tek şey, Allah aşkına test yaptırmayın. 7’nci sınıfa kadar testi hiç görmesin ama kitap okusun, yorum yapsın, hikaye yazsın. Çünkü bazı şeyleri çocuğa ne kadar uğraşırsanız uğraşın öğretmek mümkün olmuyor. Bazı şeyler öğretilemez. Mesela? 8’inci sınıfta çocuğa fen ya da sosyalde soruları nasıl çözeceğini anlatabilirsin. Ama ona yorum yapmayı öğretemezsin ki! Çünkü yorum okuduğunu olduğu gibi anlamak değildir. Kendinden bir şey katmaktır. Aslında o cümlede gizli olan bilgiyi, yorumu almak bu bir zaman meselesi. Eğer Türk yazarların kitaplarını okumayan, geleneklerimizi, kültürümüzü hazmetmemiş bir çocuksa bu, istediğin kadar çalıştır anlamayacak o yorum sorusunu. 

Erkek çocukları Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin okusun!

Peki son bir soru, özellikle erkek çocuklara önereceğiniz bir kitap var mı?  Rıfat Ilgaz, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin gibi Türk yazarların kitaplarını okumalarını şiddetle tavsiye ediyorum. Hem erkeklere hem kızlara, tüm öğrencilere... Çok şey öğrenebilirler.