Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis Ankara’da bir araya gelecek. 7 Aralık’ta Atina’da imzalan Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Üzerine Atina Bildirgesi'ndeki maddelerin bir kez daha üzerinden geçilecek. Yeni anlaşmaların da imzalanması gündemde.
Görüşmeye bir gün kala, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan’ın önde gelen gazetelerinden Kathimerini’nin sorularını yanıtladı. İşte açıklamalarından öne çıkanlar:
- Biz, dünyanın takdirle izlediği şekilde hem bölgemizde hem dünyanın değişik coğrafyalarında nasıl barışın kök salması için çabalıyorsak, Ege Denizi'nin iki yakasında da barışın ve huzurun ebediyen hakim olması için elimizden geleni yaparız. Bozmak kolay olandır. Zor olan inşa etmek ve sorunları ustalıkla çözmektir. Dolayısıyla iki ülkenin iki duvar arasına sıkıştırılmaya çalışılan ilişkilerini rahatlatmak ve o önyargılarla bezeli duvarları yıkmak elimizde. Tek ihtiyacımız olan çözüme odaklanmış ve samimi tarihi adımlardır.
- Atina Bildirgesi, imzaladığımız anlaşmalar, protokoller onlardan sadece birkaçı. Bunlara yenilerini eklememizin önünde engel yok. Sadece bizler değil, bakanlar ve bürokratlar düzeyinde de gayet iyi ilişkilerin tesis edildiğini söyleyebilirim. Yani neticede birçok kademede iletişimimiz memnuniyet verici ve bunun olumlu manada ileriye taşınması da gayet mümkün.
- Egemenlik konularının gündeme gelmesi diyalog zeminine zarar veren ve ilerlemesini engelleyen bir durum değil. Bizler bu zemini her koşulda koruyabilir ve ilerlemeyi sağlayabiliriz. Bu konular da zaten ele almamız gerekenler listesinde müstesna bir yere sahip. Oldubittilerden uzak bir perspektifle ve çözüme inanmış bir yaklaşımı benimseyerek bu meseleleri konuşabiliriz. Ancak, bu zemine 'Ben yaptım oldu' anlayışı en büyük zararı verir. Türkiye olarak çevre konusunda ne kadar hassas olduğumuz herkesin malumudur. Fakat bunun kullanışlı bir paravan olarak görülmesi ve başka tartışmalı durumların onun arkasında bir şekilde gizlenmeye çalışılması doğru olmaz.
- Bir düzeltme yaparak başlayalım. Sorunuzda Kıbrıs ile İsrail arasında bir anlaşmadan söz ettiniz. Orada Kıbrıs adasının tamamının İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırma anlaşması yaptığı gibi bir varsayım söz konusu. Bizim tanımadığımız anlaşma Güney Kıbrıs'taki Rum Yönetimi ile İsrail arasında yapılmış ve adanın asli unsuru olan Kıbrıs Türkleri'nin yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatleri yok sayılmıştır. Diğer taraftan bize göre enerji bir çatışma alanı değil, bir işbirliği alanıdır. Bunun için pozitif bakış açısı ile meseleye yaklaşmak yeter de artar bile.
- Her konuda olduğu gibi burada da egemenlik haklarımıza ve yetkilerimize saygı duyulmasını istiyor, kıyıdaş ülkelerin hak ve yetkilerine de saygı duyuyoruz. Ancak Türkiye'yi yok sayma girişimleri karşısında da gerekli tepkiyi her zaman verdik. Bunun yanında açık bir çağrı yaparak kapsayıcı bir enerji işbirliği için zemin oluşturulması gerektiğini bunun için atılacak adımlara destek vereceğimizi ilan ettik. Herkes bilmelidir ki Doğu Akdeniz başta olmak üzere bölgede Türkiye'nin içinde bulunmadığı bir enerji platformunun başarılı olması güçtür. Yıllardır dillendirdiğimiz Doğu Akdeniz konferansını toplayarak 'kazan-kazan' anlayışı ile bir çözüm zemini oluşturmak mümkündür.
- Bölgede sağlıklı bir diyaloğun temini için önemli bir potansiyeli bulunan bu önerimizin diğer aktörlerce de benimsenmesi gerektiğini her vesileyle vurguladım. Böyle bir adımın işbirliğini kolaylaştıracağını, kaynak çeşitliliği ve güvenliğine katkıda bulunacağını düşünüyorum. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarını yok sayan adımlar, maalesef bugüne kadar bu mesele ile ilgili atmosferi zehirledi. Bundan vazgeçip arzu ettiğimiz diyalog zemininin oluşması halinde biz kalıcı çözüm için elimizi taşın altına koymaya hazırız. Gerginlik ile bir yere varılamaz. Kışkırtmalara kapılmanın kimseye faydasının olmadığı anlaşılmalı ve makulde buluşmanın yolları aranmalıdır.
- Burada çözümün yolu bellidir, uluslararası hukuka uymak ve bunu sürdürülebilir kılmak. Bundan kaçmadığımız sürece birlikte aşamayacağımız hiçbir engel olmamalı. Biliyorsunuz, biz sorunların paket halinde çözülmesi gerektiğini savunuyoruz. Tek bir ihtilafa odaklanarak diğer ihtilaflı noktaları göz ardı etmemeliyiz. Kapsamlı çözüme ulaştığımızı söylediğimizde, gelecek kuşaklara pürüzler devretmemeliyiz. Önceliğimiz bellidir. Uluslararası hukuka uygun barışçıl yöntemlerle çözüm bulma yaklaşımımız, sorunları ortadan kaldırmanın anahtarıdır. Bizler BM Şartı'na kayıtlı çözümleri gerek duyulması halinde dışlamıyoruz. Bunu da açık bir şekilde her vesileyle dile getiriyoruz. Somut ve yapıcı fikirlere odaklanmanın, bizi çözüm rotasına sokacağına olan inancımız tamdır. Yeter ki 'Şu sorunu çözelim diğerleri çözümsüz kalsa da olur.' demeyelim ve sorunların üzerine beraberce gidelim.
- İsrail'in aylardır Gazze halkına yaşattıklarına bakıp İsrail'in hastane bombalamasını, çocuk öldürmesini, sivil halka zulmetmesini, çeşitli bahanelerle masumları açlığa, susuzluğa, ilaçsızlığa mahkum etmesini meşru görmek mümkün müdür? Hitler geçmişte ne yaptı? Toplama kamplarında insanlara zulmetti, öldürdü. Sadece 7 Ekim sonrası değil, öncesinde de yıllarca Gazze açık hava hapishanesine çevrilmedi mi? Adeta bir toplama kampı gibi oradaki insanlar yıllarca kıt kaynaklara mahkum edilmedi mi? 7 Ekim sonrası Gazze'de en vahşi şekilde sistematik toplu ölümlerde kimin imzası var? İnsanlara 'Şu bölgeye gidin' deyip oraya bombalar yağdıran İsrail'e ne denir? Netanyahu ortaya koyduğu soykırım yöntemleri ile Hitler'i de kıskandıracak seviyeye gelmiştir.
- Her zaman söylediğimiz gibi diyalog ve işbirliği zemininin korunması önemlidir. Biz gerginlikten yana değiliz. Kimsenin haklarında gözümüz olmadığı gibi kimsenin haklarımıza karşı saygısız davranmasını da istemeyiz. Hassasiyetlere saygılı tutumların devam etmesi gerilimsiz bu havayı sağlar, bunu birlikte tecrübe ettik. Bu sakinlik ilişkilerin hakkaniyet temelinde geliştirilmesinin ne kadar gerekli olduğunun işaretidir. Biz dostluk elimizi karşılık bulduğumuz müddetçe uzatmaktan çekinmeyiz. Dostluğa ve iyi komşuluk ilişkilerine önem veririz. Buna zarar verecek adımlar atılmadığı müddetçe de bu yaklaşımımız sürer.
- Yunan adalarına kapıda vize uygulaması ile vatandaşlarımız kolay seyahat imkanına kavuştu. Aslında tüm bunlara lüzum kalmaması ve Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye vize serbestisini tanıması gerekir. Biz bu konuda ilerleme sağlamak istiyoruz. Yunanistan ile kapıda vize benzeri karşılıklı fayda sağlayacağımız alanların varlığına inanıyoruz. Pozitif gündemle ele aldığımızda ticari ilişkilerimiz başta olmak üzere birçok başlıkta ilerlemeler sağlayıp ülkelerimize kazandırabiliriz. Örneğin karayolu nakil vasıtalarına uygulanan kotaların kaldırılması ve geçiş rejiminin serbestleştirilmesi ticaret hacmimizi çok hızlı artırarak hedeflerimize daha kolay ulaşmamızı sağlayabilir. 'Kazan-kazan' esasını laf olsun diye dillendirmiyoruz, biz bu konuda samimiyiz ve onlarca defa bu konuda samimiyet testinden başarıyla geçtik. Karşımızda da samimi yaklaşım gördüğümüzde yeni karşılıklı kazanç fırsatları oluşturmak çok kolay olacaktır.