Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü ve Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyesi Meral Danış Beştaş, Van Barosunun düzenlediği sivil toplum örgütü temsilcileri buluşmasına katıldı. Van Barosu Tahir Elçi salonunda yapılan buluşmada çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi, inanç grupları ve kadın derneklerinin yöneticileri yer aldı.
Buluşmada sürece ilişkin açıklamalarda bulunan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları şöyle konuştu:
"Bu sürecin yani barışın toplumsallaşabilmesinin en önemli yolu Türkiye'deki bütün demokrasi güçlerinin, bütün STK'ların, emek meslek örgütlerinin, bütün farklı halklardan ve inançlardan kesimlerin en güçlü sahiplenmesiyle mümkündür. 50 senedir bu süreci yürüten PKK kendini feshetme kararı aldı. En son 26 Ekim'de Türkiye'den çekilme kararı aldı. Bütün bunları düşündüğümüzde aslında birinci evrede çok önemli kendi içinde basamaklar atlanmış, bu basamaklar da yol alınmış. Ve şimdi bir tarafın adımlarını saydım dikkat ederseniz. Peki, iktidar ve devlet tarafından atılan adımlar nedir diye soracak olursak, devlet ve iktidar tarafından atılan somut adım bir Meclis'te bir komisyon oluşturmak oldu. Fakat atılması gereken daha somut adımlar var. Henüz o konuda bir yol alınmış değil. Ve biz özellikle 26 Ekim'de örgütün Türkiye'den çekildiğini açıklamasıyla birlikte artık ikinci ve çok önemli bir aşamaya geçildiğini düşünüyoruz.
"Somut adım atılmasının tam da zamanı"
Bu süreçte toplumun başta Kürt halkı olmak üzere bütün toplumun çok önemli beklentisi var. Somut olarak söyleyeceksek kalıcı bir barışın inşa edilmesi, bununla ilgili yasal düzenlemelerin gerçekleşmesi, hukuki düzenlemelerin gerçekleşmesi. Kürt sorununu Türkiye çözerse bölgeye barışı taşır. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye'nin stratejik anlamda bölge barışına katkıları son derece somut, gerçekçi ve sahici olur. İkinci aşamaya geçtiğimiz bu süreçte Kürt sorununu pansumanla değil kalıcı barış ve demokrasi ile taçlandırmak çözmek lazım. Demokratik entegrasyon yasalarından, geçiş yasalarından ve aynı zamanda bazı özel yasalardan bahsetmemiz gerekiyor. Bu konuda artık somut adımın atılmasının tam da zamanı ve vaktidir.
Diyoruz ki bu sürece güven oluşturmak tek taraflı adımlarla olmaz. Madem Kürt cenahı çok önemli somut adımlar attıysa, tarihi adımlar attıysa benzer adımların iktidar ve devlet tarafından da atılması gerekiyor. İkinci sac ayağı bu işin toplumun bütün geniş kesimleri tarafından da sahiplenilmesi gibi bir görev ve sorumluluğu hepimiz taşıyoruz. Toplumdaki kaygıları büyüten en temel noktalardan biri ana muhalefet partisi üzerindeki operasyonlar. Bugün 19 Mart'ta başlayan ve hala devam eden, CHP belediye başkanları üzerindeki yargı yoluyla devam eden operasyon ve muhalefeti dizayn etme çabasını gerçekten bu süreç açısından bir sabotaj olarak görüyoruz. Sabote ediyor bu süreci. Muhalefetin üzerindeki bu baskı süreci sabote etmektedir. Ve biz emin olun ki gerek kamuoyuna açık görüşmelerimizde gerekse iktidarın ortağı partilerle yaptığımız basına kapalı görüşmelerde de bu açıklıkla konuştuk. Bu operasyonlar derhal durmalı. Belediye başkanları görevlerine iade edilmeli. DEM parti belediyelerine kayyım atandı. Güven artırıcı adımların en önemlilerinden birisi Van Büyükşehir Belediyesi'ne atanmış olan kayyımın geri çekilmesi, kayyumların iade edilmesi ve seçilmişlerin yönetimlere geri gelmesidir.
"Seçimi hiçleştirmeye hiç kimsenin hakkı yok"
Bugün demokrasinin ‘d’sinden bahsedeceksek seçme ve seçilme hakkı yurttaşın elinden alınmamalıdır. Kayyım, CHP'li belediye başkanlarının tutuklu yargılanması, bütün bu siyasi operasyonlar, seçme ve seçilme hakkımızı elimizden almaktır. Demokraside buna yer yoktur. Seçimi hiçleştirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. O yüzden burada kayyım atanmış bir büyükşehir belediyesinden bizler bütün Türkiye'nin ve dünya kamuoyuna sesleniyoruz. Kayyım uygulaması derhal son bulmalıdır. Türkiye'nin birçok yerinde çok sayıda toplantı, sayısız buluşmalar gerçekleştirdik. Fakat bu sürecin toplumsallaşmasını eksik gördüğümüz bir iki nokta var. Birisi iktidar ve muhalefet partileri bu süreçte bizim gibi sahada değiller. Bize söylenen sizin dışınızda sahada olan kimse yok. Ana muhalefet partisi başta olmak üzere muhalefet ne de iktidar partileri sahada topluma barışı anlatmak, bu süreci nasıl başarabileceğimizi konuşma konusunda bir emek verilmediğini görüyoruz. Bu da çok önemli eksikliklerden birisidir ve her siyasi partinin mutlaka bir barış programı olmalı. Her siyasi partinin Kürt sorununun çözümü barışçıl ve demokratik yöntemle çözümünü kapsayacak ayrıca bir barış programı olmalı. Sahada olmalı, seçmenine inmeli ve bunları anlatabilmeli."
Kaynak: ANKA

